370 likes | 797 Views
SUNUM. CUMHURİYET’İN KURULUŞ YILDÖNÜMÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ. Bu yıl Cumhuriyet’imizin 85. kuruluş yıldönümünü kutluyoruz. Bu sunumumuzda kronolojik sıra ile Cumhuriyet’e giden yolda geçilen aşamaları ve kuruluş günleri ile sonrasını yansıtmaya ve değerlendirmeye çalışacağız.
E N D
CUMHURİYET’İN KURULUŞ YILDÖNÜMÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Bu yıl Cumhuriyet’imizin 85. kuruluş yıldönümünü kutluyoruz. Bu sunumumuzda kronolojik sıra ile Cumhuriyet’e giden yolda geçilen aşamaları ve kuruluş günleri ile sonrasını yansıtmaya ve değerlendirmeye çalışacağız. Ülkeyi yönetenlerin millet iradesiyle seçilip belirlendiği ve yine milletin iradesiyle değiştirilmesi esasına dayanan Cumhuriyet’in kuruluşu 23 Nisan 1920 tarihinde TBMM’nin Ankara’da toplanmasına dayanmaktadır.
Cumhuriyet’te “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi önemlidir. Hakimiyet, hakim olma, hükmetme, egemen olma, emir verme gücü, başka bir deyişle emir verip uygulatabilme kudretidir. Ülke içinde daha üstün bir gücün olmaması anlamına gelmektedir. Bu konunun anlaşılabilmesi için şöyle bir örnek verilmektedir; Vücutça gelişkin iri yarı bir suçluyu zayıfça bir polis memuru yakalar, yaşlı bir hakim idama mahkum eder ve işsiz güçsüz biri tarafından ceza infaz edilir. Burada suçlunun yakalanmasını ve yargılanmasını sağlayan polis memurunun fiziki gücü, hakimin sağlık durumu olmayıp, onların dayandıkları devlet gücüdür. Yani devletin hakimiyet gücüdür.
Osmanlı Devleti’nde egemenlik tek kişide padişahta toplanmaktadır. Birinci ve ikinci meşrutiyet dönemlerinde oluşturulan meclislerle halkın egemenliğe ortak olması gündeme gelmişse de bu dönemler uzun soluklu olamamıştır. Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu devletler grubunun (Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan) yenilmesi üzerine Osmanlı Devleti ateşkes istemek zorunda kalmıştır.
I-Mondros Ateşkes Anlaşması: 1 Ekim 1918 Ateşkes anlaşmasıyla Osmanlı Devleti yenilgiyi kabul etmiş, bu anlaşmaya dayanarak galip devletler (İngiltere, Fransa, İtalya) yurdumuzu yer yer işgal etmişler, onların, özellikle de İngiltere’nin onay ve desteğiyle Yunanlılar da İzmir’i işgal etmişlerdir (15 Mayıs 1919). Ülke içinde yaşayan Rum ve Ermenilerin de bağımsız devlet kurma istek ve girişimleri hızlanmış, silahlı çeteler oluşturarak halka saldırılarla huzursuzluk yaratmışlar ve de “Müslümanlar bize saldırıyor” diye feryat edip propagandaya girişmişlerdir.
II-Kurtuluş Savaşı Dönemi: 19 Mayıs 1919 - 11 Ekim 1922 1. Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçmesi: 19 Mayıs 1919 Ülkenin içinde bulunduğu yenilmişlik ve kötü durumdan kurtarılması çareleri aranmaya başlanmış, ulusal ve yerel mücadele dernekleri kurulmuş, mücadele için alt yapı çalışmaları hızlandırılmıştır. Bu sırada Samsun ve civarındaki Hıristiyan nüfusa Müslümanlar tarafından saldırılar yapılmakta olduğu, bu saldırıların acilen önlenmesi işgal kuvvetlerince istendiğinden Mustafa Kemal Paşa bu işle görevlendirilerek 3. Ordu Müfettişi unvanı ve geniş yetkilerle 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmıştır.
Paşa Samsun ve yöresinde Rum çetelerin Müslüman halka saldırdığını ve halkın korumasız olduğunu görür, İstanbul’a da böylece bildirir. İstanbul’a geri çağırılırsa da o yola devam etmiştir. Ulusal Kurtuluş Hareketi’ni başlatıp, örgütlemek ve başarılı olmasını sağlamak için yoğun çalışmalarını sürdürmüştür.
“Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir. Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” hususunun vurgulandığı Amasya Genelgesini yayınlar (22 Haziran 1919). Bir süre sonra görevinden azledilmiş, aynı gün “Milletin sinesinde bir ferd-i mücahit olarak mücadeleye devam edeceğini” ilan edip askerlikten istifa etmiştir (8 Temmuz 1919).
2- Erzurum Kongresi: 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 Kongre sonunda “Ulusal sınırlar içinde vatanın birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğu, Hıristiyan nüfusa siyasi imtiyazlar verilemeyeceği” karara bağlanıp, kongre kararlarını yürütmek üzere içlerinde Mustafa Kemal Paşa’nın da bulunduğu “Temsilciler Heyeti” oluşturulmuştur.
3- Sivas Kongresi: 4-12 Eylül 1919 Bu kongrede “Manda ve yabancı himayesi reddedilir, seçilen Temsilciler Kurulu’nun yurdun bütününü temsil ettiği, yurdumuzu işgal etme, özellikle de Rumluk ve Ermenilik örgütleri kurma amacını güden davranışların durdurulması için savunma ve direnme ilkesi” kararlaştırılır.
4- Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya gelmesi: 27 Aralık 1919 Yeni seçilen milletvekilleri ile görüşmek, onlara Milli Direniş konusunda bilgi vermek, asıl düşman güçlerinin bulunduğu Batı Anadolu’ya daha yakın olmak gibi nedenlerle Mustafa Kemal Paşa ve Temsilciler Heyeti Ankara’ya gelmiş ve coşku ile karşılanmıştır.
5- Son Osmanlı Meclis-i Mebusan’ın toplanması: 12 Ocak 1920 Bu meclis İstanbul’da toplanmış, yapabildiği tek olumlu iş Misak-ı Milli’yi kabul ve ilan etmesi olmuştur (27 Şubat 1920). 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul resmen işgal edilmiştir. İstanbul’un işgali üzerine olağanüstü yetkili bir ulusal Meclis’in Ankara’da toplanması kararlaştırılmıştır.
6- TBMM’nin açılması: 23 Nisan 1920 Meclis Ankara’da toplanır, Mustafa Kemal Paşa başkan seçilir. İlk çıkarılan yasa “Genelkurmay Başkanlığı dahil 11 bakanlıktan oluşan Bakanlar Kurulu kurulur. Meclis Başkanı bu kurulun başkanıdır” hükmünü içermektedir. Meclis yasama ve yürütme yetkisini kendisinde toplamıştır. İstanbul Hükümeti asi olarak ilan ettiği “Milli Kuvvetleri” etkisiz hale getirmek, zor durumda bırakmak için kuvvetler oluşturur, kurulan çetelere destek sağlar. Milli Direnişe karşı yaygın ve genel ayaklanmalar yurdun her yerinde baş gösterir. Zaman içinde isyanların tümü TBMM güçlerince bastırılır.
Yunan kuvvetleri 22 Haziran 1920’de genel bir saldırıya geçer. Birinci ve ikinci İnönü Savaşları kazanılırsa da düşman ilerlemesi devam eder. Türk ordusu planlı bir şekilde geri çekilir. Çekiliş Sakarya’nın doğusuna kadar sürer. Böylece düşman ana karargâhından yani hareket üssünden uzaklaşmış, yeni destek örgütleri kurmak zorunda kalmış, beklemediği zorluklarla karşılaşmaya başlamıştır.
7-Sakarya Savaşı: 23 Ağustos-13 Eylül 1921 TBMM Mustafa Kemal Paşa’yı Meclis’in yetkileri ile de donatarak Başkomutan olarak görevlendirir. 22 gün ve gece devam eden Sakarya Savaşı Kazanılır. TBMM tarafından Mustafa Kemal Paşa’ya Mareşal rütbesi ve Gazi unvanı verilir.
8-Başkomutanlık Savaşı: 30 Ağustos 1922 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruzdan sonra yapılan “Başkomutanlık Savaşı” ile düşmanın ana kuvvetleri yok edilmiş, ordularımız 9 Eylül’de İzmir’e girmiş, Trakya yönüne ilerlemeye başlamıştır. Ateşkes istenir.
9-Mudanya Ateşkes Anlaşması:11 Ekim 1922 İsmet Paşa’nın başkanlığında İngiliz, Fransız, İtalyan askeri temsilcilerinin katılımı ile ateşkes anlaşması imzalanır. Böylece Trakya bölgemiz de anayurda katılmış olur.
III-Saltanatın Kaldırılması:1 Kasım 1922 Mudanya Ateşkes anlaşmasından sonra toplanması kararlaştırılan Uluslararası barış görüşmelerine TBMM Hükümeti’nin yanında İstanbul Hükümetinin de katılması istenince TBMM toplanarak saltanatın kaldırılmasına, padişah Vahdettin’in sadece halife olarak kalmasına karar vermiştir. Böylece iki başlılık görüntüsüne son verilmiştir. Son Osmanlı Padişahı Vahdettin bir İngiliz gemisi ile İstanbul’dan kaçmıştır (17 Kasım 1922). Bunun üzerine Abdülmecit Efendi TBMM tarafından halifeliğe seçilmiştir (17 Kasım 1922).
IV-Lozan Barış Anlaşması: 24 Temmuz1923 Lozan Barış Anlaşması Cumhuriyet’in kuruluşunda temel taşlardan biridir. Anlaşma ile sınırlarımız belirlenmiş, uluslar arası alanda bağımsız bir devlet olarak varlığımız tanınmıştır. En önemlisi de anlaşma öncesinde Osmanlı ülkesinde yaşayan Hıristiyan halkın birçok hakları ve ayrıcalıkları vardı. Hatta bazı devletlere Hıristiyan halkı koruma ve gözetme yetkisi verilmiştir. Gene Osmanlı ülkesinde bulunan yabancılar Osmanlı yargı sistemi içinde yargılanamamaktadır. Osmanlı Devleti borç içindedir. Devletin en önemli gelirlerine alacaklı devletlerce oluşturulan Düyun-u Umumiye (Genel Borçlar İdaresi) tarafından el konulmuştur.
Barış Konferansı 21 Kasım 1922 günü ilk toplantısını yapar. Müzakere çok çetin geçer. Özellikle yabancılara tanınan haklar ile azınlıklar ve Osmanlı Devleti’nin borçları konusu ciddi tartışmalara neden olur. Görüşmeler kesilir (4 Şubat 1923). İsmet Paşa başkanlığındaki heyetimiz yurda döner. TBMM’de bu konuda uzun görüşmeler yapılır. Meclis 23 Nisan 1923’de yeniden toplanır. Barış Anlaşması imzalanır (24 Temmuz 1923). Lozan Barış Anlaşması TBMM’ce 24 Ağustos 1923’de onaylanmıştır.
V-Ankara’nın Başkent olması: 13 Ekim 1923 Osmanlı Devleti’nin başşehri İstanbul’dur. Padişahlık tahtının ayağı, eşiği anlamına gelen payitaht kelimesi ile adlandırılmaktadır. Saltanatın kaldırılması ve Lozan Barış Anlaşmasıyla yeni Türkiye Devleti fiilen kurulmuş olup başkentinin belirlenmesi gerekmektedir. Kurtuluş Savaşı’na karargâhlık etmiş olan Ankara’nın başkent olma beklentisi vardır. Başkentin İstanbul olarak kalmasını isteyenler de çoktur. Özellikle de yabancı devlet temsilcilikleri İstanbul’dan ayrılıp Ankara’ya gelmek konusunda isteksizdirler. 9 Ekim günü Meclis’e verilen yasa önerisi uzun görüşme ve tartışmalardan sonra kabul edilir. Yasa maddesi “Türkiye Devleti’nin başkenti Ankara şehridir” şeklindedir.
VI-Cumhuriyet’in Kuruluşu: 29 Ekim 1923 1921 Anayasası’nda; “Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur. Yasama ve yürütme yetkisi TBMM’de toplanır. Türkiye Devleti TBMM’ce yönetilir ve TBMM Hükümeti adını alır.” denilmektedir. Bu duruma göre tüm bakanlar ve bakanlar kurulu başkanı meclis tarafından ayrı ayrı oylanarak seçilmekte, bu da çeşitli sıkıntıların çıkması sonucunu vermektedir.
Hükümet istifa etmek durumunda kalır. Hiçbir milletvekili ve milletvekili grubu Meclis tarafından kabul edilebilecek bir aday listesi çıkaramaz. Devlet Başkanı olan Mustafa Kemal Paşa’dan çözüm bulması istenir. O da zaten aklında olan Cumhuriyet’in ilan edilmesi çalışmalarını yoğunlaştırır. Anayasa’nın 1.maddesine “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli Cumhuriyet’tir” hükmünün eklenmesini parti grubuna önerir. Tartışmalar devam ederken söz alan İsmet Paşa “…Ulus egemenliğine ve yazgısına el koymuştur. Öyle ise bu yasa ile belirlenmeli, Gazi Paşa’nın önerisi yasalaşmalıdır” der.
Başka bir üye Abdurrahman Şeref Bey “Hakimiyet kayıtsız şartsız ulusundur dedikten sonra herkes bunun Cumhuriyet olduğunu bilir, doğan çocuğun adıdır” şeklinde konuşur. Akabinde TBMM toplanır, teklif onaylanır. Cumhuriyet “Yaşasın Cumhuriyet” sesleri ve alkışlarla kabul edilmiştir. Hemen Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılır. Sonucu başkanlık makamında bulunan İsmet Bey (Çorum Milletvekili İsmet Enbiyaoğlu) şöyle açıklamıştır: “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı için yapılan oylamaya 158 kişi katılmış ve Cumhurbaşkanlığı’na 158 üye oy birliğiyle Ankara milletvekili Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ni seçmişlerdir.”
Cumhurbaşkanı seçilen Mustafa Kemal Paşa özetle şu konuşmayı yapmıştır: “Sayın arkadaşlarım… Türkiye Devleti Cumhuriyet olarak adlandırıldı. Bugüne kadar Meclis Başkanı olarak yaptırdığınız görevi Cumhurbaşkanı şanıyla yine bana verdiniz… Benim için gösterdiğiniz sevgiyi, yakınlığı ve güveni bir kez daha göstermekle yüksek değerbilirliğinizi kanıtlamış oluyorsunuz. Bundan dolayı yüce Meclis’e gönlümün bütün içtenliğiyle teşekkürlerimi sunarım... Yüksek Meclis’in bana karşı olan sevgisini, güvenini ve yardımını sürdürmesini istiyorum. Ancak böylelikle ve Tanrı’nın yardımıyla bana verdiğiniz görevi iyi bir şekilde başarabileceğimi umarım.
…Her zaman Ulus’un sevgisine dayanarak hep birlikte ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mutlu, başarılı, muzaffer olacaktır.” Cumhuriyet’in ilanı tüm yurtta 101 parça top atışlarıyla duyuruldu, kutlamalar yapıldı. Cumhuriyet’in ilk Hükümeti İsmet Paşa tarafından kurulmuştur.
VII-Genel Değerlendirme Osmanlı Devleti’nin çökmesinde en önemli etkenlerden biri de çok uluslu bir imparatorluk olmasıdır. Ülke içinde ayrı dili konuşan, ayrı dine inanan, birbiri ile kaynaşmamış, birbirini sevmeyen çeşitli halkların varlığı çok büyük problem olmuştur. Osmanlı, işgal ettiği topraklarda yaşayan halka hoşgörü ile yaklaşmış onları asimile etmeye çalışmamıştır. Hatta 1876’da ilan edilen 1.Meşrutiyet döneminde toplanan Mebuslar Heyeti’nin toplam 130 üyesinden 80’i Müslüman 50’si gayrimüslimdir.
Tüm bunlara rağmen kendini ayrı sayan her millet, kendilerini güçlü, Osmanlı’yı güçsüz gördükleri anda isyan ederek dış devletlerin de desteği ile kendi devletlerini kurmuşlardır. Osmanlı Devleti topraklarından 27’den fazla ayrı devletin çıktığı bilinmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilanıyla, genelde aynı dili konuşan, aynı dine inanan, aynı geçmişi yaşamış, aynı geleceğe birlikte ulaşacağına inanan, aynı kültürü paylaşan insanlardan oluşan Ulus Devleti kurulmuştur. Cumhuriyet’in ana amacı ulusal sınırlar içinde toprak bütünlüğünü, ulusun tam bağımsızlığını koruyarak insanımızın ekonomik, sosyal ve kültürel seviyesini yükseltmek, ülkemizi hızla kalkındırmak olmuştur.
Cumhuriyetin kurulduğu yıllar ile günümüz arasında değerlendirmeler yapılabilmesi için bazı bilgiler aktarılmaktadır. • Kuruluş yıllarında halkın (erkeklerin) %90’ından, kadınların %99’undan çoğu okuryazar değildir. • İstanbul ve birkaç kent dışında hiçbir şehrimizde ortaokul ve lise bulunmamaktadır. • İstanbul dışında hiçbir kentimizde üniversite ve yüksek okul yoktur. • Kadınlar toplum hayatında aktif olarak hiç yokturlar. • Evlerin %97’sinde tuvalet bulunmamaktadır.
Falih Rıfkı Atay Çankaya adlı eserinde “1923’lerde Ankara’da milletvekillerinin çoğu poturlu ve cübbelidir. Hamamönü semtinde eski bir ev tutmuştuk. Önce tahtakurularını temizlemek için ilaçladık. Otel yoktu hanlar vardı. Taşhan Kuva-i Milliye Ankara’sının oteli, üstü han odaları, altı ahırdı. Keçiören semtinde oturan Maliye Bakanı Hasan SAKA’nın atı da bu hana bağlanırdı.” diye anlatır.
Toplam nüfusun %90’ı kırsal kesimde yaşamakta ve tarımla uğraşmaktadır. • Mevcut demiryolları yabancıların elinde olup, 1927 yılında yabancılardan satın alınabilmiştir. • Osmanlı’dan devir alınan borçların ödenmesi 1954 yılına kadar sürmüştür. • Tek banka Merkez Bankası işlevini de gören Osmanlı Bankası olup o da yabancılarındır. • İlk Milli bankamız olan İş Bankası 1924’de kurulmuştur.
İlginç olduğu için şu anıyı da aktarmak istiyorum: “Kurtuluş Savaşı sırasında ordunun nalbant ihtiyacını karşılamak için nalbant yetiştirme kursu açılır. Bitirenlerin belgesini bizzat Mustafa Kemal Paşa verir.” 10 Eylül 2008 tarihli Milliyet Gazetesi’nin 4.sayfasında yazar Çetin Altan “1923 yılı Eylül’ünde Edirne’de ilkokula başladığını, o yıllarda Edirne’de elektrik olmadığını, Türkiye’nin toplam nüfusunun 15 milyon kadar olduğunu” yazmıştır.
Cumhuriyet’in kuruluş yılları ve on yıl kadar sonrasında ülkenin genel durumunu anlatan yazılarda durum böyle görülmektedir. Bugün ülkemiz nüfusunun 72 milyon, sadece ilköğretim ve liseye devam eden öğrencilerimiz sayısının 15 milyon kadar olduğu, değil kentlerimizin, kasabalarımızın, köylerimizin bile elektrik, yol ve suya kavuşmuş olduğu, hemen her ilimizde üniversite bulunmakta olduğu, gelişmiş ülkeler insanınca kullanılmakta olan hemen her tür modern araç ve cihazın insanımızca da kullanılmakta olduğu hususları düşünülüğünde, toplum ve devlet yaşamında hiç de uzun olmayan 85 yıl içinde gelinen mesafenin hiç de az olmadığı açıktır.
Başta Devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Cumhuriyet’imizi kuran, yaşatan, gelişmemizi sağlayan herkese minnet ve şükranlarımızı sunuyor, çok daha kısa sürede çok daha ileri ve aydınlık günlere ulaşacağımıza olan inancımızı ifade ediyor, Cumhuriyet’imizin kuruluş yıl dönümünü yürekten kutluyoruz. Kaynakça: Muhtelif kaynaklardan alınarak hazırlanmıştır.
Hazırlamış olduğumuz sunumları www.istesob.org web adresinden “Mesleki Eğitim” bölümüne girerek bilgisayarınıza indirebilirsiniz.
TEŞEKKÜR EDERİZİSTESOB EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜEğitim Müdürü: Metin İÇTEMEğitim Müd. Asistanı: Ahmet Z. GÜNDOĞDU