E N D
YEREL TEMSİL Hazırlayan Aysun ÇEVİK
Temsil, aristokratik ve monarşik bir orta çağ kurumu olarak gelişmiştir. Özellikle İngiltere’de, ülkenin gelir ve giderlerin analizi, savaşa karar verilmesi ve kralın yerine kimin geleceği gibi önemli konuları görüşmek üzere toplanan meclisler vardı (Dahl, 1993: 35).
Temsil sözcüğü, orta çağ süresince farklı toplumsal gelişmelere koşut olarak zamanla değişime uğramış ve 16. yüzyılda günümüze benzer bir anlama sahip olmuştur (Örs, 1997: 25). Orta çağda kullanılan temsil, “hak ve görev bakımından bir kimse ya da topluluğun yerine ve adına davranmak” (TDK, 2005: 1780) anlamında kullanılmamıştır.
Günümüzde kullanılan temsil sözcüğü, Romalıların ‘repraesentare’ teriminden türetilmiştir. Fakat ‘repraesentare’ sözcüğü, daha önce var olmayan bir “şeyin” yazılı olarak meydana getirilmesi ya da bir soyutlanmanın bir nesnede somutlanması anlamında kullanılmıştır.
Temsil, demokrasinin esas ilkelerinden biri olan eşitliğin, geniş ölçekli bir siyasal sisteme uygulanması olarak algılanmaktadır. Bunun gerçekleşmesi seçimlerle olmaktadır.
Temsilde halk adına karar alma yetkisi, seçim yoluyla göreve getirilen temsilcilerde bulunmaktadır. Seçilen temsilciler, sadece kendilerini seçen siyasal partinin temsilcileri ya da vekili değildirler. Aynı zamanda seçilen temsilciler, tüm halkın temsilcileridirler. Burada, “emre bağlı vekillik” sistemi söz konusu değildir (Gözübüyük, 2003: 25).
Bir sözleşme veya aralarındaki görev gereği başkaları adına hareket eden kişilerin söz konusu olması hukuki temsil ile ifade edilir.
Kişinin, bir gruba atfedilen din, dil, ırk, sosyal statü veya toplumsal üyelik gibi kişisel özellikleri nedeniyle o grubun temsilcisi sayılması hali ise sosyolojik temsil ile ifade edilir.
Siyasi temsil, birey veya grup ya da geniş halk kitleleri çıkarına bir şeyleri savunan kesimi ifade eder (Heywood, 2004;233).
Nitekim siyasi temsil bakımından, seçim sistemi, gücün konumu, parti sistemi, temsil yapısının büyüklüğü, aday belirleme işlemleri, kimlik, uyum, erişebilirlik, faaliyetler, temsilcilerin sorumluluğu ve yetenekleri ile seçmenin siyasi bilgisi önemli konular olarak ön plana çıkmaktadır (Norman, Purdam, Tajar, Simpson, 2007: 58).
İnsan nüfusunun kalabalık olmadığı dönemlerde var olan belirli özelliklere sahip (cinsiyet, yaş, ırk, soysal ve ekonomik konum vb.) toplum üyelerinin kendileri ile ilgili her karara oy vererek katıldığı dolaysız temsil günümüzde artık mümkün görülmediği için, dolaylı temsil adı verilen bir yöntemle temsil işlevi yerine getirilmektedir.
DOLAYLI TEMSİL Dolaylı temsil yöntemi, temsil seçime dayalı olarak, yani halkın belirli özelliklere sahip kesiminin kendilerini temsil etmesi için bu göreve aday olanlar arasından bazılarını seçmesi biçiminde görülmektedir (Örs,2006: 6-7).
Yerel yönetimler halka en yakın yönetim birimleri olarak görüldüklerinden demokrasinin dolayısıyla da temsil işlevinin bu yönetim birimlerinde daha kolay gerçekleşebileceğini belirten pek çok düşünür bulunmaktadır. Bu nedenle yerel yönetimler demokratik potansiyel olarak diğer yönetim birimlerinden daha üstündürler; çünkü bireyin kendi kendine yönetime katılabileceği en uygun ortam yerel düzeyde olandır (Ulusoy ve Akdemir, 2010:30).
Diğer taraftan, yerel yönetimlerin bu durumundan dolayı yerel seçilmişler üzerinde seçmenlerin denetimin daha kolay olacağı düşünülmektedir. Seçimle işbaşına gelen yöneticiler, siyasi sorumluluk taşıdıklarından, aldıkları kararlarda ve yürüttükleri hizmetlerde bu sorumluluğu yansıtırlar. Çünkü, siyasi yöneticilerin iktidarda kalmaları, halkın onları tasvibine bağlıdır. Aksi durumda bir daha seçilmeleri mümkün olmayabilir. Dolayısıyla halk mahalli idare seçimlerinde adayları tanıdığı için daha rasyonel seçim yapma olanağına sahiptir. Halk yanlış tercih yapsa bile bu yanılma bir defa olur, ikinci defa olmaz veya süreklilik taşımaz. Bu nedenle yerel yönetimler yönetim-denetim süreci açısından ayrı bir öneme sahiptir (Eryılmaz, 2007: 133).
Görüldüğü gibi yerel yönetimlerin halkın kendi kendine yönetmesine olanak veren kurumlar olması nedeniyle demokratik kurumların en önde gelenlerinden biri olarak nitelendirilir. Halk kendi kendini yönetme sürecini kendi eliyle seçmiş olduğu organlar aracılığı ile yapar. Ancak, bu durum yerel yönetimlere demokratik nitelik kazandırmaya yetmez. Biçimsel koşulların bir adım daha ötesine gidilerek, toplumdaki çeşitli kesimlerin yönetime katılım yollarını açarak, gerçek bir halk katılımını da sağlamak gerektiği belirtilir (Keleş, 2009: 63).
Temsilcilerin temel görevlerinden birisi olarak, toplumun menfaatinin korunması ön görülüyorsa, temsilciler doğrudan halk tarafından seçilmişlerse ve temsilciler halkın bütün özellikleri yansıtıyorlarsa belediye meclisinde temsilin gerçekleştiğinden söz edilebilir (Birch, 1964: 16).
Belediyelerde temsil sorununu Bingöl Belediye Meclisi örneğinde inceleyen Baraç; ilk olarak, belediye meclisleri, halkın sahip olduğu özelliklerin birer tecellisinden çok, kişisel/kesimsel çıkarların tatmini için oluşturulan birimler olduğu sonucu elde ettiğini belirtmektedir.
İkinci olarak temsil açısından önemli bir sonuç ise, yerel halk, yerel yönetimlere seçimlerde oy kullanarak katılabilmekte, seçimler dışında “denetim”e dönük bir faaliyet sergileyememektedir.
Halktan, meclis kararlarının alınmasına dönük ciddi bir girişim olmamasının yanında, belediyelerin de buna dönük ciddi düzenlemeler yapmadıkları görülmüştür. Ayrıca, meclis üyelerinin siyasi partiler tarafından belirlenmesi, bununda halk-temsilci ilişkisini sağlayamadığını vurgulamaktadır
Bunların dışında meclis üyesi olabilmek için ailesel ilişkilerin önemli görülmesi, meclis toplantılarına yeterli katılım sağlanamaması, muhalefetin temsil gücü bulunmaması, alınan meclis kararlarının halka iletilmesinde sorunlar bulunması çalışmanın diğer sonuçlarıdır (2005: 97-98).
YEREL SİYASETTE TEMSİL ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA:ŞANLIURFA ÖRNEĞİ Abdullah ÇELİK A.Vahap ULUÇ
Belediyeler, kentlilerin ortak nitelikteki ihtiyaçlarını karşılayan ve karar organları seçimle göreve gelen kamu tüzel kişileridir. Belediye meclisi, belediyenin karar organıdır ve doğrudan halk tarafından seçilmektedir. Karar organının seçimle göreve getirilmesi, seçilmişlerin halkı daha iyi temsil edeceği düşüncesine dayanmaktadır. Ancak, kentin gelişmişlik düzeyi hem yerel siyaseti hem de yerel temsili etkilemektedir (Uluç,Çelik; 2009).
Uluç ve Çelik (2009), bu çalışma ile Şanlıurfa Belediyesi’nin belediye meclis üyelerinin cinsiyet, yaş, siyasal parti tercihi, meslek, öğrenim ve medeni durum profilleri, Şanlıurfa il merkezi nüfusu ile karşılaştırılarak yerel halkı temsil etme sorunsalı üzerinde durmuşlardır.
Cinsiyet • Yaş • Siyasal parti tercihi • Meslek • Öğrenim durumu • Medeni durum
CİNSİYET Türkiye genelinde belediye meclis üyeleri arasında kadın temsilcilerin oranı; 1984’te % 0,6, 1989’da % 0,7 ve 1994’te % 0,9’dur (Çitçi: 1996: 9).
Şanlıurfa İl’i Belediye Meclis Üyelerinin Cinsiyetleri ve Siyasal Partilere Göre Dağılımı
Siyasal partilere göre dağılımı ise, 30 AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) ve 5 DTP (Demokratik Toplum Partisi) belediye meclis üyesinden sadece bir tanesi kadındır. SHP (Sosyal Demokrat Halkçı Parti)’li iki belediye meclis üyesi de erkektir. Oran olarak AKP’deki kadın üyelerin oranı % 3,3 iken, DTP’de oran % 20’dir. Bu veriler dikkate alındığında, DTP’nin muhafazakâr bir parti olan AKP’ye göre kadın üyelere daha fazla önem verdiği söylenebilir. Ancak, DTP meclis üyesi sayısının sadece 5 olması böyle bir iddiada bulunmayı güçleştirmektedir.
Şanlıurfa nüfusunun % 48’i kadınlardan oluşmaktadır. Belediye meclis üyelerinin % 5,4’ü kadındır. Bu oran kent merkezinde kadınların neredeyse belediye meclisinde hiç temsil edilmediğini göstermektedir. Siyasal partiler yelpazesinin solunda yer alan SHP’den hiçbir kadının belediye meclis üyesi olmaması dikkat çekicidir (Uluç, Çelik; 2009).
SHP, Şanlıurfa Belediye Meclisinde,kadınlara bu olanağı tanımamıştır. Belediye meclisinde kadınların çok düşük bir oranda temsil edilmesi, yerel politika alanının kadınlara kapalı olduğunu gösteriyor. Ancak kadınların temsil gücünün düşük olması sadece Şanlıurfa’ya özgü bir durum olmayıp, Türkiye’nin toplumsal koşullarından kaynaklanan yapısal bir sorunudur (Uluç, Çelik; 2009).
Sonuç olarak, temsil işlevinin etkin bir şekilde gerçekleşebilmesi açısından adayların halk tarafından tanınması, ön seçimle belirlenmesi gibi parti-temsilci değil de halk-temsilci ilişkisini kuvvetlendirmesi beklenen bazı düzenlenmelerin yapılması ihtiyacı Belediye Meclislerinde yapılan anket çalışmasında da görülmektedir.Halkın karar alma süreçlerine katılımı sağlamak açısından halkın demokrasi ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, pratik katılım mekanizmalarının oluşturulması ihtiyacı ortaya çıkmakta.