400 likes | 573 Views
Kültürler arası yönetim. Ekonomik ve ticari hayatta yaşanan hızlı değişimle birlikte, ülkeler arasındaki sınırların yavaş yavaş ortadan kalkması ve dünyanın global bir pazar halini alması sonucunda çok uluslu isletmeler ön plana çıkmıştır.
E N D
Kültürler arası yönetim • Ekonomik ve ticari hayatta yaşanan hızlı değişimle birlikte, ülkeler arasındakisınırların yavaş yavaş ortadan kalkması ve dünyanın global bir pazar halini almasısonucunda çok uluslu isletmeler ön plana çıkmıştır.
Günümüzde küresellesme, artık isletmelerin ve ülkelerin göz ardı edemeyecegi bir gerçektir.
Dünyanın her yerindeki firmalar yeni pazarlarda mücadeleye girmekte ve diğer firmalarla ittifaklar kurmaktadır. • Nihai amaç tektir: • Küresel is ortamında daha etkili rekabet edebilmek ve rekabet gücünü artırmak.
Çok uluslu şirketlerin her geçen gün karışık ve dinamik hale gelen global ekonomide, rekabet etme yeteneklerinin en kritik parçası uluslararası kültürel farklılıkların yönetimidir (Bird vd., 1998:159).
Kültürler, iletisim süreçlerinden olusur. Ve bütün iletisim biçimleri, RolandBarthesile Jean Baudrillard’ınyıllar önce ortaya koydugu gibi, göstergelerin üretimine ve tüketimine dayanır. • Bu yüzden, “gerçeklik” ile simgesel sunum birbirinden ayrı tutulamaz. • Bütün toplumlarda insanlar simgesel bir çevre içinde var olur ve bu çevre aracılıgıylahareket ederler.
Dolayısıyla, basılı iletiden görsel-isitsel iletiye bütün iletişim tarzlarının elektronik bütünleşme çerçevesinde örgütlendiği yeni iletisim düzeninin tarihsel açıdan özgül yönü, sanal gerçekligi devreye sokması degil, sanal gerçekligi kurgulamasıdır (Castells, 2002:212).
Kültürel küreselleşme, uydu yayınları aracılığıyla medyaların etkinliğinde artmaktadır. • Kültürel etkileşim sürecinde, kültürel enformasyon üretimini elinde bulunduran hakim ülkelerin “kültür kodları” ve “kültür modelleri” diğer ülkeleri etkilemektedir.
Bu bağlamda, medyada yayınlanan kültürel enformasyon ürünleri, ABD kaynaklı olduğu için “hayat alanlarının Amerikanlaşması” sürecinden söz edilebilir. • Aslında elektrik ve kolaj olan ABD kültürünün, globalleşme balgamında, diğer ülkelerin kültürlerinin de Amerikanlaşmasına etki ettiği ifade edilebilir. • Besin, müzik ve moda alışverişi bağlamında, evrensel hayat tarzı imajının itici gücü “tüketici” olmaktır.
“Yasam tarzı” deyimi çağdaş tüketici kültürü içinde bireysellik, kendini ifade sekli gibi çağrışımlar uyandırmaktadır.
Bireyin vücudu, giysileri, konuşması, bos zamanlarını değerlendirme sekli, yeme-içme tercihleri, evi, arabası, tatil seçimleri ve oyunu hangi partiye verdiği gibi seçimleri tüketilen malın sahibi ya da tüketicisinin bireysel zevki ve stil duygusu hakkında fikir veren unsurlar olarak değerlendirilmektedir.
Üretim tekniklerindeki değişiklikler, Pazar bölünmesi ve tüketicinin daha geniş bir ürün yelpazesi istemesi yönündeki değişim, daha fazla seçenek anlamına gelmektedir ve bu seçeneklerle basa çıkmak da bir sanat halini almıştır (Featherstone, 1991:83).
California’lı futurist Nathan Gardels, • “Cindy Crawford ve Pocahontas her köse basında yüzümüze bakıyor, aynı eski Sovyetler Birliği’ndeki Lenin heykelleri gibi. Madonna ve Micheal Jackson’ın titreyen sesi, yeni dünya dininin müezzini” diye zamanımızın tek sesli görüş açısını betimlemektedir.
Toplum kritikçisi Ivan Illich bu süreci “Susuzluğun Coca-Cola’ya duyulan gereksinime dönüşmesi” olarak tanımlar. • Metropollerde Calvin Klein’dan Kodak’a, Louis Vuitton’a kadar bilinen çizgiler hüküm sürmektedir. • Yerli isletmeleri yok eden bir anlayışla, tercihler hep birbirine benzemektedir (Hans ve Schumann, 1997:27 – 29).
Küresel sistemlerin en yenisi ve kapsam açısından evrensel olmaya en yakın olan Küresel Kültür Piyasası’dır. • Filmler, televizyon, radyo, müzik, dergiler, tişörtler, oyunlar ve eğlence parkları küresel görüntülerle küresel görüntülerle küresel düşleri yayan araçlardır. • Rock yıldızlarıyla büyük bütçeli Hollywood filmleri gerçek anlamıyla küresel ürünlerdir. • Gezegenin her tarafında insanlar aynı ticari amaçlı şarkı ve öyküleri dinleyip izlemek için aynı elektronik aygıtları kullanmaktadırlar. • Uydular, kablolar ve teypler sayesinde baskıcı hükümetler bile, bilgi akısı ve vatandaşlarının hayal dünyaları üzerinde bir zamanlar sahip oldukları sıkı kontrolü yitirmektedirler (Barnet ve Cavanagh, 1995:3).
ABD’den yayılan ürünlerin beraberinde hayat tarzı imajını da taşımasını anlamak Baudrillard’ın tüketim kültürü konusunda geliştirdiği düşüncelerinin tartısılması ile mümkün olabilir. • Baudrillard’a göre günümüzde imlerin (sign) tüketilmesi aşamasına geçilmiştir. • Nesnelerin değerine kullanım değerinden sonra eklenen ve kullanım değerinin bir sureti olan (simulacra) değişim değeri üzerine bir de sure tin sureti (simulacrum of a simulacra) im (sign) degeri eklenmistir. • Kapitalist toplumun bugün vardığı aşamada suretlerin tüketilme aşamasına geçilmiş ve gerçekliğin yerini suretler almıştır.
21. yüzyıl itibarı ile popüler kültür, eski devirlerde çocukları büyütüp eğitmeye ya da politik dinsel ya da toplumsal etkinliklere ya da zanaata, okumaya, kendini eğitmeye ayrılan zamanı emen bir sünger gibidir. • Gittikçe artan biçimde film, video,müzik ve internet aracılığıyla, ikinci elden yaşanan bu deneyimler, toplumsal yasamın yerini almaktadır.
Dünyanın pek çok yerinde, gençlerin tatmin edici roller üstlenmeleri güçleştikçe, ticari ses ve görüntüler bir kaçış yolu sunmaktadır (Cavanagh, 1995: 21) • Aynı müziği dinlemek, dünya çapında dağıtımı yapılan aynı oyunları oynamak, ya da aynı yayını izlemek, insanların kim ya da nereye ait olduklarına ilişkin duygularını değiştirmektedir (Cavanagh, 1995:23).
Basarılı yöneticilerin global bir konsept içinde, her bir ulusal pazardaki farklılıkları dikkate alarak yerel davranışlar geliştirmesi gerekmektedir (May,1997:309). • Kültürel farklılıkların kavranamadığı durumlarda, her insanın kendi kültürünü ve kültürel deneyimini başka kültürlere yansıtarak egemen kılması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Dar görüşlülük diye tanımlayabileceğimiz bu yaklaşım, kişinin içinde yasadığı kültürün simge ve değerlerinden yola çıkarak başka kültürleri anlamaya çalışmasına ya da yargılamasına neden olmaktadır.
Kuskusuz bu tür yaklaşımlar sağlıksız ilişkilerin oluşmasına ve iletişim kopukluklarına yol açmaktadır. • Çok kültürlülüğü veya diğer bir ifadeyle farklı kültürel ortamı kavrayabilme çağımızın en önemli gündem maddelerinden birisi olarak belirmektedir.
KÜLTÜR KAVRAMI • Sosyal bilimlerdeki merkezi kavramlardan biri olan kültür kavramının günümüze kadar pek çok açılardan tanımı yapılmıştır. • Genel kabul görmüş en önemli tanımlardan birine göre kültür, “aynı zaman periyodunda, belirli bir coğrafi bölgede yaşayan insan grubu tarafından paylaşılan ve göreceli bir sürekliliği olan manalar sistemidir”.
Kültürün paylaşılan süreçleri temelde düşünme, hissetme, tepki verme yöntemleri, anlamları ve kimlikleri paylaşma, benzer sosyal çevreyi, tarih, dile yönelik konu ve olayları kapsayan ortak tecrübeler şeklinde oluşmaktadır. • Buradan hareketle Herkovits (1955) kültürü, “insan tarafından oluşturulan insan çevresinin bir bölümü” olarak tanımlamıştır
Kültür çeşitli bilim dalları açısından da kavramlaştırılmakta ve tanımlanmaktadır. Antropoloji bilimine atıfta bulunularak yapılan tanıma göre kültür; medeniyeti ve onun üretimlerini içermektedir
Kluckhohn ise kültürü; “semboller yoluyla yayılan ve bu şekilde kazanılan düşünme, hissetme ve harekete geçme biçimlerini, insan gruplarının kazanımlarını ve insan eseri yapıtları (artifaktları) kapsayan bir oluşum modeli” şeklinde tanımlamıştır
Model kapsamında kültürün çekirdeğini, tarihsel bir süreç içerisinde elde edilen ve seçilen gelenekler ile bireylerin bu geleneklere ekledikleri değerler oluşturmaktadır
Dolayısıyla kültür problem çözümlerine ilişkin geleneksel yöntemleri ya da öğrenilen problem çözümlerini içeren bir kavramdır
Diğer taraftan Triandis sosyal psikoloji açısından kültürü;aynı zamanda ve mekanda yaşayan, aynı dili konuşan bireylerin birbirleriyle olan iletişimleri sonucunda oluşan paylaşılan ekolojik bir ortamda, bu ortamın üyelerinin bireysel tatminini ve hayatta kalma olasılığını artıran geçmişten gelen insan yapımı objektif ve subjektif unsurlar toplamıdır.
G. Hofstede ise, kültürün tam olarak bir tanımını yapmamış ancak, kültürün ölçülebileceği yönünde görüşünü belirtmiştir. • Hofstede, kültür tanımında “bir toplumu diğer toplumlardan ayıran insan düşünce sisteminin toplu bir programlaması” cümlesine önemle yer vermiştir
Bu programlama, bir sonraki nesile aktarılan ve bireyin ergenlik döneminden itibaren oluşan bir eğilimdir ve böylece kültür, bireylerin tüm yaşamı boyunca öğrenme süreciyle elde ettikleriyle süreklilik kazanmaktadır.
Bu zihinsel programlar ve bireyin sosyal çevresi (aile, okul, işyeri, yaşadığı toplum vb.) bireyin büyüme döneminde edindiği hayat tecrübelerindeki farklı zihinsel programlardır. • Bu programlar bireyin üye olduğu grupları ve bu grupların yer aldığı toplumları etkilemektedir. Bu nedenle kültür öğrenilir, kalıtsal değildir ve genlerden değil, sosyal çevreden aktarılır.
Bu nedenle kültür, sadece ulusal düzeyde bir gösterge değil, aynı zamanda yerel ve örgütsel düzeyde de bir göstergedir. • İçeriğinde, ulusallık, doğum yeri, ikamet edilen ülke gibi unsurlar olan yaklaşımın teorik temeli ulusal kültür kavramı, çekirdek kültürel değerler, çocukluk döneminde öğrenilenler ve yerel kültürel özellikler üzerine kurulmuştur. • Bu temel, coğrafi bölge ile kültürel grupların bağlantısına dayanmaktadır
Paylaşılan değerler, inançlar, ve uygulamalar kümesi ” olarak da tanımlanan kültür, sosyal bir sınıfın belirli bir bölümüne ait olan değerler ve inançları içermektedir. • Dolayısıyla kültür, toplumun ve bireylerin hafızasını oluşturmaktadır ve bu nedenle kültürün araçları kelimeler, paylaşılan inançlar, tutumlar, normlar, roller ve değerlerdir.
KÜLTÜRÜN ÖZELLİKLERİ • Kültür öğrenilmiş davranışlar topluluğudur: Kültür doğuştan kazanılan ya da kalıtım yoluyla gelen bir değerler sistemi değildir. İnsan doğduktan sonra ailesi ve çevresi yoluyla kültürü öğrenmektedir.
Kültür gelenekseldir:Kültür, toplum üyelerinin ortak anlayış ve düşüncelerine uygun davranış standartlarını içermektedir. Bu özellik kültürün nesilden nesile aktarılma özelliğinin de doğal bir sonucu durumundadır.
Kültür oluşturulur:Kültürü insanlar ortaya çıkarmaktadır. Ülkemizde bundan önce pek bilinmeyen sevgililer günü kutlamaları batıdan kültürümüze transfer ettiğimiz bir tören türü haline gelmiştir.
Kültür değişebilir:Kültür zaman içerisinde değişmektedir. Bu, aynı zamanda çevre koşullarına kültürün uyum sağlamasıyla oluşmaktadır. • Teknolojik gelişmeler ve bunun sonucu olarak iletişim konusundaki yenilikler kültürel değişimi ve uyumu hızlandıran önemli etkenlerdendir.
Kültür benzerlik olduğu kadar farklılıkları da içerir: Hemen hemen tüm kültürlerde ortak değerler, normlar kabul görecek davranışlar varken, aynı elemanlar kültürden kültüre farklılık ta gösterebilmektedir. • Örneğin; her kültürde kutsal renkler vardır. Ama bir kültürde kutsal olan renk başka bir kültürde kutsal olmayabilmektedir.
Kültür örgütlenme ve bütünleşmedir:Kültürün kültür olabilmesi için toplumun üyeleri tarafından paylaşılması gerekmektedir. Bu paylaşım ise; iletişim kurmayı, örgütlenmeyi ve toplumsal bütünleşmeyi gerektirmektedir.
Kültür toplumun üyelerince paylaşılır:Kültür toplum üyelerince paylaşılan değerler ve inançlar sistemidir. • Bu değerler ve inançlar kuşaktan kuşağa aktarılmaktadır. • Kültürel değerler sadece belirli bir zaman diliminde değil, geçmişte paylaşılmış ve gelecekte de paylaşılacak değerlerdir. • Toplumsallaşma yoluyla oluşan bu olay süreklilik taşımaktadır. • Bu süreç içerisinde kültürel değerlerde bazı ufak değişmeler olabilirse de büyük ve derin değişmeler, sapmalar normal koşullarda olmamaktadır.
Kültür ihtiyaçları giderir:İnsan ihtiyaçlarını tatmin etmeyen değer yargıları, inançlar ve alışkanlıklar yok olmak zorundadır. • Uzun dönemde toplumu oluşturan kişilerin ihtiyaçlarını cevaplayan ürünler ve isletmeler yasama şansına sahiptir. • Bu nedenle pazarlamacılar, toplumun ihtiyaçlarına dönük olarak çalışırlarsa basarı kazanabilmektedirler.