290 likes | 628 Views
SUNUM. İNSAN DOĞMUŞ OLMAK VE İNSAN OLMAK. Günümüzde insan nasıl tanımlanmakta, nasıl değerlendirilmektedir? Bu konuyu iki açıdan ele almakta yarar var. Birincisi “bilimler insan için ne diyor?” İkincisi de “dinler insan için ne diyor?”. BİLİMLER İNSAN İÇİN NE DİYOR?.
E N D
Günümüzde insan nasıl tanımlanmakta, nasıl değerlendirilmektedir? Bu konuyu iki açıdan ele almakta yarar var. Birincisi “bilimler insan için ne diyor?” İkincisi de “dinler insan için ne diyor?”
BİLİMLER İNSAN İÇİN NE DİYOR? 1- Biyolojik açıdan insan Biyolojik olarak insan, canlıların en mükemmel olanıdır. Hayret verici bir düzen, bir uyum ve planlama içindedir. İnsan vücudunda harikulade çalışan sistemler vardır. Bunlardan dolaşım sistemi, sinir sistemi, sindirim sistemi, kas sistemi, haber verme sistemi, mikroplarla mücadele ve yok etme sistemi, görevlerini aksatmadan vazifesini yapmakta, olağanüstü bir çalışma disiplini sergilemektedir.
İskelet sistemi vücudun çatısını kurmuştur. Hareket ve iç organlarını koruma yeteneğinde ve en uygun şekilde yapılmıştır. Bir tek kemik eksik veya fazla konmamıştır. Kalp, hiç durmadan işleyen muntazam bir pompadır. Anne karnındayken çalışmaya başlar, son emre kadar vazifesini titizlikle sürdürür. Bu harikulâdelik, insan aklının, bilgisinin ve tasarımının çok üstündedir.
2- Kimya açısından insan İnsan vücudunda her dakika yüzlerce reaksiyon meydana gelir. Her bir reaksiyon insan aklını hayrete düşürür. Dışarıdan alınan besinlerin yenilmesi, sindirilmesi ve atıkların dışarı atılması harika bir çalışmayla yürütülür ve sonuçlandırılır. Bilim adamları, şaşırmaktan kendilerini alamamışlardır.
3- Fizyolojik açıdan insan Kafa, vücut, kol ve bacaklar birbirini desteklemekte, tamamlamakta ve eksiksiz bir uyum içinde çalışmaktadırlar. Göz, kulak, burun, ağız, el, kol, bacak ve parmaklar arasında hayret verici bir işbölümü vardır. Beyin, kılı kırk yarıcı, hassas bir görev üstlenmiştir. Böyle kullanışlı ve işlevsel bir planlama tek kelimeyle olağanüstüdür.
İnsan vücuduna bakıldığında, hiçbir organın fazlalığı görülmediği gibi, eksik bir organa da rastlanmaz. Kısacası, insanın her bir organının mükemmelliği, insanı hayrete düşürecek derecededir. Bu oluş şekli çok büyük bir aklın planlamasına işaret etmektedir.
4- Anatomi açısından insan Belkemiğinin, kaburgaların ve göğüs kafesinin oluştuğu bölgede, kalp ve ciğerler asılı durmaktadır. Karaciğer, dalak, böbrekler, mide, bağırsak periton kıvrımları ile oyuğun yüzeyine bağlıdır. Bu oyuğun dip tarafı basenden, yan tarafı karın kaslarından, üst tarafı ise diyaframdan teşekkül etmiştir. Bütün organların en hassası olan beyin ve ilik, kemik kutu içerisine kapatılmış ve kapların sertliğine karşı da sıvı tabakası ve zar sistemi ile muhafaza edilmiştir.
5- Sibernetik açıdan insan Haberleşme, kontrol, ayarlama ve denge kurma bilimi olan “sibernetik” açısından insan, tek kelime ile kusursuz ve olağanüstüdür. İnsan üşüyünce titrer, sıcakta terler, beden, ısısını sürekli 36,5 derecede tutar. Bu denge bozulunca insan hasta olur. Isı yükselmesi ve düşmesi belli bir seviyeyi aşınca da ölür.
Koşarken veya bir iş yaparken vücut hızlı çalışınca, kaslara ve hücrelere gerekli enerjiyi sağlayıcı kan dolaşımını hızlandırmak için kalp hızlı çalışır. Akciğer, kendisine fazla miktarda gelen kanı temizlemek için hızını artırır ve nefes nefese kalır. Bu arada beden, ısısını da terleme yoluyla düşürmeye çalışır. İnsan beyninde 10 milyar karar merkezi vardır.
DİNİMİZ İSLÂM İNSAN İÇİN NE DİYOR? Kur’an-ı Kerim’in Tin suresi 4. ayetinde insan için “en güzel şekilde yaratıldı” diye ifade edilmektedir. En güzel şekilde yaratılan insan, dünyanın halifesidir (Bakara suresi 30. ayet). İslâm inancına göre insan ruh ve cesetten meydana gelmiştir.
Ruh, meçhul bir mevcuttur. Yani varlığını bilmemize rağmen, nasıl bir şey olduğunu bilemeyiz. “Sana ruhtan sorarlar. De ki: ‘Ruh Rabbimin emrindedir ve ilimden size çok az bir şey verilmiştir.’ (İsra suresi 85. ayet)”
Binlerce farklı elektrik cihazının beraber çalıştığı bir fabrika düşünelim. Bütün faaliyetler elektrikle olduğu gibi, vücut fabrikamızdaki bütün faaliyetler ruh vasıtasıyladır. Ölüm olayında ruh cesetten ayrılır ve bütün faaliyetler sona erer. Ölüm, ruhun cesetten irtibatının kesilmesidir. Bir ampulü parçaladığımızda o ampul artık ışık vermez fakat elektriği parçalayamayız. Ruh, berzah aleminde yaşamaya devam eder.
Bedeniyle harika olan insan, ruhî yönüyle apayrı bir harikadır. Bedene göz, kulak, el, ayak takan ilahî kudret, ruha da his, merak, sevgi, korku gibi duygular takmıştır. Bu duyguları maddeye çevirmek mümkün değildir.
İnsanda merak olmasaydı, ilimler ortaya çıkmazdı. Nitekim merak duygusu olmayan hayvanlar, yaratıldıkları günden bugüne hiçbir ilmî keşif yapmamışlardır. Onların ilgileri son derece sınırlıdır. Ot yiyen hayvanlar sadece yeşile ilgi duyar. Hâlbuki insan her şeyi merak eder. Böylece insanın ne kadar önemli bir varlık olduğunu anlıyoruz.
İNSAN OLMAK İnsan doğmuş olmak, insan olmak için yeterli midir? Cevabımız “Hayır”dır. Nefes alıp vermek, yemek, içmek, uyumak, cinsellik, tüm canlılar için geçerlidir. O halde bizi diğer canlılardan ayıran özellikler nelerdir diye düşündüğümüzde insan olmak, ilk önce insan olduğunun ve bunun ne anlama geldiğinin, niçin yaratıldığının farkında olmakla başlar.
Allah’ın kendisine verdiği zekâyı, aklı, iradeyi olumlu kullanmakla, merhametle, şefkatle ve en önemlisi vicdanla insan olunur. Böyle bir insan, kendisine yapılmasını istemediği hiçbir şeyi başka insana yapamaz. Konfüçyüs’ün dediği gibi “İyi insan, güzel söz söylemesini bilen, söylediğini yapan, yapabildiğini söyleyen insandır.”
İNSANLAR NEDEN FARKLIDIR? Görünürde insanların sadece boy, kilo gibi fiziksel özellikleri ile değil, daha derindeki kişilik, zihinsel, duygusal, sosyal ve ruhsal özellikleri ile de farklı olduğunu biliyoruz. İnsanların bu temel farklılıkları genel olarak tüm yaşantılarını etkilemektedir.
İnsanların arasındaki temel farklılıkların kökünde bireylerin kendi anne babaları ve daha önceki atalarından genetik yolla aldıkları mirasın yanında, hayatın ilk yıllarında özellikle aile içindeki etkileşim ve yetiştirilme sürecinin etkili olduğu bilinmektedir. Unutulmamalıdır ki doğuştan gelen yetenekler, yeteri kadar uyarılmazsa gelişemez. Bunu da okullar, hayat ve tecrübeler geliştirir. Ancak liderlerin sahip oldukları bireysel farklılıkları herhangi bir insanın sahip olduğu farklılıklardan daha da yukarıdadır.
Tüm insanlar farklıdır. Liderler de farklıdır. Ama liderlerin sahip oldukları bireysel farklılıkları, yoğunluk, derinlik, renklilik ve içerik bakımından çok daha farklı bir kişilik karışımını oluşturmaktadır.
Bu kadar insan içerisinden sıyrılıp farklılığını ortaya koyan, yaptığı işlerle yönettiği insanlara faydalı olan, hatta tarih kitaplarına girenlerin sayısının azlığı dikkat çekmektedir. Tarihe geçmeyi başarmış büyük kişilerin beyinlerinin her iki tarafının özelliklerini çok iyi kullanarak diğer insanlardan ayrıldıkları, araştırmalar sonucu tespit edilmiştir.
Meselâ Fatih’in, İstanbul’un alınması için karşısına çıkan zorlukta, gemilerini karadan yürüterek, engin hayal gücünü kullanarak başarıya ulaşması gibi. Bunların, zekâlarını yansıtan, hazır cevaplarıyla beyinlerindeki işbirliğini anlatan yaşam öykülerine kısaca bir göz atalım.
Abraham LINCOLN: Konuşmalarında yumuşak bir dil kullanır. Yanındakiler onu şöyle uyarır: “Düşmanlarınızı yok etmek dururken onlara dostça yaklaşmanızı anlayamıyoruz. Cevap: “Düşmanlarımı dost etmekle onları zaten yok etmiş olmuyor muyum?”
Atatürk’ü ziyarete gelen Yugoslavya Kralı Aleksandre: “Ekselans, biz Türkleri çok severiz. O kadar çok ki, İngiltere Başbakanı Batı Anadolu’yu Yunanistan’dan önce bize önermişti fakat biz Yugoslavlar Türkleri çok sevdiğimiz için Loyd GEORGE’un bu önerisini kabul etmedik.” Atatürk gülerek “Haşmetmeap sevginize teşekkür ederiz.” Sonra da “Büyük geçmiş olsun.” dedi.
Mevlâna öğrencileriyle yürürken, yol kenarında köpeklerin birbirleriyle sarılarak uyuduğunu gören bir öğrencisi: “Ne kadar güzel bir kardeşlik gösteriyorlar. Keşke tüm insanlık bunu görse de ders alsa.” der. Mevlâna: “Aralarına bir kemik atarak kardeşlik derecesini daha iyi anlayabiliriz.” diye cevap verir.
Mehmet Akif’i küçük düşürmek isteyen birisi, “Afedersiniz, siz baytardınız değil mi?” diye sorar. Mehmet Akif: “Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?” diye cevap verir. Yahya Kemal, Mehmet Akif ile sohbet ederken sevmedikleri bir adam yanlarına yaklaşır, “Sohbetiniz koyu olsun, yine ne yalanlar atıyorsunuz?” der. Yahya Kemal: “Mehmet Akif’e seni övüyordum.” diye cevap verir.
Sonuç olarak: İnsan doğmuş olmak büyük bir lütuftur. Ama insan olmak için ailesine, hizmet verdiği insanlara, milletine faydalı olan, birlik ve beraberliğimize duyarlı olan, her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmış bu cennet vatanın kıymetini bilen, özetle bu mükemmel yaratılmış beden ve ruhuna layık, faydalı insan olan herkese uzun ömür, mutlu bir yaşam dileklerimizle saygılarımızı sunarız.
TEŞEKKÜR EDERİZİSTESOB EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜEğitim Müdürü: Metin İÇTEMEğitim Müd. Asistanı: Ahmet Z. GÜNDOĞDU