320 likes | 791 Views
SUNUM. İZ BIRAKAN KONUŞMALAR. Tarih boyunca liderlerin tek ortak bir özelliği oldu, “hitabetteki başarıları.” Günümüzün iş ortamında, kişinin kariyerinde yükselebilmesi ve hedefine ulaşabilmesi ancak kendisini kanıtlamasıyla mümkündür.
E N D
Tarih boyunca liderlerin tek ortak bir özelliği oldu, “hitabetteki başarıları.” Günümüzün iş ortamında, kişinin kariyerinde yükselebilmesi ve hedefine ulaşabilmesi ancak kendisini kanıtlamasıyla mümkündür.
Kendini kanıtlamanın en etkili yolu ise ifade becerisindeki mükemmeliyettir. İz bırakan konuşmalar, etrafına ışık saçmalıdır. Gölgede duranın gölgesi olmaz! “Güzel konuşmak, etkileyici hitap özel bir yetenek midir? Yoksa çalışarak ve emek vererek bu yetenek kazanılıp geliştirilebilir mi?” sorusunun cevabı: iyi konuşma yeteneği, bir yetenek olmakla birlikte daha çok çalışma ile elde edilen bir olgudur. Bu yetenek, diksiyon ve güzel konuşma kursları ile geliştirilebilir.
İnsanın, görsel etkisi ve kurumsal itibarı açısından kime, nasıl, nerede, ne kadar konuştuğunun büyük bir önemi vardır. Özellikle üst düzey yöneticilerin kurum içi veya kurum dışı topluluklara hitaben yaptıkları konuşmalar ya da basına yönelik açıklamaları, verdiği röportajlar, kurumun itibarının algılanmasında kritik rol oynar.
Üst düzey yöneticilerin yaptıkları konuşmalar, yönettikleri kurumun itibarının oluşumu açısından %92,5 oranında insanları etkiler. Peki, ülkemizdeki üst düzey yöneticiler bunun ne kadar farkında?
Biz neden hâlâ kürsünün arkasına çakılmış, konuşmasını önündeki kağıttan okuyan (çoğu zaman yanlış okuyan), bize sadece arada sırada gözlüklerinin altından bakma zahmetinde bulunan, sözlerini “vizyon, misyon” gibi klişelerle süsleyip, uzun uzun konuşup, aslında hiçbir şey söylemeyen, çoğu zaman da ciddi olmak adına ruhsuz, donuk, heyecansız konuşmaları dinlemek zorunda kalıyoruz.
Niçin çoğu zaman sadece dinliyormuş gibi yapıyoruz? O salondan çıktıktan sonra aklımızda neredeyse hiçbir şey kalmıyor. Zira bu tür konuşmalar asla iz bırakmıyor. Öyleyse kime, niye konuşuyoruz?
Bizler bir mesleki toplantı ortamında, meslek mensuplarına hitap ettiğimiz bir konuşmada, onların enerjisini, geleceğe dair endişelerini, beklentilerini dikkate alarak, daha tempolu, samimi ve esprili bir üslup ile mesajlarımızı aktardığımızda, zihinlerinde belki de hayat boyu silinmeyecek birkaç cümleye imza atma şansımız olabilir.
Bir kriz anında, basın karşısında kendimizden emin bir tavırla çıkıp, tutarlı ve kararlı bir üslup içinde, meslektaşlarımızın merak ettiklerini giderecek nitelikte bilgilendirmede bulunup, sorunları görmezden gelmek yerine sorumluluk aldığımızı gösteren bir duruş sergilediğimizde sadece krizi iyi yönetmiş olmayacak, aynı zamanda kurumsal itibarımızı da korumuş olacağız.
PEKİ, İZ BIRAKAN KONUŞMALAR İÇİN NE YAPMAK GEREKİR? Şimdi bu işin uzmanlarına kulak verelim. Yapılması gerekenleri şöyle sıralıyorlar: 1. Her konuşmanın bir temel mesajı ve onu destekleyen en fazla iki veya üç yan mesajı vardır. Yani bir seferde birden fazla mesaj vermeye çalışmayın. “İnsanlar sizi niye dinleyecek?” sorusuna anlamlı bir cevabınız olmalı.
Çok şey söyleyip, hiçbir şey anlatmamak yerine, az şey söyleyip, bir temel mesajı vurgulamak çok daha etkili bir yöntemdir. Fenelon’un dediği gibi; “Ne kadar uzun anlatırsan o kadar az hatırlanır.”
2. Vermek istediğiniz mesajlara öncelikle siz kendiniz inanın. İnanmadığınız hiçbir şeyi başkalarına inandırıcı şekilde aktaramazsınız. Dolayısıyla başkaları tarafından yazılmış ve son dakika sizin elinize tutuşturulmuş konuşma metinlerini lütfen çöpe atın, hiçbir işe yaramaz. Kendi cümlelerinizi kullanın. Konuşmalarınıza hissettiklerinizi, yani coşkunuzu, inancınızı yansıtın. Aksi takdirde birilerinin sözcüsü durumuna düşersiniz.
3. Konuşmanızın çerçevesini iyi belirleyin. Konuşma süreniz konuşmanın içeriğini belirler. Daha kısa konuşmalar söz konusu olduğunda daha kısa sürede etki bırakacak vuruculukta sözler ve örnekler seçmeniz gerektiğini unutmayın. Ancak süre uzun diye aynı konular etrafında dönüp fazla detaya girerek dinleyicileri sıkmayın. Sürenizi, dinleyicileri dahil edecek şekilde kullanın.
4. Dinleyicilerden bağımsız hiçbir konuşma başarılı olamaz. Dolayısıyla konuşmanızı kimler dinleyecek? Dinleyicilerinizin ilgi, bilgi, kültür, yaş düzeyi, beklentileri, ihtiyaçları nedir? Bu sorulara verilen cevaplar, konuşmanızın içeriğini etkili şekilde hazırlamanıza yardımcı olur.
Konu ne olursa olsun, her konuşma için dinleyicilerin ilgisini çekecek, beklentilerini karşılayacak, onlarla ortak zemin kuracak nitelikte hazırlık yapmanız gerekir. Aksi takdirde ne kadar iyi anlatırsanız anlatın, dinleyicilerin anlamadığı, sıkıldığı ya da dahil olmadığı bir konuşma iz bırakamaz.
5. Konuşmanız sağlam bir kurgu üzerine otursun. Söyledikleriniz tutarlı olsun ve belli bir mantık silsilesi takip etsin. Yani daldan dala atlamayın ya da dağ keçisi gibi sıçramayın. Ön hazırlık aşamasında konuşmanızın iskeleti üzerinde çalışın. Konudan konuya geçerken köprü kurun. Böylece kopuklukların önüne geçin. Önemli bölümleri daha fazla bilgi ve örnekle zenginleştirin.
6. “Nasıl başlarsanız öyle gider” sözü doğrudur. Bir konuya nasıl başlayacağınıza dair mutlaka hazırlık yapın. İlk sözlerinizden emin olun ve bu sözleri yaratıcı, ilginç, farklı hale dönüştürün. Ancak ilginç olsun diye konuşma konunuz ile ilgisi olmayan örnekler, alıntılar, hikâyeler kullanmayın. En önemlisi bir konuşmaya nasıl başlayacağınızın mutlaka provasını yapın ve asla telaşlı davranmayın. Giriş sakin, kendinden emin, samimi, pozitif ve farklı olmalıdır.
7. Arka arkaya sıralanan bilgi bombardımanı şeklindeki konuşmalar, insanları bilgisiz kılar. Dinleyiciler, bir süre sonra bunaldıkları için hiçbir şey hatırlamamaktadır. Oysa öğrenme süreci, eğlenceli, renkli ve dahil edici olduğu sürece başarılı olmaktadır.
Yani dinleyicilerinizi hem bilgilendirmeli, hem eğlendirmelisiniz. Elbette eğlendirmek, konuşmanız boyunca yerli yersiz fıkra anlatmak, laubali bir üslup içinde konuşmak manasına gelmemektedir. Ancak konuşmanızın içine serpiştireceğiniz anılarınız, ilginç hikâyeler, konuşmanızı daha ilginç hale getirir.
8. Mizah, etkili bir silahtır. Bu silahın gücünden faydalanın. Ancak bu silahı kullanmayı bilmiyorsanız, derhal vazgeçin. Zira komik olmak ile komik duruma düşmek arasında çok ince bir çizgi vardır.
Anlattığınız fıkranın sonunda hiç kimsenin gülmediğini düşünün. Bu korkunç sessizliği bertaraf etmek oldukça güç olacaktır. Ancak ölçülü ve içten espriler, konuşmanıza müthiş renk katar. Unutmayın, insanlar gülünce daha hızlı öğrenir, daha iyi hatırlar.
9. Dinleyicilerinizi konuşmanıza dahil edin. Onları konuşmanızdan soyutlamayın. Ara sıra sorular sorun, yorumlarını alın, tahminler yaptırın. Sorularına tatmin edici yanıtlar verin ve mutlaka gözlerine bakın. Dinleyiciye değer verdiğinizi, onların varlığının farkında olduğunuzu hissettirin.
10. Tıpkı bir romanın, bir filmin, bir fıkranın sonu gibi bir konuşmanın da sonu çok önemlidir. Konuşmanın sonunda söyledikleriniz ve yaptıklarınız adeta zihinlerde kalan “son tat”tır. Dolayısıyla finalin ilginç, çarpıcı, kısa, az-öz ve pozitif olması büyük yarar sağlar.
Konuşmanızın sonunda dinleyicilerinizi sorunları ile baş başa bırakmayın. Tam tersi motive edin, güldürün, vizyon kazandırın, çözüm yolları gösterin. Konuşma mekânından pozitif duygular ile ayrılmalarını sağlayın. Girişte olduğu gibi finale de mutlaka iyi hazırlanın. “Bir şekilde sonunu bağlarım” diye düşünmeyin. Konuşmanızı nasıl bitireceğinize dair mümkünse prova yapın.
Sonuç olarak: belirtilen hususları dikkate alan bir konuşmacı, sıradan, klişe ve dinleyiciyi neredeyse yok sayan biri olmaktan çıkıp iz bırakan konuşmalara imza atacaktır. Böyle bir konuşma, sizin “lider” olarak algılanmanızı, kitleleri harekete geçirmenizi ve değerli fikirlerinizin kalıcı hale dönüşmesini sağlar.
Samimi, inançlı ve mert devlet adamı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün, onca kargaşanın içerisinde, vatanın işgal edildiği yıllarda bölge bölge gezip Anadolu insanını Kurtuluş Savaşı’na hazırlaması, onun dahi bir hatip olduğunu gösterir. Milli mücadelede sağdan soldan atılan laflara ve fitnelere cevap yetiştirmeye çalışan ve ömrü “Milletim, ülkem” demekle geçen ATATÜRK, içte ve dışta birçok gafil, hain, çıkarcı, solucan ruhlu insanlarla mücadele edip, muzaffer bir komutan olmuştur.
Onun, “Efendiler!” diye başlayan ve tüyleri diken diken eden konuşmaları, dünyanın her yerinde ayakta alkışlanmıştır. Bizler toplumumuza ve kendimize faydalı olmak istiyorsak, konuşmanın inceliklerini kavramaya çalışmalıyız ve uygulamalıyız. BİRLİK EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ
Kaynakça:Dr. Sedef KABAŞ İletişim danışmanı, TV programcısı, yazar.Hazırlamış olduğumuz sunumları www.istesob.org web adresinden “Mesleki Eğitim” bölümüne girerek bilgisayarınıza indirebilirsiniz.
TEŞEKKÜR EDERİZİSTESOB EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜEğitim Müdürü: Metin İÇTEMEğitim Müd. Asistanı: Ahmet Z. GÜNDOĞDU