390 likes | 848 Views
ANADOLU GELENEKSEL HALK HEKİMLİĞİ. Dr.Demet Taş Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Geleneksel, Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Daire Başkanlığı. TARİHÇE.
E N D
ANADOLU GELENEKSEL HALK HEKİMLİĞİ Dr.Demet Taş Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Geleneksel, Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Daire Başkanlığı
TARİHÇE Geleneksel halk hekimliğinin binlerce yıllık tarihi vardır. Bu gelenek islamdan önce şamanlar, halk şifacıları ve ocaklar tarafından devam ettirilmiştir. İslamın kabulü ile bilimsel anlamda tıp daha ön plana çıkmıştır.
TARİHÇE Geleneksel Anadolu Halk hekimliğinin şifa tecrübesi nesilden nesile geçen bilgi birikimiyle oluşmuştur. Geleneksel bilgi Türkiye’nin muhtelif bölgelerindeki şifacılar tarafından kullanılmaya devam edilmekte olup değişik isimlerle anılmaktadır.
TARİHÇE Halk şifacıları, farklı kültürlerin etkisiyle oluşan, inançlara ve tecrübelere dayalı tedavi yöntemlerini kullanmıştır. Tecrübeler sonucu halk ilaçları ortaya çıkmıştır.
ESKİ TÜRK KÜLTÜRÜNÜN HALK ŞİFACISI OLARAK “ŞAMANLAR” Şamanlar tarafından en sık kullanılan tedavi tekniği ateş ile olmuştur . Ateşin insanları kötü ruhlardan arındırdığına inanılırdı. Şamanlar, aynı zamanda, doğum, evlenme ve ölüm törenlerini yöneterek toplumsal bir rol almışlardır.
ESKİ TÜRK KÜLTÜRÜNÜN HALK ŞİFACILARI Eski Orta Asya Tıp kültürü iki anlayıştan oluşmaktadır bunlardan biri KAM ve BAKSI denilen büyücü hekimlerin yürüttüğü tıbbi anlayış, diğeri ise OTACI, EMEÇİ veya ATASAGUN denilen bitkisel ve hayvansal ilaçlarla tedavi anlayışıdır.
“OCAK” OLARAK BİLİNEN HALK ŞİFACILARI Anadolu'da “Ocak” olarak adlandırılan halk şifacılarının olağanüstü yöntemlerle hastalıkları tedavi ettiklerine inanılırdı. Bunlar "Urasa" olarak da adlandırılırlar. Anadolu'da değişik hastalıklar ile mücadele eden birçok farklı Ocak vardı. Bunlardan bazıları sarılık ocağı, erizipel ocağı, sıtma ocağı, kabakulak ocağı, herpes ocağıdır , bazıları ise günümüzde hala devam etmektedir.
“OCAK” OLARAK BİLİNEN HALK ŞİFACILARI Ocak halk şifacıları bazı büyü yöntemlerinin yanısıra bitkileride kullanmışlardır. Bu kişilerin sıra dışı güçlere sahip olduklarına ve bu gücün ebeveynlerden çocuklara geçtiğine inanılırdı.
“OCAK” OLARAK BİLİNEN HALK ŞİFACILARI Bazen de şifacı, tedavi etme yeteneğini fark ettiği aile dışındaki insanlara da el vererek yeteneklerini devrederlerdi. Halen bazı yerlerde bu uygulamaları görebiliriz. .
TÜRKİYE’DEKİ GELENEKSEL HEKİMLİK UYGULAMALARINDAN ÖRNEKLER Anadolu hekimliği hakkında konuşulduğunda, "Lokman (Şifacı) Hekim“ büyük yer tutar. Lokman Hekim, İslam’ın kabul edildiği günden bugüne tüm şifacıların atası olarak kabul edilmektedir. Lokman Hekim Anadolu halk kültürünün en popüler geleneksel halk şifacısıdır.
TÜRKİYE’DEKİ GELENEKSEL HEKİMLİK UYGULAMALARINDAN ÖRNEKLER LOKMAN HEKİM, sadece biyolojik hastalıklar ile meşgul olmamış, aynı zamanda büyü ve nazara karşı şifa uygulamaları yapmıştır. Biyolojik hastalıklar için şifalı ot ve bitkileri kullanmıştır. İlaç yapımında kullanılan bitkisel ve hayvansal ürünleri Lokman Hekim tarifine göre hazırlayan ve satan kişiler "Aktar” olarak adlandırılmıştır. Zaman içinde Aktar Geleneksel Halk Hekimliğinde Lokman Hekim’in devamı olarak kabul edilmiştir.
ANADOLU ‘DAKİ GELENEKSEL HEKİMLİK UYGULAMALARINDAN ÖRNEKLER Geleneksel Halk Şifacıları hastalıklar ve fiziksel kusurları iyileştirmek için birçok yöntem kullanmıştır. Bu yöntemlerden bazıları, manevi gücü kullanarak tedavi, hacamat, kutsal yerlerin ziyareti, vücuttan kan akıtma ile , dua ile tedavi, bitki, hayvan ve mineral bazlı ilaçlar kullanılarak tedavi.
MANEVİ GÜCÜ KULLANARAK TEDAVİ Bir kişi ya da nesnenin manevi gücünden faydalanılarak yapılan tedaviye ‘‘IRVASA’’ denmiştir. Bu amaçla bazı hayvanların vücut parçaları kutsal ve güçlü olarak kabul edilir.
VÜCUTTAN KAN ÇIKARARAK TEDAVİ Çoğunlukla Türkçe’de "parpilama" adı verilen bu yöntem aynı zamanda 'parpilama', 'parpilma', 'parpulama' ve Türkiye'nin farklı bölgelerinde 'parpulma' olarak bilinir. Bu uygulamada, hastanın vücudundaki kirlenmiş kan çıkarılarak hastanın tedavi edilmesi amaçlanmıştır. Geleneksel halk kültüründe insan vücudunun baş veya sırt bölgesinin kirli kan topladığına inanılmaktadır. Bu kan deriye bir neşter veya ustura ile kesik atılarak kan boşaltılır.
KUTSAL YERLERİ ZİYARET EDEREK TEDAVİ Evliyaların tüm hayatları boyunca yaşadıkları, dolaştıkları yerler kutsal olarak kabul edilmektedir. Türkiye'nin değişik yerlerinde bu şekilde kabul edilen yerler bulunmaktadır. Bazı ağaçlar, çeşmeler ve bazı mezarlar bu kutsal yerlerdendir. Hastalar bu yerlere giderek hastalıklarından kurtulmayı dilerler.
KUTSAL YERLERİ ZİYARET EDEREK TEDAVİ Bu tür mekanlara gidilip dua edilerek dileklerinin gerçekleşmesini beklerler
MİNERAL TABANLI İLAÇLARLA TEDAVİ Mineraller de bir tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır. Civa, gümüş, altın, bakır gibi birçok mineral ve su geleneksel halk hekimliğinde hastaları iyileştirmek için halk şifacıları tarafından kullanılmıştır. • Altın ve Altın Tozu topuk dikeni tedavisinde • Kireç hayvanlarda kene ve pire tedavisinde • Tuz yaralı insanların tedavisinde, kullanılmıştır
HAYVANSAL İLAÇLARLA TEDAVİ Bazı hayvansal ilaçlar bazı hastalıkların tedavisinde kullanılmış bazıları da halen kullanılmaktadır. • Ayran (veya tereyağı) gıda zehirlenmesi tedavisinde • Bal anoreksi, peptik ülser, kadın hastalıkları tedavisinde ve hemoroid tedavisinde kullanılmıştır • Köpek sütü katarakt tedavisinde kullanılmıştır
HAYVANSAL İLAÇLARLA TEDAVİ Sülüğün hastalıkların tedavisinde geniş bir kullanım alanına sahip olduğu iyi bilinmektedir. Bu yöntem Türkiye'de ve başka ülkelerde hala yaygın olarak kullanılmaktadır. Sivas ilinde bulunan ve Şifacı Balık olarak bilinen balıklar tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Bu balıklar ilk defa 1843 yılında Avrupalı Biyolog Heckel tarafından Latince "Garra rufa" olarak adlandırılmıştır. Halen atopik dermatit ve sedef hastalığının tedavisinde kullanılmaktadır.
BİTKİSEL İLAÇLARLA TEDAVİ Anadolu bitki türleri yönünden çok zengindir. Konvansiyonel tıp yaygınlaşmadan önce şifalı bitkilerin bir çoğu kullanılıyorken, daha sonra zaman içinde kullanımları azalmıştır. Fakat, doğal ve bitkisel tedavilerin kullanımı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artmaya başlamıştır. Anadolu’daki bitkiler ve otlara ilişkin çalışmalar hala devam etmektedir.
BİTKİSEL İLAÇLARLA TEDAVİ Anadolu’daki bazı ot tedavileri; • Şeytan elması (Crataegus azarolus) sarılık tedavisinde • Anason (Pimpinella anisum), gastrit, hemoroid tedavisinde • Ardıç ağacı (Juniperus) uyuz tedavisi (insan) ve kalp hastalıklarında kullanılır.
BİTKİSEL İLAÇLARLA TEDAVİ • Arpa (Hordeum vulgare) ishal, diyabet, böcek ısırıkları, obezite ve siyatik • Dut Aağcı (Morus murier) diş ağrısı tedavisinde, kullanılır.
ŞİFALI SU İLE TEDAVİ Su, şifalı, temizleyici ve arındırıcıdır. Bu nedenle su halk şifacıları tarafından tedavide kullanılmıştır. Anadolu’nun her tarafında çok sayıda şifalı su kaynağı bulunmaktadır. Bunlardan bazıları içilebilmekte, bazıları banyo suyu olarak kullanılmaktadır. Bu yöntemle böbrek hastalıkları, mide ağrısı, bulantı, kas ve iskelet hastalıkları tedavi edilmeye çalışılmaktadır.
ŞİFALI SU İLE TEDAVİ Tedavi edici olduğuna inanıldığından hastalara su sesi dinletilirdi. Akıl hastası, şizofrenler genellikle bu şekilde tedavi edilmiştir.
KUPA TEDAVİSİ Kupa tedavisi lokal olarak deri üzerinden emme şeklinde yapılan eski bir alternatif tıp yöntemidir. Bu yöntemle hastalıklı bölgedeki kan dolaşımı düzenlenmektedir. Islak kupa tedavisi olarak da bilinen kanatarak yapılan kupa tedavisi Anadolu’da “Hacamat” adıyla uygulanmaktadır.
KUPA TEDAVİSİ Hacamatın geçmişi binlerce yıl öncesine uzanmaktadır, ilk belgelenmiş kullanılışı Hz.Muhammed'in öğretilerinde bulunmaktadır. Bir kaç hadis ile peygamberimiz Hz.Muhammed’in bu konudaki tavsiyeleri bilinmektedir. Hacamat tedavisi tüm Müslüman ülkelerde uygulanmıştır ve bugün de yaygın olarak kullanılmaktadır.
İBADET İLE TEDAVİ İslam'ın Anadolu’da kabul edilmesinden sonra, birçok psikolojik hastalık ibadet yoluyla tedavi edilmiştir. Bu yöntemlerden biri hastaya okunmuş su içirilmesidir. Bir diğeri ise muska taşımaktır. Dokunarak dua okumak da şifa yöntemlerindendir.
NAZARA KARŞI TEDAVİ Nazar antik çağlara kadar uzanan çok yaygın bir halk inancıdır. Anadolu halkı iş ve sağlık problemlerini nazarla ilişkilendirmiştir. Bu nedenle nazara karşı pek çok dua okunmaktadır. Diğer yöntemler ise “nazarlık” denilen, mavi taşı taşımak veya yazılı duaları içeren değişik malzemelerden yapılmış muskaları bulundurmaktır. Kurşun dökmek de nazar için yaygın kullanılan bir yöntemdir.
DİĞER TEDAVİLER Ateş: Ateşi düşürmek için adaçayı içilmesi ve cilde sirke uygulanması halen kullanılan geleneksel yöntemlerdendir. Baş ağrısı: Tülbent veya başörtüsünün başa sıkıca sarılması ve tahta kaşık ile sıkılması kullanılan bir yöntemdir. Karın ağrısı: Sızma zeytinyağı ve karabiber karıştırılarak göğüs ve sırt bölgesine sürlüp üstü sıkıca örtülür. Isıtılmış tuğla da karın ağrısının tedavisinde kullanılmaktadır.
DİĞER TEDAVİLER Kesik ve Apse: Yumurta zarı lezyon üzerine sarılır. Keten tohumu yağı ve tarçın karışımı lezyona sürülür. Su çiçeği: Susam yağı kullanılmaktadır. Siğiller: Siğil sayısı kadar buğday ya da arpa tanesine dua okunur. Sabah namazında iğde ağacına siğil sayısı kadar dua okunur. Siğile incir ağacı reçinesi sürülür.
MÜZİK İLE TEDAVİ Modern tıbba kayda değer alternatif bir çözüm olan müziğin önemi ve iyileştirme gücü Anadolu Selçukluları ve Osmanlılar tarafından yüzyıllardır biliniyordu. Müziğe verilen önem sağlık kurumlarında bir tedavi yöntemi olarak kullanılmasından da anlaşılmaktadır. Tıp sanatına Selçuklu döneminde çok önem verilmiş ve tıp kitaplarında spor ile beraber müziğin de tedavi maksatlı kullanıldığı yer almıştır.
MÜZİK İLE TEDAVİ Anadolu halk hekimleri müziğin etkileri üzerine çalışmalar yürütmüşler ve eski hastanelerde(darüşşifalarda) yaygın olarak uygulamışlardır. Darüşşifa’larda tedavi ücretsizdi , doktorlar, cerrahlar, eczacılar, hemşireler, imamlar ve sazendeler görev yapmaktaydı.
MÜZİK İLE TEDAVİ İslam dünyasında müziğin özellikle psikolojik hastalıklardaki tedavi edici niteliği ile ilgili bilimsel temelleri ilk olarak Kindi (801-865), Er-Razi (854-932), Farabi (870-950) ve İbni Sina (980-1037) tarafından atılmıştır. Er-Razi melankolik hastaların meşgul edilmesini, müzik yapmalarını tavsiye etmiştir.
MÜZİK İLE TEDAVİ Farabi Türk müziği makamlarının gün içindeki zamana göre psikolojik etkilerini aşağıdaki gibi açıklamıştır: Hüseyni makamı: sabah etkili Rast makamı : güneş doğarken etkili Buselik makamı : kuşluk vakti etkili Uşşak makamı : öğle vakti etkili Hicaz makamı : öğleden sonra etkili Irak makamı : ikindi vakti etkili İsfahan makamı : akşam alacakaranlık vakti etkili Neva makamı : akşam etkili
MÜZİK İLE TEDAVİ Farabi aynı zamanda Türk müziği makamlarının hastalıklara etkisini de aşağıdaki gibi belirtmiştir: İsfahan makamı: aydınlatır, zekayı arttırır, hafızayı tazeler Rast makamı: eklampsi ve felç Zirevkent makamı : sırt ve eklem ağrısı Rehavi makamı : başağrısı Neva makamı : jinekolojik hastalıklar Zengule makamı : kalp hastalıkları Hicaz makamı : dizüri Buselik makamı : omuz ve bel ağrısı Uşşak makamı : kalp ve mide rahatsızlıkları, dizüri ve yüksek ateş Irak makamı : menenjit ve nörolojik hastalıklar
MÜZİK İLE TEDAVİ İbni Sina müziği, geometri, aritmetik ve astronomi ile birlikte dört matematik biliminden biri olarak kabul etmiştir. İbni Sina, Kitab-ül-Şifa adlı kitabında müziğin, hastaların zihinsel ve ruhsal güçlerini artırmak için ve hastalığa karşı savaşmak en iyi tedavi yollarından biri olduğunu belirtmiştir.
MÜZİK İLE TEDAVİ Müzikle tedavi geleneği, eğitim ve uygulama faaliyetlerini de içerecek şekilde, TÜMATA Grubu tarafından Türkiye’de ve dünya da sürdürülmektedir.