430 likes | 635 Views
2009010605078 RAMAZAN BOZKURT 2009010605035 ENES GÜR. NÜKLEER ENERJİ. Enerji, iş yapabilme yeteneğidir. Enerji asla yok edilemez veya yoktan var edilemez. Enerji, dönüştürülmeye çalışılan enerji çeşidine dönüşürken istenmeden başka enerji çeşitlerine de az miktarda dönüşebilir.
E N D
2009010605078 RAMAZAN BOZKURT • 2009010605035 ENES GÜR
Enerji, iş yapabilme yeteneğidir. Enerji asla yok edilemez veya yoktan var edilemez. Enerji, dönüştürülmeye çalışılan enerji çeşidine dönüşürken istenmeden başka enerji çeşitlerine de az miktarda dönüşebilir. ENERJİ
Nükleer Enerji: Çok yüksek sıcaklıkta yüksek enerjiye ulaşan atom çekirdeklerinin çarpışması ile füzyon tepkimesi sağlanabilmektedir. Fisyon ve füzyon tepkimeleri ile elde edilen enerjiye "çekirdek enerjisi" veya “nükleer enerji" adı verilmektedir.
Kütle numarası çok büyük bir atom çekirdeğinin parçalanarak kütle numarası küçük iki çekirdeğe dönüşmesi olayına fisyon denir. Fisyon reaksiyonlarında radyoaktif elementler kullanılır. Reaksiyon sonucunda kararsız çekirdekler ve nötron oluşur. Oluşan nötronların her biri yeni bir uranyum atomu ile tepkimeye girer. Bu olay zincirleme olarak devam eder. Fisyon reaksiyonları kontrollü olarak gerçekleştirilmelidir. Eğer reaksiyonlar kontrol altına alınmazsa açığa çıkan enerji büyük bir patlama oluşturur. Buna nükleer bomba ya da atom bombası denir. Bu olayda büyük miktarda enerji açığa çıkar. Bölünme tepkimeleri atom bombalarının yapımında ve nükleer santrallerde enerji üretiminde kullanılır. FİZYON
İki hafif elementin nükleer reaksiyonlar sonucu birleşerek daha ağır bir element oluşturmasıdır. Çekirdek tepkimesi olarak da bilinen bu tepkimenin sonucunda çok büyük miktarda enerji açığa çıkar. Füzyon tepkimeleri Güneş'te her an doğal olarak gerçekleşmektedir. Güneş'ten gelen ısı ve ışık, hidrojen çekirdeklerinin birleşerek helyuma dönüşmesi ve bu dönüşüm sırasında kütle kaybı karşılığı enerjinin ortaya çıkması sayesinde meydana gelmektedir. Kütle kaybının karşılığı enerjinin büyüklüğü Einstein'in ünlü E = mc² formülüyle rahatlıkla hesaplanabilir. FÜZYON
Çalışma prensibi • Reaktörün kalbinde, elde edilen ısıl enerji suya aktarılır, su almış olduğu bu enerji sebebiyle faz değiştirir ve kızgın buhar haline dönüşür. Elde edilen bu buhar daha sonra elektrik jeneratörüne bağlı olan buhar türbinine verilir. Su buharı, türbin mili üzerinde bulunan türbin kanatları üzerinden geçerken daha önceden almış olduğu ısıl enerjiyi kullanarak, türbin milini döndürür. Bu mekanik dönme hareketi sonucunda alternatörlerde elektrik elde edilir. Jeneratörde oluşan elektrik ise iletim hatları denilen iletken teller ile kullanılacağı yere gönderilir. Türbinden çıkan, ısıl enerjisi yani sahip olduğu basınç ve sıcaklığı düşmüş olan buhar, tekrar kullanılmak üzere yoğuşturucuda (kondenser) yoğuşturulup su haline dönüştürüldükten sonra, tekrar reaktörün kalbine gönderilir. Yoğuşturucuda su buharının faz değişimini yapabilmek için çevrede bulunan deniz, göl gibi su kaynaklarını soğutucu olarak kullanır.
Basınçlı Su Reaktörü – PWR (pressurizedwaterreactor) • PWR tipi reaktör tasarımı, ABD donanmasının Nükleer denizaltı yapım programı sırasında düşünülmüştür. İlk Prototip olan STR MARK-I reaktörü 1953 Martında kritikliğe eriştikten 2 yıl sonra, 1955 Ocak ayında ilk nükleer denizaltı Nautillius denize indirilmiştir.Bugün, dünyada ticari olarak en yaygın kullanılan reaktör tipidir. • Bu Reaktörler, %3-%5 oranında zenginleştirilmiş uranyum yakıt kullanır. • Üretilen enerji Birincil devre soğutucusu (hafif su) vasıtasıyla reaktörün kalbinden çekilir. Reaktöre giriş sıcaklığı 290°C ve çıkış sıcaklığı 330°C civarında olan soğutucu, kaynamaması için atmosfer basıncının 150 katı basınç altında tutulur. • Bu şekilde çekilen enerji buhar üreteçlerinde ikincil devreye aktarıldıktan sonra soğutucu birincil devre pompası tarafından reaktörün kalbine geri gönderilir. • İkincil devreye aktarılan ısı enerjisiyle buhar üretecinde üretilen buhar, türbin-jeneratör biriminde elektrik üretir. • Yoğuşturucuda sıvı fazına dönen ikincil devre soğutucusu yeniden buhar üretecine gönderilir. • Reaktör kontrolünde ve kapatılmasında kullanılan kontrol çubukları, sistem basıncını ayarlayan basınçlayıcı ve bir kaza durumunda reaktörün kalbini soğutan acil durum kalp soğutma sistemi önemli bileşenler ve sistemler arasında sayılabilir.
Kaynar Sulu Reaktörler – BWR (boilingwaterreactor) • Dünyada elektrik enerjisi üreten reaktörler tipleri arasında basınçlı su reaktörlerinden sonra en yaygın olarak kullanılan Kaynar Sulu Reaktörlerin (BWR) ticari amaçlı ilk örneği olan 180 MWe gücündeki Dresden-1 reaktörünün yapımına, General Electric firması tarafından 1957 yılında ABD’ de başlanmış ve bu reaktör 1961 yılında işletmeye alınmıştır. • Bu Reaktörlerde, %3-%5 oranında zenginleştirilmiş uranyum yakıt kullanır. • Üretilen enerjinin çekilmesi giriş sıcaklığı 275°C, çıkış sıcaklığı 290°C olan, atmosfer 70 katı basınç altında tutulan ve kaynamasına izin verilen soğutucu (hafif su) vasıtasıyla sağlanır. • Buharlaşan soğutucu nem ayırıcı ve kurutuculardan geçtikten sonra taşıdığı ısı enerjisi türbin-jeneratör biriminde elektrik enerjisine dönüştürülür. • Yoğuşturucuda sıvı fazına dönen soğutucu yeniden reaktör kalbine gönderilir. • Reaktör kontrolünde ve kapatılmasında kullanılan kontrol çubukları, kalp içerisinde düzgün bir ısı dağıtımı sağlamakta kullanılan kalp içi çevrim pompaları ve ve bir kaza durumunda reaktörün kalbini soğutan acil durum kalp soğutma sistemi önemli bileşenler arasında sayılabilir.
Bir nükleer santralde nükleer güvenliğin tam olarak sağlanmasında birinci derece sorumluluk her zaman lisans sahibi üzerinde olmakla birlikte, bir nükleer tesisin kurulup işletilebilmesi için belirli bir lisanslama işleminden geçmesi gerekmektedir. Lisanslamanın amacı; sorumlu kurucu veya işleticinin nükleer santralde nükleer güvenliğin tam olarak sağlanması için yer seçimi aşamasından başlayıp tesisin kapatılarak sökülmesine kadar geçen bütün aşamalarda mevzuatın şart koştuğu tüm önlemleri aldığını, kalite ve güvenlik standart ve kurallarına uyduğunu garanti altına almaktır. • Lisanslama işlemi belirli aşamalardan oluşur; her aşama öncesi o aşama ile ilgili çalışmalara başlayabilmek için yetki (lisans veya izin) belgesi almak gerekmektedir. • Ülkemizde nükleer tesislere lisans verilmesi işlemi 1983 yılında yayımlanmış olan "Nükleer Tesislere Lisans Verilmesine İlişkin Tüzük" çerçevesinde gerçekleştirilmekte olup aşağıdaki üç aşamada tamamlanır: • 1. Yer lisansı • 2. İnşaat lisansı • 3. İşletme lisansı • Ülkemizde nükleer alanda düzenleme yetkisi 1982 tarih ve 2690 sayılı kanunla Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'na (TAEK) verilmiştir. Kurucunun lisans/yetki alabilmesi için her aşama öncesinde, başvuru ile birlikte ulusal mevzuatta ayrıntıları verilen teknik bilgi ve dokümanları TAEK'e sunması gerekmektedir. Genelde, "Güvenlik Analizi Raporu" adı verilen bir rapor şeklinde sunulan bu bilgi ve dokümanlarda; nükleer tesiste mevzuata uygun olarak alınan tüm önlemler, uygulanan tüm standart ve kurallar ile o aşamada uygulanmak üzere hazırlanan tüm programlara ilişkin detaylı analiz ve bilgiler yer alır. • TAEK, bilgi ve dokümanların inceleme ve değerlendirilmesinin yapılmasının yanı sıra, gerektiğinde önemli bazı faaliyet ve testlerin Kurucu tarafından nasıl yürütüldüğünü yerinde denetler, test sonuçlarını değerlendirir ve gerekli gördüğü yerlerde kendi öngördüğü testleri de yapar.
1955 yılında “Atom Enerjisinin Barışçıl Amaçlarla Kullanılması” amacıyla toplanan 1. Cenevre Konferansını takiben, Türkiye’ de 1956 Yılında Başbakanlığa bağlı bir “Atom Enerjisi Komisyonu” kurulmuştur. • Türkiye’de elektrik üretimi amacıyla kurulması tasarlanan nükleer santrallerle ilgili ilk etütler ise1967-1970 yılları arasında yapılmıştır. Türkiye’de Nükleer Enerjinin Durumu
Nisan 1986’da meydana gelen Çernobil nükleer santral kazasının yarattığı olumsuz ortam dolayısıyla Türkiye’de nükleer santrallerle ilgili çalışmalar askıya alınmıştır. • 12 Mayıs 2010 tarihinde Türkiye ile Rusya Hükümetleri arasında “ Akkuyu Sahasında Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine dair İşbirliği Anlaşması” imzalanmıştır.
Akkuyu Nükleer Santral Projesi • Türkiye’de kurulacak herhangi bir nükleer tesis gibi Akkuyu Nükleer Güç Santrali de 2690 Sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu ve Nükleer Tesislere Lisans Verilmesine İlişkin Tüzük gereğince Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’ndan lisans almak zorundadır. Lisanslama yer lisansı, inşaat lisansı ve işletme lisansı olarak üç aşamalı olarak gerçekleştirilecektir. • “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşma” (Hükümetler Arası Anlaşma) Akkuyu sahasında 4 ünite 1200 MWe VVER-1200 tipi nükleer santral kurulmasını öngörmektedir. Hükümetler Arası Anlaşma tarafların anlaşmayı ilgili yasal süreci tamamlayarak onaylamaları ile 13 Aralık 2010 tarihinde yürürlüğe girmiştir. • Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Hükümetleri Akkuyu sahasında bir nükleer santral kurmak ve işletmek için işbirliği yapmak amacıyla 12 Mayıs 2010 tarihinde bir anlaşma imzalamıştır.
Akkuyu sahası, Mersin ili Gülnar İlçesi Büyükeceli Beldesi mevkiinde bulunmaktadır. Akkuyu sahasına 1976 yılında Atom Enerjisi Komisyonu tarafından yer lisansı verilmiştir. Bu tarihten itibaren sahada birçok etüt çalışması gerçekleştirilmiştir. Akkuyu sahasının Türkiye haritası üzerinde gösterimi yukarıdaki şekilde sunulmaktadır. • Akkuyu Proje Şirketi, “Nükleer Tesislere Lisans Verilmesine İlişkin Tüzük” hükümleri uyarınca Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) nezdinde Kurucu olarak tanınmak üzere 7 Şubat 2011 tarihinde Kurumumuza başvuruda bulunmuştur. Şirketin başvurusu incelendikten sonra TAEK, 28 Şubat 2011 tarihinde Akkuyu NGS Elektrik Üretim A.Ş.’yi Kurucu olarak tanıdığını şirkete bildirmiştir. Kurucu olarak tanınma adı geçen Tüzük’te düzenlenen aşamalı olarak işletme lisansına kadar tanımlanan lisanslama sürecinin ilk adımıdır. Tüzük her bir aşamanın tamamlanmasından sonra bir diğer aşamaya geçilmesini öngörmektedir.
Anlaşma hükümleri uyarınca Rus tarafı, %100 Rus sermayesi ile nükleer tesisi inşa etmek, işletmek ve işletmeden çıkarmakla sorumlu olan “Akkuyu Nükleer Güç Santrali Elektrik Üretim A.Ş.”ni (Akkuyu Proje Şirketi) kurmuştur. • VVER-1200 reaktörleri, VVER-1000 tipi reaktörlerin güç ve güvenlik açısından geliştirilmiş modeli olup Rusya Federasyonu’nun düzenleyici kurumundan inşaat lisansı alarak inşasına başlanmıştır. Aralık 2011 itibarıyla Rusya’da 4 adet VVER-1200 santrali inşaat halindendir. • Akkuyu Proje Şirketi, 31 Mart 2011 tarihinde adı geçen Tüzük hükümleri uyarınca Kurumumuza bildirimde bulunarak saha özelliklerini ve projelendirme parametrelerinin kesin değerlerini belirlemek üzere Akkuyu sahasında ayrıntılı yer etütlerine başlamıştır. Akkuyu sahasının detaylı gösterimi yandaki şekilde sunulmaktadır. • Öte yandan Akkuyu Proje Şirketi, “Nükleer Güç Santrallerinin Lisanslama İlkelerine İlişkin Yönerge” hükümleri çerçevesinde 8 Eylül 2011 tarihinde Rusya’da inşa edilmekte olan Novovoronezh II nükleer güç santralini ANS için referans santral olarak önermiştir. • Yer etütleri ile birlikte Kurumumuz denetimleri de başlamış bulunmaktadır. Sahaya önce bir teknik gezi düzenlenmiş, daha sonra süreç içerisinde sahadaki faaliyetler ile bu faaliyetleri yürüten alt yüklenicilere denetimler gerçekleştirilmiştir. Kurumumuzun denetimleri ayrıntılı saha etütleri devam ettikçe sürdürülmektedir. Denetim bulguları güncellenmiş yer raporunun değerlendirilmesi ile yerle ilgili projelendirme parametrelerinin onaylanması sürecinde dikkate alınacaktır.
VVER 1000/V466’nın Teknik Verileri (Belene EIA-Belgelerinden) • Kapasitesi:Isıl 3000 MW, elektrik 1068 MW • Yaşam ömrü:60 yıl (V 320 tipi için verilen yaşam ömrü ise 30-40 yıl) • Tahmin edilen işletme verimliliği yılda 7 bin 900 saat • Birincil Soğutma Devresi: • Döngü sayısı: 4 • Reaktöriçindekisoğutmadebisi: Saatte 86 bin metreküp • Çalışma sırasındaki basınç: 15,7 MPa (tasarım–max.17,6) • Soğutma ısısı: en az291°C, en çok 321 °C • Reaktör koru: 80t U • Yakıt: VVER 1000, yüzde 4,28 oranında zenginleştirilmiş uranyumdan oluşan hegzagonal 163 yakıt çubuğundan oluşuyor. • Yakıt çevrimi: 3-4 yıl • (Yakıt tükenmesi, V 320’nin düşük oranda zengileştirilmiş uranyum yakıtınıdan biraz daha yüksektir) VVER 1000/V466 Teknik Verileri ve VVER 100 çekirdek boyutları
Nükleer kazalar Uluslar Arası Atom Enerji Ajansı’nın 1996 yılında ortaya koyduğu Uluslararası Nükleer ve Radyolojik Kazalar Ölçüt’üne (INES) göre, en büyüğü 7 olmak üzere azalan bir skalaya göre değerlendirilir. Bu skalaya göre değerlendirilen, “Büyük”, “Ciddi” ve “Yerel” nükleer kazalara üç örnek verilebilir: • ThreeMiles Island Nükleer Santral kazası: 1979 yılında ABD’de, Pensilvanya Eyaleti’ndeki ThreeMiles Island nükleer santrali insan hatası, soğutma sistemindeki bazı vanaların kapalı unutulması, yüzünden kazaya uğrayınca koruyucu dış güvenlik kabuğunun sızdırmaz kapısı kapatılarak ergiyen reaktör kalbinden sızan çok yüksek radyasyon bu kabuk içine hapsedilmiştir. Bu kazanın sonucunda Çernobil’de olduğu gibi bir çevre felaketi yaşanmamış, kimse radyasyon hastalığına uğramamıştır. Bu kaza “Ciddi kaza” sınıfında olup INES’de 6 derecesindedir. • Çernobil Nükleer Santral kazası: Rusya’da 1986 yılında olan nükleer kazada, Batı Standartlarında Nükleer Güvenlik Normları’na göre inşa edilmemiş olan, dış güvenlik kabuğundan yoksun Çernobil Reaktöründe, yine insan hatasından dolayı oluşan kaza sonucu açığa çıkan radyasyon yerel ve Dünya ölçeğinde çevre problemlerine yol açmıştır.
Günümüzde elektrik üretiminde kullanılan, Çernobil tipinde hiçbir reaktör bulunmamak ve yapılması da düşünülemez. Bu kaza, “Büyük kaza” olup INES’de 7 derecesindir. • Fukushima Santralı Kazası: 11 Mart 20011’de yerel saat ile 14:46’da, Tokyo’nun 250 km kuzeyindeki Sendai kentinin yaklaşık 250 km doğusunda deniz altında meydana gelen, Richter ölçeğinde 8.9 olarak değerlendirilen, tarihte biline en büyük 7. deprem ve sonucunda oluşan tsunami dalgalarının etkisiyle meydana gelmiştir. • Japonya’nın kuzeydoğu kıyısında yer alan FukushimaDaiichi Nükleer santralı, söz konusu deprem ve buna bağlı oluşan Tsunamiden ciddi derecede etkilenmiştir Olay günü, kaynamalı su reaktörü (BWR) tipinde 6 üniteye sahip olan bu santralde, 1., 2. ve 3. üniteler işletmede, 4., 5. ve 6. üniteler ise periyodik bakımda olmalarından ötürü kapalı durumda (sıfır güçte) bulunuyordu. • Deprem ve tsunamiden dolayı santralde, dışarıdan alınan elektrik gücü kaybı yaşandığından ve acil durum dizel jeneratörlerinin de su baskını nedeniyle çalıştırılamaması sonucu, özellikle 1 numaralı reaktör ünitesinde yakıtların soğutulmasında sorunlar ortaya çıkmıştır. 1970 yılı sonunda devreye alınan 460 MWe (1300 MWtermik) gücündeki ünite, FukushimaDaiichi santralinin 6 reaktörünün en eskisi ve en düşük güçlü olanıdır. Ayrıca, bu santralin 7-8 güneyinde her biri 1000Mwe gücünde olan 4 üniteli FukushimaDaiini santralıda yer almaktadır. Bu reaktörlerle ilgili herhangi bir olumsuz durum rapor edilmemiştir.
En olumsuz durum FukushimaDaiichi’nin 1 numaralı reaktörü için söz konusudur. Bu ünitede yetersiz soğutma sonucu sıcaklık yükselmiş, dolayısıyla buhar basıncı artmış ve aynı zamanda kızgın metalle temas eden su buharının oksijen ve hidrojene ayrışması* sonucu 12 mart günü bir “Hidrojen Patlaması” meydana gelmiştir. Bunun bir atomik patlama olmadığı ve böyle bir patlamaya yol açmayacağını söyleyebiliriz. • . En olumsuz durum bu 1 numaralı reaktör için söz konusudur. Bu ünitede yetersiz soğutma sonucu sıcaklık yükselmiş, dolayısıyla buhar basıncı artmış ve kızgın (~1000 derece) metalle temas eden su ve su buharının oksijen ve hidrojene ayrışması sonucu 12 mart günü bir “Hidrojen Patlaması” meydana gelmiştir. Bu patlamanın bir atomik patlama yol açmayacağını söyleyebiliriz. • 15 mart günü, 2. ünitede de, büyük bir olasılıkla, hidrojen patlaması olmuş, 4. ünitedeki kullanılmış yakıt havuzu bölümünde yangın çıkmış, bunun sonucunda, santral alanında 400 millisievert / saat düzeyinde oldukça yüksek bir radyoaktif doz ölçülmüştür. Yangının bir kaç saat içinde söndürüldüğü aynı gün Japon ilgililer tarafında UAEA’ ya rapor edilmiştir.
Nükleer Santrallere Neden Karşıyız… • 1.Nükleer enerji pahalıdır. Şüphesiz nükleer elektriğin gerçek maliyeti tesis söküm ve radyoaktif atık maliyetleri hariç tutulsa dahi, rüzgar gücünden de, biyogazdan da, bazı güneş enerji teknolojilerinden ve jeotermal enerjiden de daha pahalıdır . Dünyadaki enerji piyasalarının özelleştirilmesi eğiliminden dolayı, yatırımcılar nükleer enerjiye sırtlarını döndüler. Çernobil ve Three Mile Adası kazalarından sonra alınması zorunlu hale gelen güvenlik önlemleri zaten yüksek olan ilk yatırım maliyetlerini fazlasıyla arttırmıştı. Avrupa ve ABD'de bundan 15 yıl önce tavan yapan reaktör sayısı o tarihten itibaren düştü. Reaktör satışları 1950 lerdeki düşük satış rakamlarına geri döndü. Buna karşılık rüzgar ve güneş enerjileri pazarı her yıl % 20 ile %30 seviyelerinde büyüme gösteriyor. Bugüne dek yüz milyarlarca dolar sübvansiyonlarla ayakta tutulmaya çalışılan nükleer enerjinin piyasada rekabet yeteneği yoktur.
2. Nükleer enerji fazlasıyla tehlikelidir. En yeni teknolojiye sahip olduğu iddia edilen tesislerde bile, felaketlere neden olabilecek kaza riski vardır.Tehlike sadece Çernobil de yaşandığı gibi kaza risklerinden değil, giderek artan nükleer silah üretiminden ve terörizmden de kaynaklanmaktadır. Bugünün dünyasında bir nükleer tesis bir ülkeyi kendi evinde vurmak için açık bir hedeftir. Kaldı ki radyoaktif gazların ve sıvıların rutin olarak nükleer santrallerden salımı da ciddi bir halk sağlığı riski oluşturmaktadır.
3. Nükleer enerji ve nükleer silah bir madalyonun iki yüzü olduğu için Nükleer gücün barışçıl kullanımı gerçekte söz konusu değildir. Nükleer enerjinin dünya çapında yayılması, daha çok devletin nükleer silah sahibi olmaya çalışmasından başka bir etki yaratmayacaktır, çünkü nükleer santral atıkları nükleer bomba hammaddesidir ve yine nükleer santraller vasıtasıyla uranyum zenginleştirilmesi yapılır. Nükleer silah çılgınlığına katılmak Türkiye'nin çıkarına değildir. İncirlik'te bulunan ABD'ye ait 90 adet atom bombası Türkiye'yi zaten yeterince büyük bir tehlikeye sokmaktadır.
4. Nükleer enerji ömrü yüz binlerce yıl olan çözümsüz ve ölümcül radyoaktif atık üretir. 50 yıllık nükleer enerji deneyi bu soruna çözüm getirememiştir. Bu tehlikeli atıklarla başetmeye çalışmak yerine Türkiye sürdürülebilir çözümler üretmelidir.
5. Nükleer santral yapımı çok uzundur ve getirisi çok sınırlıdır. Bütün yasal onaylardan geçmiş bile olsa, bir nükleer santralin yapımı ilk elektriği üretene kadar en az 10 yıl sürer. Bugün nükleer enerjinin dünya birincil enerji üretimi içindeki payı sadece %5'tir (Toplam elektrik üretimindeki payı ise % 16). Oysa yenilenebilir enerji kaynakları çok daha kısa zamanda üretime geçebilmektedir. Türkiye'de yenilenebilir enerji için Mayıs 2005'de çıkarılan yasanın oldukça zayıf olmasına rağmen, altı ay içerisinde yenilenebilir enerji üretimi için Türkiye'nin toplam elektrik kurulu gücünün dörtte biri kadar (11.000 MW) yenilenebilir enerji yatırımı başvurusu olmuştur. Türkiye'yi nükleer enerji çıkmazına sürüklemek yerine, yasal çerçeveler içinde bu başvuruları en kısa zamanda değerlendirilmesi gerekmektedir. Oysa halkın enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji talebine karşın bakanlığın tutumu, bunları ve gelecekteki potansiyel yatırımları engeller niteliktedir.
6. Nükleer enerji iklim değişikliğine çözüm değildir. Gerek yapım süresi gerekse toplam enerji içerisindeki payının elli yılda anlamlı bir noktaya gelememiş olması gösteriyor ki, nükleer enerji tercih edilirse iklim değişikliğine karşı mücadelede çok geç kalınacaktır. Ayrıca, nükleer enerji kullanımı uranyum madenciliği ve santral inşaatı yüzünden önemli ölçüde seragazı salımı söz konusu olmaktadır. Zaten hiç kimse bizi, bir felakete karşılık başka bir felaketi seçmeye zorlamamalıdır.
7. Nükleer ve fosil yakıt santralleri, enerji kayıplarına yol açan bir enerji anlayışına dayanmaktadır. Bu tarzda üretilen elektriğin önemli bir kısmı iletim ve dağıtım esnasında kaybedilir. Bu kayıpları önlemenin tek yolu enerjide ademi merkeziyetçilik anlayışıyla tüketim merkezlerine yakın yenilenebilir enerji üretimini güçlendirmek, tek tek bireylerin ve kurumların enerji üretebilmesini ve şebekeye bağlanabilmelerini sağlamaktır. Bu yolla, kendi kendine yeten yerleşimler kurabiliriz. Enerji güvenliğimizin sağlanması için yenilenebilir enerjiler kadar gerekli olan diğer yol ise enerji verimliliğidir. Enerji verimliliği için yol haritamız ise ulusal bir enerji politikası değişikliğiyle, Türkiye'de % 25'lere varan elektrik enerjisi kayıplarının bir an önce azaltılması ve ülke çapında enerji israfını azaltacak teknoloji ve uygulamalara yönelmemizdir. Yeni Yatağanlar, yeni Çernobiller ancak böyle engellenebilir.
Fukushima’daki tüm reaktörle BWR tipinde olup, güvenlik ve güvenirlilik açısından ThreeMiles Island Nükleer Santrali ile karşılaştırılabilir. ThreeMiles Island Nükleer Santrali kazasının 6 derece olarak “Ciddi kaza” olarak sınıflandırılmasına karşın, bu kaza “Yerel kaza” sınıfında olup INES’de 4 derecesindedir. • Depremin, özellikle Japonya’daki nükleer santraller üzerinde etkisi ile ilgili olarak şu hususları da göz önünde bulundurmak gerekir:1. 1995’deki büyük Kobe-Osaka depreminde, Kobe’nin 110 km kuzeyinde olan nükleer santralarda kayda değer nükleer bir olay yaşanmamıştı.2. 2004, 2005, 2007 ve 2009 da mmeydana gelen depremlerde Japon reaktörleri , otomatik olarak problemsiz bir şekilde kapanmışlardı.3. 1999’da Tayvan’da olan çok yıkıcı depremde reaktörler yine otomatik olarak kapanmış ve 2 gün sonra güç üretimine yeniden başlamışlardı. • Olayın ilk günden itibaren santral bölgesindeki halka sodyum iyodür hapları dağıtılmış olmasına rağmen henüz içmeleri için bir tebliğ çıkarılmamış olması ve INES değerinde bir değişikliğin yapılmamış olması durumun yavaş yavaş normalleşmeye gittiğine işarettir. Uzman gözüyle, ‘nükleer kıyamet’in kopmayacağını söyleyebilirim. • Kıssadan hisse: doğal afetler veya insan hataları sonucu meydana gelen kazaların etkileri mümkün olan en düşük düzeylere indirmek için gerekli şart, bilimin ve teknolojinin gereklerini yerine getirecek, yeterli sayıda, bilgi ve beceri düzeyinde uzmanların yetiştirilmiş olması ve daima emre amade durumda hazır bulundurulmasıdır. • • (850 derece santigrat ve üzerindeki sıcaklıkta olan kızgın bazı metaller ve carbonla temas eden su veya su buharı şekilde oksijen ve hidrojene ayrılır. Açığa çıkan hidrojen gazı çok patlayıcı bir maddedir)