280 likes | 1.1k Views
MİLLİ MARŞIMIZ ve MEHMET AKİF ERSOY. Mehmet Akif Ersoy’un Kısaca Hayatı.
E N D
Mehmet Akif Ersoy’un Kısaca Hayatı • Asıl adı Mehmet Ragif olan Mehmet Akif 1873 yılında İstanbul’da doğdu. Annesi Emine Şerife Hanım, babası Temiz Tâhir Efendidir. İlk tahsiline Emir Buhâri Mahalle Mektebinde başladı. İlk ve orta öğrenimden sonra Mülkiye Mektebine devam etti. Babasının vefâtı ve evlerinin yanması üzerine mülkiyeyi bırakıp Baytar Mektebini birincilikle bitirdi. Tahsil hayâtı boyunca yabancı dil derslerine ilgi duydu. Fransızca ve Farsça öğrendi. Babasından Arapça dersleri aldı. • Zirâatnezâretinde baytar olarak vazife aldı. Üç dört sene Rumeli, Anadolu ve Arabistan’da bulaşıcı hayvan hastalıkları tedâvisi için bir hayli dolaştı. Bu müddet zarfında halkla temasta bulundu. Âkif’in memuriyet hayatı 1893 yılında başlar ve 1913 târihine kadar devam eder. • Memuriyetinin yanında Ziraat Mektebinde ve Dârulfünûn’da edebiyat dersleri vermiştir. • 1893 senesinde Tophâne-i Âmire veznedârı M. Emin Beyin kızı İsmet Hanımla evlendi. • Âkif okulda öğrendikleriyle yetinmeyerek, dışarda kendi kendini yetiştirerek tahsilini tamamlamaya, bilgisini genişletmeye çalıştı. Memuriyet hayatına başladıktan sonra öğretmenlik yaparak ve şiir yazarak edebiyat sâhasındaki çalışmalarına devam etti. Fakat onun neşriyat âlemine girişi daha fazla 1908′de İkinci Meşrutiyetin îlânıyla başlar. Bu târihten itibaren şiirlerini Sırât-ı Müstakîm’de yayınlanır.
1920 târihinde Burdur Mebusu olarak Birinci Büyük Millet Meclisine seçildi. 17 Şubat 1921 günü İstiklâl Marşı’nı yazdı. Meclis 12 Martta bu marşı kabul etti. • 1926 yılından îtibâren Mısır Üniversitesinde Türkçe dersleri verdi. Derslerden döndükceKur’ân-ı kerîm tercümesiyle de meşgul oluyordu, fakat bu sırada siroza tutuldu. Önceleri hastalığının ehemmiyetini anlayamadı ve hava değişimiyle geçeceğini zannetti. Lübnan’a gitti. Ağustos 1936′da Antakya’ya geldi. Mısır’a hasta olarak döndü. • Hastalık onu harâb etmiş, bir deri bir kemik bırakmıştı. İstanbul’a geldi. Hastanede yattı, tedâvi gördü. Fakat hastalığın önüne geçilemedi. 27 Aralık 1936 târihinde vefat etti. Kabri Edirnekapı Mezarlığındadır.
İSTİKLAL MARŞI • İstiklâl Marşı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Milli marşıdır. Marşın sözlerini Mehmet Akif ERSOY yazmış, bestesini Zeki ÜNGÖR yapmıştır. Türk Kurtuluş Savaşı'nın en çetin döneminde, bir millî marşa duyulan gereksinmeyi göz önüne alan Milli Eğitim Bakanlığı, 1921yılında bunun için bir şiir yarışması düzenledi. Yarışmaya 724 şiir gönderildi. Kazanacak şiire para ödülü konduğu için başlangıçta Mehmet Akif katılmak istemedi. Ama millî eğitim bakanı Hamdullah Suphi'nin (TANRIÖVER) ısrarı üzerine, ödülsüz olmak şartıyla o da şiirini gönderdi. Yapılan seçim sonunda, Mehmet Akif'in 20 Şubat 1921'de yazdığı "Kahraman Ordumuza" sungusunu taşıyan şiiri 12 Mart 1921 günü büyük çoğunlukla TBMM'nce İstiklâl Marşı kabul edildi. Aynı yıl bir de beste yarışması açıldı, ama kesin bir sonuç alınamadı. Bunun üzerine Millî Eğitim Bakanlığı'nca Ali Rıfat ÇAĞATAY’ın (1867–1935) bestesi uygun görülerek okullara duyuruldu. 1924'ten 1930'a kadar marş bu beste ile çalındı. O yıl bunun yerini, Cumhurbaşkanlığı Orkestrası şefi Zeki ÜNGÖR'ün 1922'de hazırladığı bugünkü beste aldı. Mehmet Akif Ersoy, İstiklâl Marşı'nda, Kurtuluş Savaşı'nın kazanılacağına olan inancını, Türk askerinin yürekliliğine ve özverisine güvenini, Türk ulusunun bağımsızlığa, hakka, yurduna ve dinine bağlılığını dile getirir. Şiirin bütünü, dörtlükler halinde yazılmış kırk bir dizedir. Sonuncu bölük beş dize.
İstiklal Marşı Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl... Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl! Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, “Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar? Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın. Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın... Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda! Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli: Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli. Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli- Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli. O zaman vecd ile bin secde eder-varsa-taşım, Her cerihamdan, ilâhî, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden naşım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl: Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
İstiklal Marşı Nasıl Yazıldı - Mehmet Akif İstiklal Marşını Nasıl Yazdı • Mehmet Akif Ersoy'un doğum gününü andığımız bugün sizlere İstiklal Marşının yazılma hikayesiTBMM 12 Mart 1921'de Mehmet Akif Ersoy'un şiirini istiklal marşı olarak kabul etti. Bu marş o günden beri büyük bir heyecanla okunmaktadır.Ve bu heyecan artarak sürecektir. 600 küsür yıllık koskoca imparatorluğumuz 20.yüzyıl başında doğum sancısında ölen ana gibi çöküvermiştir. Fakat doğan çocuk yaşayacaktır. Hatta ölü ananın göğsünden süt emerek gelişecektir. Çünkü İstanbul papaz karası bulutlarla kaplı iken Anadolu'da fecir beyazlığı halinde milli mücadele başlıyordu.Çanakkale'de büyük bir kahramanlık göstererek imanı ve cesaretini bütün dünyaya kanıtlayan Mehmetçik şimdi silahsız aç ve bitkindi. Fakat hiçbir vatanseverin bu zillete katlanması düşünülemez. Çok geçmeden Anadolu'da milli mücadele bayrağı açıldı.Akif asla ümitsiz değildi, biliyordu ki Asım'ın nesli bu milletin namusunu şimdiye kadar çiğnetmedi ve çiğnetmeyecek. Ümitsizliğe düşmemek gerekirdi. Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak korkaklıktan başka bir şey değildi onun nazarında. İşte Asım'ın nesli düşman çizmeleri altında ezilmeye, zelil olmaya rıza göstermemiş düşman işgaline karşı yiğitçe direnmeye başlamıştı.O günlerde Garp Cephesi Kurmay başkanı olan İsmet Paşa Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı)milletvekili Rıza Nur'u ziyaret etmişti. İsmet Paşa askeri şevklendirecek bir istiklal marşı yazılması düşüncesini açtı Rıza Nur'a. O da bu düşünceye katıldı bir yarışma düzenleme konusunda anlaştılar. Marşın güfte ve bestesi ayrı ayrı yarışmaya konulacaktı. Her birini kazanana 500 lira ödül verilecekti.
Gönderilecek eserlerin 23 Aralık1920'de Maarif milletvekillerince edebi bir heyet tarafından değerlendirileceği ve kazanan eserlerin şairlerine 500 Lira ödül verileceği bestesi için de müsabaka açılarak kazanana 500 lira verileceği bildirilmektedir.Yarışmanın tek şartı yazılacak güftenin milli mücadele ruhunu ifade etmesiydi. Beste yarışması daha sonra açılacaktı.8 Kasım 1920 tarihli Hakimi Milliye' de bir ilan yayınlanır.'Türk şairlerini nazarı dikkatineMaarif milletvekillerinden' başlığı vardır ilanda.Çok sayıda şair yazdığı güfteleri Maarif milletvekillerine gönderdi. Kısa sürede 724 şiir gönderilmişti.Gönderilen şiirlerin hiçbiri milli mücadele ruhunu ifade edecek güçte olmadığından yarışma istenen sonucu vermemişti.Yarışmaya katılan şiirlerde İstiklal Marşı olabilecek bir şiir maalesef yoktu.Rıza Nur'un yerine gelen Hamdullah Suphi Bey sonuçtan memnun değildir.Hamdullah Suphi'ye göre bu şiiri tek bir şair yazabilirdi: Mehmet AkifMehmet Akif imanıyla yazdığı yaşadığı hayatla, Anadolu'nun asırlık ızdırabını nefsinde hisseden ruhuyla,zulme, küfre karşı zaman zaman zaptedemediği isyanıyla milli mücadelenin örnek şahsiyetiydi.Bu nedenle Mehmet Akif milli mücadelenin destanı marşını yazmakta güçlük çekmeyecekti.Hatta istiklal marşını yalnız o yazabilirdi. Mehmet Akif 1915'lerde o marşın ses ve muhtevasını hazırlayan, yakalayan, ortaya koyan şiir örnekleri vermişti zaten.
Hatta istiklal marşının başındaki korkma hitabını kullanmaya kadar varan bir hazırlık vardı.Korkma:Cehennem olsa gelen Göğsümüzde söndürürüz Bu yol ki halk yoludur Dönme bilmeyiz. Yürürüz….Ne var ki Mehmet Akif istiklal marşı için açılan yarışmaya katılmamıştı.Hamdullah Suphi Bey bir gün Akif'in yakın dostlarından Karesi (Balıkesir) mebusu Hasan Basri Çantay beyle mecliste görüştü, söz yarışmadan açılınca gönderilen şiirlerden hiç birisinin kendisini tatmin etmediğini söyledi.Hamdullah Suphi Hasan Basri Bey'e marş yazma konusunda Akif'i ikna edip edemeyeceğini sordu.Mehmet Akif 500 liralık mükafat konusunda gerçekten çok hassastı.En büyük korkusu para için yazdığının düşünülmesiydi.Halbuki istiklal marşının yazıldığı günlerde maddi bakımdan sıkıntı çekiliyordu.Hamdullah Suphi ödül meselesinin kolayca halledilebileceğini söyledi ve ona hitaben bir mektup yazdı.Mehmet Akif şiiri yazmaya başladı.O edebiyatın usta şairlerinden biriydi ve milletin ızdırabını derinden dinleyen bir aydındı.
Yazdığı şiirle Mehmet Akif büyük beklentiyi boşa çıkarmadı.Bütün dostları onun evde,sokakta,camide,uyurken,yürürken,yemekyerken,adeta bütün hücreleriyle istiklal marşını düşündüğünü görüyordu.T.B.M.M.'de hararetli müzakereler yapılmaktaydı. M. Akif bütün dikkatini bitirmeye çalıştığı marşın mısralarına yoğunlaştırmıştı. Mehmet Akif çevresinde olup bitenden habersiz bir halde sürekli yazıyordu. Ancak müzakereler bitince daldığı alemden uyanıyordu.Marş nihayet son şeklini aldı .7 şubat1921 tarihinde imzasız olarak maarif vekaletine teslim edildi.Mehmet Akif bu yarışmaya katılan 725. şairdi.İstiklal marşı komisyonu 7 şiiri seçti.Mehmet Akif'ten başka Bahattin Baha, Kemalettin Kami, Hüseyin Suat, Kazım Karabekir, İshak Rafet gibi
tanınmış kişilerde vardı.1921 yılı mart ayında meclisin 2.toplantı dönemi açılmaktaydı. Bütün mebuslar yerini almıştı. Localar dinleyicilerle dolmuştu. Bu istiklal mücadelesinin tarihi günlerinden biriydi.Önce başkanlık kürsüsünde oturan Mustafa Kemal'in açılış konuşmasından sonra 2.celsede ismet Paşa konuştu.Ardından Karesi mebusu Hasan Basri Çantay Beyle maarif vekili Hamdullah Suphi Bey'in İstiklal marşıyla ilgili verdikleri takrire geçildi.Görüşmeler sonunda encümen tarafından seçilen 7 şiirin bastırılarak mebuslara dağıtılması kararlaştırıldı.Hamdullah Suphi Bey bu görüşmeler sırasında kendisine Mehmet Akif Bey'in şiirini tercih ettiğini söylemiş ve büyük bir heyecanla okumuştu.İstiklal Marşının mısraları Maarif vekilinin gür ve tesirli sesinden yükselirken ,alkıştan çınlıyordu.Ve M. Akif Bey'in şiiri İstiklal Marşı olarak kabul edildi
tanınmış kişilerde vardı.1921 yılı mart ayında meclisin 2.toplantı dönemi açılmaktaydı. Bütün mebuslar yerini almıştı. Localar dinleyicilerle dolmuştu. Bu istiklal mücadelesinin tarihi günlerinden biriydi.Önce başkanlık kürsüsünde oturan Mustafa Kemal'in açılış konuşmasından sonra 2.celsede ismet Paşa konuştu.Ardından Karesi mebusu Hasan Basri Çantay Beyle maarif vekili Hamdullah Suphi Bey'in İstiklal marşıyla ilgili verdikleri takrire geçildi.Görüşmeler sonunda encümen tarafından seçilen 7 şiirin bastırılarak mebuslara dağıtılması kararlaştırıldı.Hamdullah Suphi Bey bu görüşmeler sırasında kendisine Mehmet Akif Bey'in şiirini tercih ettiğini söylemiş ve büyük bir heyecanla okumuştu.İstiklal Marşının mısraları Maarif vekilinin gür ve tesirli sesinden yükselirken ,alkıştan çınlıyordu.Ve M. Akif Bey'in şiiri İstiklal Marşı olarak kabul edildi
Her adımını her hareketini Allah rızası için yapmaya gayret eden yüksek gönüllü bir aydın olduğu için hayat şartlarının zorlukları onu hiç yıldırmamıştır.Hayatının hiçbir döneminde ikbal peşinde koşmamış, ayağına kadar getirilen ,tepsi içinde sunulan imkanları reddetmiştir.O İstiklal Marşı için verilen 500 lirayı da milletine iade etmiş,kendi halinde bir insan, mütevazı bir münevver olarak hayatını noktalamıştır.İki gazeteci, Hakkı Tarık Us'la,Ruşen Eşref Ünaydın, ölümünden birkaç gün önce M. Akif'i ziyarete gelmişlerdi.Sohbet İstiklal Marşına geldi ve üstada değiştirilip değiştirilmeyeceğini
sordular.Hastayatağından doğruldu M. Akif ERSOY. Bu istiklal marşını kimse yazamaz dedi, ben dahi yazamam. Sonra yatağına yerleşti ve şu niyazda bulundu:'Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazmayı nasip etmesin
Mehmet Akif Ersoyun bütün eserleriMehmet Akif Ersoyun kitapları • Şairin Safahat adı altında toplanan şiirleri 7 kitaptan oluşmuştur. Şair, İstiklâl Marşı'nı Safahat'a koymamıştır. Nedenini ise şöyle açıklar: "Çünkü ben onu milletimin kalbine gömdüm".1. Kitap: Safahat (1911) - 44 manzume içerir. Siyasal olaylar, mistik duygular, dünyevi görevlerden bahsedilir.2. Kitap: Süleymaniye Kürsüsünde (1912) - Süleymaniye Camisi'ne giden iki kişinin söyleşileri ile başlar, kürsüde Seyyah Abdürreşit İbrahim'in konuşturulduğu uzun bir bölümle devam eder.3. Kitap: Hakkın Sesleri (1913) - Topluma İslami mesajı yaymaya çalışan on manzumedir. Ateizme, ırkçılığa, umutsuzluğa çatılmaktadır.4. Kitap: Fatih Kürsüsünde (1914) - Fatih Camisi'ne giden iki kişinin söyleşileri ile başlar, vaizin uzun konuşması ile devam eder. Tembellik, irtica (gericilik), batı taklitçiliği eleştirilir.
5. Kitap: Hatıralar (1917) - Âkif'in gezdiği yerdeki izlenimleri ve toplumsal felaketler karşısında Allah'a yakarışını içerir.6. Kitap: Asım (1924) - Hocazade ile Köse İmam arasındaki konuşmalar şeklinde tasarlanmış tek parça eserdir. Eğitim-öğretim, ırkçılık, savaş vurgunculuğu, batıcılık, gibi pek çok konudan bahseder.7. Kitap: Gölgesada (1933) - 1918-1933 arasında yazılmış 41 adet manzumeyi içerir. Herbiri, yazıldıkları dönemin izlerini taşır. Üç tanesi ayet yorumu şeklindedir.8. Kitap: Safahat (Toplu Basım) (ilki 1943) - 6 Safahatı'ı bir araya getirir. 1943'teki toplu basımının sonuna Âkif'in hayattayken basılmamış şiirlerini içeren Damadı Ömer Rıza Doğrul tarafından bir araya getirilmiş 16 manzumeden ibaret Son Safahat başlıklı bölüm eklenmiştir.