430 likes | 692 Views
Günümüzde Tarımdan Yerine Getirmesi Beklenen İşlevler. İNSANLARIN BESİNSEL GEREKSİNİMLERİNİ SAĞLAMA ENDÜSTRİYEL SEKTÖRE HAMMADDE ÜRETMEK TOPLUMUN SAĞLIĞINI VE RUHSAL DENGESİNİ SAĞLAMA KALKINMANIN FİNANSMANINI SAĞLAMA TARIM DIŞI SEKTÖRLERE İŞGÜCÜ KATKISI.
E N D
Günümüzde Tarımdan Yerine Getirmesi Beklenen İşlevler İNSANLARIN BESİNSEL GEREKSİNİMLERİNİ SAĞLAMA ENDÜSTRİYEL SEKTÖRE HAMMADDE ÜRETMEK TOPLUMUN SAĞLIĞINI VE RUHSAL DENGESİNİ SAĞLAMA KALKINMANIN FİNANSMANINI SAĞLAMA TARIM DIŞI SEKTÖRLERE İŞGÜCÜ KATKISI
Malthus’ Theory of Population Growth • 1798 yılında Thomas Malthus Essayon thePrinciples of Population adlı eserinde gıda arzı üzerinde nüfusun etkisi hakkındaki görüşlerini yayınladı.Malthus Teorisi iki temel prensip içermekteydi: • Nüfus geometrik oranlarda artar. Örn:1, 2, 4, 16, 32, ... • Gıda üretimi aritmetik oranlarda artar. Örn:1, 2, 3, 4, etc. … Thomas Robert Malthus (1776-1834)
Malthus’ Theory of Population Growth • The consequence of these two principles is that eventually, population will exceed the capacity of agriculture to support the new population numbers. Population would rise until a limit to growth was reached. Further growth would be limited when: • preventive checks - postponement of marriage (lowering of fertility rate), increased cost of food etc. • positive checks - famine, war, disease, would increase the death rate. Malthusian ideas are often supported by Western governments because it highlights the problem of too many mouths to feed, rather than the uneven distribution of resources;
Malthus’ Theory of Population Growth Population grows geometrically…. Population exceeds carrying capacity… Population is kept in “check”– preventative and/or positive checks
Malthus’ Theory of Population Growth Malthus teorisi bir yandan tarımsal ürünler üretiminin verimliliğinde artış sağlaması, öte yandan dünya nüfus artış hızındaki düşüş, Maltus’un görüşlerini haklı çıkarmadı ve teori önemini kaybetti. Hatta ortalama insan ömrünün uzamasına karşın, gelişmiş ülkelerde tarımsal ürünün ihtiyaçtan fazla olduğu görüldü. Gelişmekte olan ülkelerde 1965’ten günümüze tarımsal üretimde önemli artışlar sağlanmıştır. Bu ülkelerde yıllık nüfus artış hızı %2 iken, tarımsal ürünler üretimindeki artış %3 civarında gerçekleşmektedir. Yıllık nüfus artış hızları %1’in altında olan yüksek gelirli ülkelerde tarımsal ürünler üretimindeki artışlar %1 civarındadır. Bu ülkeler (tarım nüfusu %4) bir çiftçi ailesi kendisine ilave 25 kişiyi doyuracak tarımsal üretim gerçekleştirirken, gelişmekte olan ülkelerde (tarım nüfusu %50-60) çiftçi ailesi kendisi dışında tarım dışında yaşayan 2 kişiyi doyuracak üretimde bulunmaktadır.
Maltus’un kehanetlerinin, tarımda geri teknolojilerin uygulandığı, hızlı nüfus artışının sürdüğü bazı geri kalmış ülkelerde kısmen geçerliliğini koruduğunu söylemek mümkündür. Afrika’nın bazı ülkelerinde yıllık nüfus artış hızı %3 civarında iken, tarımsal üretim ancak %2 ila %1 arasında bir artış göstermektedir. Bu grup ülkelerde «kötü beslenme» ve «açlık» sorunun yanısıra tarımsal üretim düzeyi düşüklüğü ile birlikte gelir dağılımında son derece adaletsiz bir yapı sözkonusudur. Ancak hiç güncelliğini yitirmeyen bir soru «Dünya’nın ne kadarlık bir nüfusu besleme kapasitesinin olduğu» dur. Fakat çözüm bekleyen sorun «açlık değil dengeli beslenme sorunu» olarak göze çarpmaktadır.
3. TOPLUMUN SAĞLIĞINI VE RUHSAL DENGESİNİ SAĞLAMA Kent sınırlı bir ekonomik anlamda, çok sayıda insanı barındırarak, onların günlük beslenmelerine yanıt veren mal ve hizmetleri en iyi seçim olanakları ile sunar. Bir yandan iş olanakları öte yandan her türlü mal ve hizmetleri kolaylıkla sağlayan kentte yaşam kırdaki yaşama göre ilk bakışta avantajlıdır. Kent yaşantısında; • Hava kirliliği (Endüstrileşme ile birlikte ortaya çıkan sıvı, gaz atıklar ve egzoz gazları) • Kent gürültüsü • Eve gidiş geliş zaman kaybı, yorgunluk, stres • Ruhsal gerginlikle birlikte kişinin çalışma kapasitesinde düşüş • Aile ve sosyal ilişkilerde zayıflama
Her ülkede kent ve kır farklı özellikler taşır. Gelişmiş ülkelerde kır; her türlü olanağa sahiptir ve kentten daha çekicidir.
4. KALKINMANIN FİNANSMANINI SAĞLAMA • Sermaye birikimini sağlayamamış • Nüfusun önemli bir bölümü tarım sektöründe faaliyette bulunan • Bunlara rağmen tarımda geri üretim teknolojisi kullanıldığı için verimliliğin düşük olduğu AZ GELİŞMİŞ ÜLKELERDE; EKONOMİK GELİŞME NASIL BAŞLATILACAKTIR? Ekonomik Gelişme Sanayileşme Bir ülkenin sanayileşme çabası içine girmesi, kalkınması, geleneksel yapısının değişmesi yanında, tarım ve sanayi sektörleri arasındaki etkileşimin sonucu «tarım toplumu» yerini «sanayi toplumu» na bırakmasına neden olacaktır. Kalkınmada sanayiye öncelik veren görüş Kalkınmada tarıma öncelik verilmesini savunan görüş
5.TARIM DIŞI SEKTÖRLERE İŞGÜCÜ KATKISI Tarım sektörünün ekonomik kalkınmanın finansmanı için yaptığı en önemli katkı, endüstriyel sektöre sağladığı ucuz işgücüdür. Ekonomik kalkınma ve gelişme hamlesine giren her ülkede tarım dışı sektörler, gereksinim duydukları işgücünü tarım sektöründen elde etmektedirler. Ekonomik gelişme ile tarım nüfusunda tarım dışına verilen göçler nedeniyle azalma meydana gelmektedir.
Ekonomik Kalkınma ve Milli Gelir İçinde Tarım Sektörünün Payı
Tarımsal üretim, ekonomik kalkınma ile birlikte miktar olarak artarken, tarımsal gelir de artar, buna rağmen tarımsal gelirin milli gelir içindeki payı azalır. Bunun nedeni ekonomideki öteki sektörlerin daha hızlı bir gelişme içinde olmalarıdır. • ÜÇ SEKTÖR TEORİSİ (C. CLARK)(Sektörlerin göreceli paylarının değişmesi) :Bir ülkede milli gelir arttıkça, tarım sektörünün milli gelir içindeki payı azalırken, endüstriyel sektörünki artmakta, hizmet sektörününki ise artmakla beraber, ülkeden ülkeye değişiklikler göstermektedir. • Üç sektör teorisinin geçerliliği bugün gelişmiş olan her ülkenin kalkınma sürecinde izlenmektedir. Cumhuriyetten günümüze tarım sektörünün milli gelir içindeki payı 1927 yılında %67 iken 2011 yılında %8,1’e düştüğü, buna karşın aynı dönemde sanayinin payı %23’den %29,5’e, hizmet sektörünün payının ise %10’dan %61,1’e yükseldiği söylenebilir. Bu değerler Türkiye’de sektörlerinin milli gelir paylarının bu teoriye uygun bir eğilim izlendiğini göstermektedir.
Bir ekonomideki tarım sektörünün milli gelir içindeki payının ekonomik kalkınma ile azalması birinci derecede “tarımsal ürünlere olan talebin gelir esnekliğine” bağlıdır. • Tarım dışı kesimlerde yeni mallar üretiminin hızla artması • Azalan verimler kanunun tarımda kaçınılmaz oluşu • Tarımsal mallar talebinin özelliği • Faktör arz şartlarındaki gelişmeye paralel değişmeler
Tarımsal Ürünlere Olan Talebin Gelir Esnekliği • Bir ekonomide tarım sektörünün milli gelir içerisindeki nispi öneminin giderek azalması, ekonomik gelişmeye paralel olarak sektörlerin büyüme hızlarındaki farklılıktan kaynaklanmaktadır. • Sektörlerin zaman içerisindeki büyüme hızları, liberal kapitalist sistemde tüketici tercihine bağlıdır. • Zamanla geliri artan tüketicinin talebinde de artış olur. • Geliri artan tüketicinin çeşitli mal gruplarından satın almak istedikleri mal miktarlarındaki artış oranı farklıdır. Ekonomik gelişme ile birlikte geliri artan tüketicinin çeşitli mallara olan taleplerindeki değişmeyi Alman istatistikçi ERNEST ENGEL (1821-1896) incelemiştir. Engel’e göre; “tüketicilerin gelirleri arttıkça tarımsal mallara olan taleplerindeki artış gelirlerindeki artış oranından daha az oranda gerçekleşmektedir”
Talep Fonksiyonu Herhangi bir maldan satın alınmak istenen miktar ile, talebi etkileyen faktörler arasındaki ilişkiler talep fonksiyonu ile ifade edilmektedir: qta= f(Pa,Pb,…Pn, R,T, N, Rd, Kd) • Herhangi maldan satın alınmak istenen mal miktarı (qa) • O malın fiyatına (Pa) • Tüketicilerin satın alıkları öteki malların fiyatları (Pb,…Pn) • Tüketicilerin gelirlerine (R) • Tüketicilerin zevk ve alışkanlıkları (kısaca tercihleri, T)r dağılımına • Piyasanın büyüklüğüne (N) • Gelir dağılımına (Rd) • Kredi kullanım durumuna (Kd) bağlıdır.
Tüketici Gelirinde Değişme ve Talep Kayması Tüketicilerin gelirlerindeki değişmeler (talebi etkileyen gelir dışındaki faktörler sabitken) tüketicilerin satın almakta oldukları tüm mallara olan taleplerinin az ya da çok değişmesi neden olur. Tüketicilerin gelirlerindeki artış talebin artmasına, azalış ise azalmasına neden olur. Talep arttığı zaman, her fiyattan satın alınmak istenilen miktar artmaktadır. Bir tek tüketicinin gelirindeki artışın o tüketicinin “a malına” olan talebini gösteren eğri üzerindeki etkisine benzer şekilde, bir piyasada tüketicilerin gelirlerinin artması (ya da azalması) o malın piyasa talebin artmasına (ya da azalmasına) neden olacaktır.
Gelir-tüketim eğrisi B Malı U2 U1 B2 B1 A Malı A Malı Talep edilen A malı miktarı
Engel Eğrisi ve Talebin Gelir Esnekliği Tüketicinin talebini etkileyen gelir dışındaki faktörler sabitken, herhangi bir maldan talep edilen miktarla, tüketicinin geliri arasındaki ilişkinin qta = f(R) ceteris paribus fonksiyonu ile ifade edilir. Tüketicinin geliri ile talep ettiği miktar arasındaki ilişkiyi ifade eden bu fonksiyonu, bir eğri ile göstermek mümkündür. Engel eğrisi ya da tüketim eğrisi adı verilen bu eğrinin, tüketici dengesinden hareketle elde edilir. Tüketicinin her hangi bir mala yapmak istediği harcamaları değil de söz konusu maldan satın almak istenen miktarlar yerine Engel, çalışmalarını yaparken, gelir değişmesi karşısında, herhangi bir mal grubuna yapılan harcamaların seyrini esas almıştır.
Engel fonksiyonu; talebi etkileyen faktörler sabitken, tüketicilerin gelirlerinin sürekli artması halinde, A malının talebindeki değişikliğin seyrini vermektedir. A malından satın alınan miktarı gösteren qta yerine, herhangi bir mala yapılan harcamalar gösterilebilir. Bu durumda Engel fonksiyonu; Ca= f(R) şeklinde ifade edilmektedir. Bu durum tüketicinin geliri değiştiği zaman bir gelir değişikliği karşısında A malından satın aldığı miktardaki değişikliği açıklar.
Engeli bu şekilde, her maldan ne kadar satın alınmak istendiğini bir yana bırakarak, mallara yapılan harcamaların seyrini esas alan böyle bir çalışmaya iten neden, onun belirli bir malın talebini değil de, tüketicinin satın aldığı tüm malları analize katarak, geliri artan tüketicilerin çeşitli mal gruplarını yaptığı harcamaların seyrini incelemesidir. Engel, tüketicilerin talep ettikleri malları 3 ana gruba ayırıp gelir artışı halinde söz konusu mallara yapılan harcamalardaki değişmeleri inceleyerek şu sonuçları elde etmiştir. Tüketicilerin gelirleri arttıkça: Gıdasal mallara yapılan harcamalar, tüketicinin gelirindeki artıştan daha küçük oranda artmaktadır. Giyim ve lojman harcamaları, tüketicilerin gelirleriyle aynı oranda artmaktadır. Kültür, eğlence, hijyen, sağlık ve ulaşım harcamaları gelirdeki artıştan daha büyük oranda artmaktadır.
Gelirdeki değişme ile talep edilen miktar arasındaki ilişkiyi, yani gelir değişmelerine karşın talep edilen miktarın değiştirilmesi şeklindeki tepkinin şiddeti,talebin gelir esnekliğiile ölçülür. Kısacagelir esnekliği de denilen talebin gelir esnekliği, talebi etkileyen gelir dışındaki faktörler sabitken, tüketici gelirindeki küçük bir değişme halinde, herhangi bir maldan talep edilen miktardaki yüzde değişmenin, gelirdeki yüzde değişmeye oranıdır. X malının talebinin gelir esnekliğinin hesaplanması istendiğinde, esneklik katsayısı formülü şu şekildedir: er=
Gelir esnekliği de öteki esneklikler gibi bir katsayı ile ifade edilir ve katsayının değerlendirilmesinde, esnekliğin bire eşit olması ölçüt olarak alınır. Talebin gelir esnekliğinin bire eşit olması (er=1) haline, birim esnek denir. er>1 ise talebin gelir esnekliği yumuşak, er<1 ise, talebin gelir esnekliği katıdır. • Talep miktarındaki değişme ile gelirdeki değişme aynı yönde olduğu sürece, talebin gelir esneklik katsayısı pozitiftir. Tüketicilerin gelirindeki artış, kimi malların talebinde azalış sonucunu doğurabilir. Bu durumda, Engel Eğrisi, sol yukarıdan sağ aşağıya iner. Fakir mallar benzeri mallar için böyle bir durum söz konusudur. Talebin gelir esnekliği, pozitif olduğu gibi negatifte olabilmektedir. • Eğer Engel Eğrisi doğru şeklinde ise, arz eğrilerinde olduğu gibi, eğri üzerindeki her noktanın esneklik katsayısı farklı olmasına karşın, eğrileri esneklik yönünden sert ya da yumuşak diye ayırmak mümkündür.
q E1 er<1 q1 R e= negatif e= pozitif q q E2 er>0 er<0 er<1 Er>1 R1 R R R1
Engelin temel aldığı ve üç grupta topladığı malların gelir esneklikleri yönünden birbirleriyle karşılaştırıldığında; • Giyim ve lojman mallarının esnekliği bire eşit, • Kültür, eğlence, sağlık, hijyen ve ulaştırma mal ve hizmetlerinin gelir esnekliği birden büyük, • Besinsel mallarınki ise birden küçüktür.
Pozitif eğimli doğrusal bir Engel eğrisi orijinden geçiyorsa, eğri üzerindeki her noktada esneklik aynıdır ve talebin gelir esnekliği 1’e eşittir. Yani birim esnektir. • Eğer doğrusal Engel eğrisi dikey ekseni (miktar ya da harcamalar ekseni) kesiyorsa, eğri üzerindeki her noktanın esnekliği farklı olmasına karşın, daima esneklik katsayısı 1’den küçük, yani talebin gelir esnekliği serttir. • Eğer söz konusu doğru yatay ekseni kesiyorsa, bu defa eğri üzerindeki her noktadan esneklik katsayısı farklı değerler almasına karşın, daima 1’den büyük yani talebin gelir esnekliği yumuşaktır.
TALEP EDİLEN MİKTAR (HARCAMALAR) Besinsel mallara yapılacak harcamalar E1 Giyim ve Lojman Harcamalar er<1 Kültür, Eğlence, Sağlık ve Ulaşım Harcamaları E2 E1 E3 er=1 er>1 E2 E3 0 GELİR
Ekonomik gelişme ile birlikte hangi malların ekonomi içindeki öneminin göreceli olarak artacağını ya da azalacağını belirlemek için, her malın talebinin gelir esnekliğine bakmak gerekir. Geliri artan fertlerin besinsel mallara yaptıkları harcamalar mutlak miktarlar olarak artarken, bu harcamaların toplam harcamalar içindeki payı azalmaktadır. Besinsel malların talebinin gelir esnekliği pozitif, fakat daima 1’den küçüktür (inelastiktir). Besinsel malların talebinin gelir esnekliğinin 1’den küçük olmasının ana nedeni, besinsel mallar tüketiminin insan midesi ile sınırlı olmasıdır. Azgelişmiş ülkelerde besinsel malların talebinin gelir esnekliği gelişmiş ülkelerinkine oranla daha yüksektir.
Besinsel malların talebinin gelir esnekliğinin 1’den küçük, buna karşılık tarım dışı sektörlerinkinin 1’den büyük olması, tarım dışı sektörlerin büyüme hızının, tarım sektörünün büyüme hızından daha büyük olması sonucunu vermektedir. Bu ikisinin birbirine oranlanmasıyla, tarım dışı sektörlerin tarım sektörünün kaç katı bir gelişme hızına eriştiğini hesaplamaya yardımcı olur. Ekonomik kalkınma ile birlikte milli gelirin artması ve gıda maddeleri talebinin giderek küçülmesi, tarım dışı sektörlerin büyüme hızını tarım sektörünün büyüme hızının üzerine çıkması, tarım sektörünün milli gelir içindeki payının azalması sonucunu doğurmaktadır. Milli gelir içinde tarımın payının azalmasına neden olan diğer faktörler;
Tarım sektörü tarafından üretilen endüstriyel hammaddeler günümüzde artık endüstriyel sektör tarafından üretilmektedir. • Tarımda azalan verimler kanununun kaçınılmaz olması • Tarımsal ürün fiyatlarının düşüklüğü 3.1. Tarımsal ürünler piyasası ile tarım dışı ürünler piyasasının rekabet tipleri farklıdır. 3.2. Tarımsal ürünler arzının ve talebinin artış hızları 4. Faktör arz şartlarında ekonomik gelişmeye paralel değişmeler 5. Türkiye’de milli gelir içinde tarımsal gelirin payının değişim seyri
Türkiye’de tarım dışı sektörlerin ve özellikle endüstriyel sektörün kalkınma hızını tarımsal malların talebinin gelir esnekliği ile açıklamak güçtür. Zira Türkiye’de hızlı bir nüfus artışı vardır ve besinsel malların talebinin gelir esnekliği de oldukça yüksektir. Tarımın, endüstriye göre daha yavaş büyümesine neden olarak, tarımda kullanılan üretim teknolojisinin geriliği ve endüstrileşmeyi özendirici politikaların izlenmesi gösterilebilir. Tarım dışı sektörlerin büyüme hızının, tarım sektörünün büyüme hızının üstünde olması, tarımsal gelirin milli gelir içindeki payının azalması sonucunu doğurmuştur.
6. Ekonomik gelişme ile birlikte fert başına düşen tarımsal gelir Genellikle her ülkede, tarımda çalışanların gelirlerinin, tarım dışı sektörlerde faaliyetlerde bulunanların gelirlerinden daha az olduğu gözlenmektedir. Türkiye’de kişi başı gelir 10.444 $, Tarım sektöründe ise 3.653 $’dır.
Fert başına düşen tarımsal gelirin, ülke ortalamasının altında olmasının en önemli nedeni, tarımsal ürün fiyatların düşüklüğüdür. Ancak tarımsal ürünler talebinin gelir esnekliğinin henüz nispeten yüksek olduğu gelişmekte olan ülkelerde, tarımsal gelirin ülke ortalamasının oldukça altında olmasının başka nedenleri vardır. • Çalışma koşullarının kötülüğü • Organizasyon bozukluğu • Köylülerin kendilerine özgü yaşam görüşleri • Tarımsal faaliyetler mevsimsel ritmlere bağlıdır Tarımsal nüfusun mutlak azalışının ortaya çıkması, tarımda çalışanların marjinal verimliliğinin artması sonucunu doğurarak fert başına düşen ortalama tarımsal gelirine yükselmesine neden olmaktadır.