560 likes | 1.46k Views
Günümüzde dünyamız artık küçük bir köy gibi, toplumlar ve bireyler yaptıklarıyla veya yapmadıklarıyla birbirini etkileyebilmektedirler. Eğer güven ve huzur içinde yaşamak istiyorsak birlikte yaşamayı öğrenmek zorundayız.
E N D
Günümüzde dünyamız artık küçük bir köy gibi, toplumlar ve bireyler yaptıklarıyla veya yapmadıklarıyla birbirini etkileyebilmektedirler.Eğer güven ve huzur içinde yaşamak istiyorsak birlikte yaşamayı öğrenmek zorundayız.
Belki bütün dünyayı değiştiremeyiz ama kendimizden başlayarak aile, arkadaş, okul, kısacası içinde yaşadığımız tüm toplumsal çevremizin olumlu yönde değişmesine katkıda bulunabiliriz. ''Herkes kendi evinin önünü temizlerse her yer tertemiz olur‘ Atasözü'
PEKİ NEYEİHTİYACIMIZ VAR? İletişim+Empati= EMPATİK İLETİŞİM CEVAP Empatik iletişim: En derin ve etkili iletişim şeklidir. Birbirini seven, birbirinin ne hissettiğini hemen anlayan iki kişinin yaşadığı iletişim tarzıdır. Uykusu geldiğini hisseder, başının altına hemen yastık koyar.
Öncelikle İLETİŞİMİ Tanımlarsak; İki kişinin duygu, düşünce ve bilgilerini paylaşarak birbirlerini anlama süreci olarak iletişimi tanımlayabiliriz. İletişim süreci; iki insanın birbirinin farkına vardığı andan itibaren başlar ve söylediği / söylemediği, yaptığı / yapmadığı her şey anlam kazanır, YANİ,
İletişim Sürecinde; bu önemli noktanın altı çizilmek için; İletişimde; • % 55BEDEN DİLİNİN, • % 38SES TONU VE ŞEKLİNİN, • % 7SÖZCÜKLERİN etkili olduğu ifade edilir. Sen elinle en kaliteli balı satıyorsun, ama suratın sirke satıyor.
Madem ki, kişiler karşılaştıklarında iletişim kaçınılmaz olarak gerçekleşiyor; o halde amacımız iletişimin ETKİNLEŞTİRİLMESİ olmalıdır. • ETKİLİ İLETİŞİM: İletmek istediğimizi karşımızdaki kişiye amaçladığımız biçimde iletebilmek, isteneni elde etmek ve beklenen tepkiyi oluşturmaktır
Etkili İletişimde BEDEN DİLİ ile ilgili birkaç ipucu… • Yüz ifadeniz canlı ve dinamik olmalı.Pek çok düşünceyi başkalarından sözel anlamda saklayabilir, ama yüzümüzde saklayamayız. • Sıcak ve güven verir nitelikte tebessümü asla unutmayın. Çünkü gülmek bütün insanlar için mutluluk vericidir. • Donuk ve anlamsız bir yüz ifadesinden kaçının. Savunduğunuz fikri düşünce ve beden olarak önce siz benimseyin.
SES TONU • İletişimde; düşüncelerin, duyguların ve bilgilerin ifade edilmesinde söyleyiş tarzı, sesin tonu vurgu ve susmalar çok önemlidir.
SÖZCÜKLER ve İFADE BİÇİMİ • İletişimde verilen mesajlar ne kadar açık ve amacı belli olarak verilir ise alıcı tarafından o denli net ve rahat bir şekilde anlaşılır. Alıcının cevabı da o ölçüde açık ve anlaşılır olur. Bu da iletişimin yanlış anlamaya yönelmeden sağlıklı devam etmesini sağlar.
KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ VE DİĞER UNSURLAR KENDİNİ KABUL • Kendini kabul; kişinin olumlu ve olumsuz özelliklerinin her birini objektif olarak tanıması ve kişiliğinin bir parçası saymasıdır. Kendini kabul eden kişi karşısındaki diğer bireylerle başarılı iletişim kurabilir .
Saygı Duymama ve Anlayışla Karşılamama • Karşısındakine saygı duymama, onu ve söylediklerini anlayışla karşılamama durumu; onu bir kişi olarak önemsememe, kabul etmeme anlamını doğuracağından, karşıdaki kişiyi savunma haline geçirir ve doğal olarak iletişim bozulur.
Dolayısıyla, Önyargılarla Hareket Edilmezse ve Olumlu Beklentiler İçinde Olunursa, • İletişim sürecinin başlangıcında bireyler, yargılayıcı, eleştirel ve imalı ifadelerden kaçındıklarında, daha net ve anlaşılır olduklarında ve özellikle de pozitif beklentilerle hareket ettiklerinde yanlış anlama ihtimali azalacaktır. Böyle bir iletişim sürecinde taraflar kendilerini daha rahat ve güvenli hissedeceklerdir.
Etkili İletişim Sürecinde İyi DİNLEYİCi Olabilmek! • Duymak için susunuz • Dış etkilerden kurtulunuz • Konuştuğunuz kişiye bakınız • Ana noktayı arayınız(Acaba bana ne söylemeye çalışıyor?) • Diğer kişileri dinlerken onlara yönelip, baş hareketleriyle dinlediğinizi belli edin, bu size daha fazla saygı gösterilmesini sağlayacaktır.
“Anlaşılma arzusu sevilme arzusu kadar şiddetlidir.” John POWYS “… milletlerin aynı biçimde düşünmeleri gerektiğinden söz edilemez; yalnız onlar birbirinden haberdar olmalı, anlamalı…” Goethe “Doğuştan iyi dinleyici olanların sayısı azdır. İyi bir dinleyici olabilmek için; bilinçli bir çaba ve yeni beceriler öğrenmek gereklidir.” Doğan Cüceloğlu O HALDE; ÖNCE DİNLEYİN VE ANLAYIN, SONRA ANLAŞILMAYI BEKLEYİN!
Etkili İletişim Sürecinde İYİ DİNLEYİCİ Olabilmenin Yanı Sıra Dinleyicinin ALGI ve BİLGİ KAPASİTESİ de Önemlidir! Ne kadar bilirsen bil, anlattıkların karşındakinin anladığı kadardır. MEVLANA • Duymak istediği • Duyduğu • Anladığını sandığı • Anladığı • Düşündüğünüz • Söylemek istediğiniz • Söylediğinizi sandığınız • Söylediğiniz
Bir ülkede insanlar arasındaki iletişimin nasıl olduğunu öğrenmek istiyorsanız o ülkenin trafiğine bakacaksınız diyor Doğan CÜCELOĞLU Bizim ülkemizde sanırım durum açık. Açık ve net olmayan,Zamanlaması yanlış,Muhatabı yanlış,Mekanı ve biçimi yanlış,İletme aracı ve tarzı yanlış olanher iletişimin sonu DRAMLA biter…
Özetle Etkili İletişim için; • Uygun dil seçmek • Açık ve doğru mesaj vermek • Saygı duymak, güven vermek • Göz teması sağlamak • Beden diline dikkat etmek • İki yönlü iletişim kurmak • Geri bildirimde bulunmak • Dinlemeyi öğrenmek • Empati kurmak
MODERN PSİKOLOJİ ÖNCESİ EMPATİ • Bizim sosyo-kültürel hayatımızda empatinin karşılığı olarak “diğergamlık” kelimesi kullanılır. Halk arasında “beni anla, anlayışlı ol” vurgusunun yapıldığı “anlayışlı olmak” ifadesiyle karşılık bulur. • “İnsanlardan bazıları, kendileri bir şeyi ölçerek aldıkları zaman tam alan; ama onlara bir şeyi ölçüp tartarak verdiklerinde eksik tutan kimselerin vay haline!” • “Sizden biriniz kendisi için istediğini başkaları için de istemedikçe gerçek manada iman etmiş olamaz.” • “Arkadaşının başına gelen belâ ve musibete sevinme; değilse Allah,onu musibetten kurtarır,ona acır,merhamet eder ve belâyı senin başına verir.” • “İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır” • “Benim yerimde sen olsaydın ne yapardın?”
ÇAĞLARI AŞIP GELEN BİR EMPATİK ANLAYIŞ ÖRNEĞİ • Hazreti Ömer zamanında bir şahıs, hanımının çok söylenmesi ve çekilmez bir hâl alması karşısında bunu Hz. Ömer’e şikâyet etmeye karar verir. Halifenin evine gelir. Kapıya yaklaşır ve içeriden çok sert, sinirli bir kadın sesi duyar. Bir müddet kapıda bekler, kadının susmadığını ve Halifenin onu dinlediğini anlayan adam geri dönmeye karar verir. Tam ayrılacağı zaman kapı açılır. Kapıyı açan Hz. Ömer, sorar: • “-Buyrun, bir şey mi söyleyecektiniz?” der. Adam: • “-Ya Ömer! Ben sana kendi hanımımı şikâyet etmeye gelmiştim. Baktım ki nice insanları karşısında dize getiren Hz. Ömer bile hanımının karşısında susmayı tercih ediyor. Onun bütün sözlerini büyük bir sabırla dinliyor. Ben niye şikâyet edeyim, dedim ve geri dönmeye karar verdim.” der. • Adamın bu sözlerini dinleyen Hz. Ömer şu karşılığı verir: “O benim evimin hanımıdır. Çocuklarımın annesidir. Evimin aşçısıdır, çamaşırcısıdır. Biraz fazla yorulmuş da bana çatmışsa, bundan ne çıkar. Elbette karşısında susmam gerek.” • Oysa Hz. Ömer kim bilir belki daha fazla yorulmuştu. Devlet işleri belki de onun sinirlerini alt üst etmişti. Fakat iki taraftan birisinin sûkut etmesi gerekiyordu ve sarsılmayanın, sarsılana yardım etmesi, onun duygularını anlaması ve onun penceresinden bakması gerekiyordu ve Hz. Ömer bunu yapmıştı.
Nasrettin Hoca bir gün eşeğinden düşer ve acıyla kıvranır. Başına toplananlar “Hemen bir doktor çağırın…” diye bağrışırken, Hoca, “Bana doktor değil, eşekten düşmüş birini bulun...” diye bağırır.
Serçe masalında empati • Göğsü kınalı serçe, gök gürlemesinden çok korkar, “gök gürlediğinde kırk kantar yağım eriyor” dermiş. • Bir gün birisi demiş ki; “Sen kendin beş dirhem gelmezken nasıl oluyor da kırk kantar yağın eriyor?” • Bunun üzerine serçe şöyle karşılık vermiş: “Herkesin dirhemi de kantarı da kendine göre”
Ana Fikir: Her insanın, hatta her canlının olaylara kendine özgü bir bakış açısı vardır. Dışarıdan bakarak bunu göremeyiz. Kendimizi karşımızdakinin yerine koyup olaylara onun gözüyle bakabilirsek onun duygularını, düşüncelerini anlayabiliriz.
EMPATİYE NEDEN İHTİYACIMIZ VAR? Çünkü, Günlük hayatımızda birbirimize ve çevremizdeki insanlara karşı duyarlılık, hoşgörü ve yardımlaşma gibi değerlerden gittikçe uzaklaşmış olmamız önemli bir sorun!
Çünkü, Egoist ve narsist eğilimlerimizi azaltarak, iletişim, sosyal ve düşünme becerilerimizi, duyarlılıklarımızı geliştirmeyi istiyoruz.
Çünkü, okulda, işyerinde, sokakta bilerek veya bilmeyerek, arkadaşımıza, kardeşimize, çalışanımıza, eşimize ve diğer insanlara karşı acımasız, alaycı, kırıcı söz ve davranışlarda bulunabiliyoruz.
Çünkü, aslında insan yaratılışı gereği merhamet, yardımseverlik, hoşgörü, diğer insanları düşünme, sevgi gibi pozitif özelliklere yatkındır. Bu nedenle zayıflayan veya silikleşen bu özellikleri bulup çıkarmak hayati öneme sahiptir
Hedef… Empati kurmayı öğrenmekle, başkalarının acı, sıkıntı ya da mutluluklarını fark edebilen, durumu daha iyi yorumlayarak sözel ya da bedensel yardım ile karşılık verebilen bireyler yetiştirmektir.
EMPATİ NE DEMEKTİR? • Bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması,o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecine "empati" adı verilir. • Empatinin en önemli basamakları sevmek, değer vermek ve paylaşmaktır.
Diğer Bir İfadeyle EMPATİ… • Başkalarının inanç, arzu ve özellikle duygularını, onlara kendi inançlarımızı telkin etmeden anlayabilmek, başkalarının iç dünyalarını okuyabilmek, ötekini duymak, ötekinin acısını ruhunda hissetmek, hemhal olmak demektir.
Empati sadece duygu değil, anlama, düşünme, hissetme ve iletme biçimi olarak da kabul edilir. Empati insanlar arasındaki psikolojik köprüdür ve psikolojik bağ oluşturur. • Bu nedenle örneğin, duygusal sağırlık ve körlük anlamına gelen otistiklerde empati yoksunluğu vardır. Otistiğin yanında birine işkence yapılsa, ne acı çeker ne de umursar. Çünkü onun çektiği acıyı fark etmez, hissetmez. • Yukarıdaki empati tanımı üç temel öğeden oluşmaktadır. Bir insanın karşısındaki kişi ile empati kurabilmesi için gerekli olan bu öğeleri şöyle sıralayabiliriz:
HERKES HAYATI KENDİ GÖZLÜKLERİNDEN GÖRÜR • 1) Empati kuracak kişi kendisini karşısındakinin yerine koymalı, olaylara bakış açısıyla bakmalıdır. Her insan gerek kendisini gerek çevresini, kendisine özgü bir biçimde algılar; bu algısal yaşantı özneldir (subjektiftir); kişiye özgüdür. Yani her insan dünyaya, kendine özgü bir bakış tarzıyla bakar. Eğer bir insanı anlamak istiyorsak, dünyaya onun bakış tarzıyla bakmalı, gerçekleştirmek için de empati kurmak istediğimiz kişinin rolüne girmeli, onun yerine geçerek adeta olaylara onun gözlüklerinin gerisinden bakmalıyız. “Aynı şeyi neden farklı gördüğünüzü anlamaya çalışmaz-sanız, bu kezbirbirinizi yargılamaya başlarsınız.” Zig ZIGLAR
2) Empati kurmuş sayılmamız için, karşımızdakinin yalnızca duygularını veya yalnızca düşüncelerini anlamış olmak yeterli değildir. Önemli olan, karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamamızdır.
3) Empati tanımındaki son öğe ise, empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik anlayışın, karşıdaki kişiye iletilmesi davranışıdır. Karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini tam olarak anlasak bile eğer anladığımızı ifade etmezsek empati kurma sürecini tamamlamış sayılmayız. Karşımızdaki insanlara empatik tepki vermenin iki yolu vardır: Yüzümüz ve Bedenimiz-Yüzümüzü/bedenimizi kullanarak onu anladığımızı ifade etmek. Empatik tepki vermenin en etkili yolu herhalde bu ikisini birlikte kullanmaktır.
EMPATİ NE DEĞİLDİR? • Karşımızdaki kişinin rolüne girerek empati kurduğumuzda, o kişinin rolünde kısa bir süre kalmalı, daha sonra da bu rolden çıkarak kendi rolümüze geçebilmeliyiz. Aksi halde empati kurmuş sayılmayız. Karşımızdaki ile özdeşim kurmak (ona benzemek) sempati kurmak anlamına gelir ki, empatiden farklı şeylerdir. Empati karşımızdaki ile özdeşleşmek, ona benzemek, sempati duymak değildir
EMPATİNİN SEMPATİDEN FARKLILIĞI… • İnsanın sahip olduğu duygu ve düşüncelerin aynısına sahip olmak demektir. Karşımızdaki kişiye sempati duyuyorsak, onunla birlikte acı çekeriz ya da seviniriz. • Kendimizi sempati kurduğumuz kişinin yerine koymamız ve onu anlamamız şart değildir; sempatide "yandaş" olmak esastır. • Anlamış olalım ya da olmayalım, karşımızdakine hak vermek söz konusudur. • Empati kurduğumuzda karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini doğru anlamak esastır, ama aynı duygu ve düşüncede olmamız anlamına gelmez. • Bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakmasıdır. • Bu durumun karşı tarafa iletilmesi sürecidir
EMPATİ, BU AĞLAYAN İNSANLARI GÖRDÜĞÜNDE AĞLAMAYA BAŞLAMAK DEĞİLDİR. ONLARIN NİÇİN AĞLADIKLARINI ANLAMAYA ÇALIŞMAK VE ARDINDANDA UYGUN TEPKİYİ VERMEKTİR.
Örneğin, ders çalışmaya karşı sıkılmış ve isteksiz görünen resimdeki öğrencinin yerine kendinizi koyup, siz de aynı duygular içine girebilirsiniz ki, buna sempati diyoruz. • Empati, o öğrencinin içinde bulunduğu duyguları hissetmekle birlikte onun bu psikolojide olmasının nedenini de doğru anlama ve anladığımızı da eğer aynı ortamdaysak ona bunu aktarma sürecidir.
Örneğin; sağlık personelinin, her hasta ve hasta yakınının duygularını aynı şekilde yaşaması her zaman mümkün değildir, zaten ruh ve beden sağlıkları açısından düşündüğümüzde şart da değildir; fakat bununla birlikte, muhatabının acı, üzüntü, sıkıntı içinde olduğunu anladığını karşısındakine sözlü ve beden diliyle aktarabilmesi beklenir ki, eğer bu yapılırsa empati süreci gerçekleşmiş olur. Koyduğunuz tanıyı söylerken, sesiniz ve yüz ifadenizle benim için üzüldüğünüzü gösterdiğiniz için size teşekkür ederim. Lösemili bir hasta
EMPATİNİN BASAMAKLARI Birinci Basamak: Empati yapacak olan kimsenin nötr olması gerekir. Yani dinsel, ırksal, bölgesel, cinsiyet gibi konularda önyargısız olmalıdır. Bir doktor, Hipokrat yeminine göre ayrımcılık yapmadan tüm hastalarıyla aynı düzeyde ilgilenmesi gerekmektedir. İkinci Basamak: Aktif dinleyici ve soru soran olabilmek vardır. Bunu gösteren başını sallamak, gözlerinin içine bakmak, “şunu anladım, böyle mi demek istiyorsun” gibi sorularla göstermesi gerekiyor. Üçüncü Basamak: Karşıdaki kişiyle yer değiştirilir. Empati de bu aşamadan sonra başlar. “Ben onun yerinde olsam ne hissederdim, nasıl acı çekerdim, ne yapardım” sorularıyla o kişinin yerine geçici olarak kendisini koymaya çalışmaktır. Dördüncü Basamak: Kabullenici olmaktır. Artı ve eksileriyle, olumlu-olumsuz yönleriyle karşı taraf, her şeyiyle kabullenir. Beşinci Basamak: Çözüm üretici olmak gerekir. Empati kurulacak kişinin sorunu için çözüm üretilir. Kişiye davranışlarıyla ilgili açıklama yapılır. Altıncı Basamak: Karşıdaki kişiye rehber olunur. Yani yol gösterici olur, fikir verilir, seçenekler sunulur.
EMPATİNİN DÜZEYLERİ Onlar BasamağıBu basamakta tepki veren kişi karşısındaki kişinin kendisine anlattığı sorun üzerine düşünmez, sorun sahibinin duygu ve düşüncelerine dikkat etmez, bu soruna ilişkin kendi duygu ve düşüncelerinden söz etmez. Sorunu dinleyen kişi, sorun sahibine öyle bir geri bildirim verir ki, bu geri bildirim, o ortamda bulunmayan üçüncü şahısların (toplumun) görüşlerini dile getirmektedir. Bu basamakta tepki veren kişi, birtakım genellemeler yapar, atasözleri kullanır. ÖRNEĞİN;Haksızlığa uğradığından dolayı kendini kötü hisseden kişiye, “üzülme, ‘ne demişler; alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste” diyerek teselli etmesi..
Ben BasamağıBu basamakta empatik tepki veren kişi, benmerkezcidir; kendisine sorununu anlatan kişinin duygu ve düşüncelerine eğilmek yerine, sorunun sahibini eleştirir, ona akıl verir; bazen de kişiyi kendi sorunlarıyla başbaşa bırakıp kendinden söz etmeye başlar. Örneğin "ben" basamağına uygun empatik tepki veren bir kişi, dinlediği sorun karşısında "üzüldüm, aynı dert bende de var" der ve böylece sorun sahibini sorunuyla yüzüstü bırakıp kendi sorunlarını anlatmaya başlar. Ben basamağında empatik tepki veren kişi, karşısındaki insanı bir ölçüde rahatlatabilir.
Sen BasamağıBu basamakta empatik tepki veren bir kişi, kendisine sorununu ileten kişinin rolüne girer, olaylara o kişinin bakış açısıyla bakar. Yani kendisine iletilen sorun karsısında, toplumun ya da kendisinin düşüncelerini dile getirmez, doğrudan doğruya karsısındaki kişinin duyguları ve düşünceleri üzerinde odaklaşarak, o kişinin ne düşündüğünü ve hissettiğini anlamaya çalışır. ÖRNEĞİN; Haksızlığa uğradığından dolayı kendini kötü hisseden kişiye, “kendini kötü hissetmen normal, senin gibi, başkalarının hakkına, hukukuna hassasiyetle yaklaşan birinin bu tür olumsuz duygular yaşaması doğal. Bununla birlikte, uğradığın bu haksızlığı giderme konusunda sana yardım etmek isterim. Nasıl yardım edebilirim? Bunun üstesinden nasıl gelebiliriz?