680 likes | 1.07k Views
Türkiye Ekonomisi (Türkiye’nin Ekonomik Yapı Problemleri). Prof. Dr. Yakup Küçükkale İktisat Bölümü 5-20 nolu oda yakup70@hotmail.com www.yakupkucukkale.net. Kitap Listesi. Takip edilecek kitap: Türkiye Ekonomisi – Hüseyin Şahin Derya Kitabevi’nden temin edilebilir.
E N D
Türkiye Ekonomisi(Türkiye’nin Ekonomik Yapı Problemleri) Prof. Dr. Yakup Küçükkale İktisat Bölümü 5-20 nolu oda yakup70@hotmail.com www.yakupkucukkale.net
Kitap Listesi • Takip edilecek kitap: Türkiye Ekonomisi – Hüseyin Şahin Derya Kitabevi’nden temin edilebilir. • Yardımcı kaynaklar (tavsiye niteliğinde) Türkiye Ekonomisi – Yakup Kepenek Türkiye Ekonomisi – Gülten Kazgan Türkiye Ekonomisi – Rıdvan Karluk
Birinci Bölüm Cumhuriyetin Osmanlı Devleti’nden Devraldığı Ekonomik Miras
Rönesans • Geleneksel anlamda Rönesans, Orta Çağ ve Reformasyon arasındaki tarihi dönem olarak anlaşılır. • 15. yüzyıldaki İtalyan Rönesansı batı ile klasik antikite arasındaki bağın tekrar kurulmasını sağlamıştır. Arap bilimi —özellikle matematik— alınmış, deneyselliğe geri dönülmüş, yaşamın önemi hakkında yoğunlaşılmış (örneğin Rönesans hümanizmi), matbaanın bulunmasıyla ve sanat, şiir ve mimari'de ortaya çıkan yeni tekniklerle bilgi yayılabilmiş, böylece radikal bir değişim başlamıştır. Bu çağ uzun zamandır geriye düşmüş olan Avrupa'nın ticaret ve keşiflerle yükselişinin öncüsü olmuştur. İtalyan rönesansı bu dönemin başlangıcı olarak kabul edilir. • Kaynak: http://tr.wikipedia.org
Reform • Reform hareketleri, Avrupa'yı siyasi yönden zarara uğratmıştır. Şarlken'in Osmanlı Devleti üzerine yapmayı planladığı Haçlı Seferi bölünmelerden dolayı gerçekleşmemiştir. • Mezhep savaşları, Osmanlı Devleti'nin Avrupa'da ilerlemesini kolaylaştırmıştır. • Kaynak: http://tr.wikipedia.org Martin Luther King
Rönesans ile birlikte, bilim ve sanat canlanmış, aydınlanma dönemi başlamıştır. • Reform hareketleri ile birlikte, dinsel baskılardan kurtulunmuş, özgür düşünce (protestan düşünce) hakim konuma geçmiştir. • SONUÇ: Bilim, sanayi ve ticarette hızlı ilerleme • SONUÇ: Sanayi Devrimi
Rönesansın etkileri tam ortaya çıkmadan önce, • Reform hareketlerinden kaynaklanan kargaşa devam ederken, • Osmanlı Devleti hızlı bir ilerleme süreci yaşamış, Viyana kapılarına kadar dayanmıştır. • Sanayi Devriminin gerçekleşmesi ile birlikte durum tersine dönmüştür…
Osmanlı’nın büyüdüğü dönemde Avrupa’nın geri kalmasının, • Avrupa’nın ilerleme kaydettiği dönemde Osmanlı Devleti’nin gerilemesinin nedeni budur. • Yani tesadüf değildir…
İngiltere’de Sanayi Devrimi • Kitlesel (seri) üretim sonucu arz artmıştır. • Üretim yurtiçi piyasalarda tüketilememiş, • Üretimin artması ile hammadde ihtiyacı artmış, • Dolayısıyla serbest dış ticaretin önemi ortaya çıkmıştır.
İngiltere çevresindeki ülkeleri serbest dış ticarete zorlamıştır (bkz: Smith, Mutlak Üstünlükler Teo ve Ricardo, Karşılaştırmalı Üstünlükler Teo). • Avrupa’lı diğer ülkeler önce gümrük duvarları ile korumacılık yapmış, sonra da İngiltere ile aralarındaki teknoloji farkını kapatmak için yeni yatırımlara girişmişlerdir. • 1838’de serbest dış ticaret antlaşmasını imzalayan Osmanlı Devleti, yeni üretim tarzına ayak uyduramamıştır.
Serbest dış ticaret antlaşması ile elde edilen ve Kapitülasyon olarak bilinen ayrıcalıklar, Osmanlı’yı açık pazar haline getirmiştir. • Yerli sanayi rekabete dayanamamış ve çoğu üretim tezgahı kapanmıştır. • Önceden ihraç edilen bir çok ürün ithal edilmeye başlanmıştır. • SONUÇ: Dış ticaret açığı…
Toprak kayıpları ile birlikte, dış ticaret açığının finansmanı imkansız hale gelmiş, dış borç almak kaçınılmaz olmuştur. • 1854’de ilk dış borç alınmıştır. • Borcun ana para ve faiz ödemeleri, zaten açık pazar konumuna düşen Osmanlı’yı, mali açıdan da batıya bağımlı hale getirmiştir. • Borcun borçla ödenmesi gündeme gelmiştir. • Çünkü üretim zaten düşmüştür… • SONUÇ: Düyun-u Umumiye İdaresi (DUİ)
DUİ Şu anda İstanbul Lisesi olarak faaliyet gösteren bu binada kurulmuştur!...
Osmanlı’da sadece geleneksel bir üretim anlayışı değil, aynı zamanda etnik bir işbölümü de söz konusu idi. • Türkler; çiftçi, asker, memur ve esnaf • Gayri müslimler ise tüccardı. • Serbest Dış Ticaret Antlaşması, gayrimüslimleri daha da zenginleştirirken, Türkleri de iyice fakirleştirmiştir. • Birinci Dünya Savaşı sonunda, sadece Anadolu, yani fakir Türkler bize kalmıştır…
Osmanlı Devleti’nin Son Döneminde Sektörlerin Durumu Tarım Sektörü
Milli Hasılanın %55’i tarım sektörü tarafından üretiliyor. • Nüfusun %80’i tarım ile geçiniyor. • Tarımsal üretimin %80’i bitkisel, %20’si hayvansal üretimdir. • Bitkisel üretimin %74’ü tahıldır. • Serbest Dış Ticaret antlaşması ihracatı artırma gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. • Bu da, sınai bitki üretimini artırmıştır…
1899-1911 • Pamuk %472 • Fındık %217 • Tütün %191 • İpek Kozası %122 oranında artmış • Hububat ise sadece %51 artmıştır… • Bunun nedeni DUİ’nin alacaklarını tahsil etmek istemesi nedeniyle, sınai bitki üretimini teşvik etmesidir…
Tarımsal ilerlemede devletin de rolü vardır. • Yeni teknikler teşvik edilmiş, • Tarımsal kredi sistemi yeniden düzenlenmiş, • Tarım okulları ve örnek çiftlikler kurulmuş, • Sulama için teşvikler verilmiştir… • Yeterli midir? – Cevap: HAYIR…
İlk pulluk (modern tarım aletlerinden biridir) 19. yy’ın sonlarında gelmiştir. • I. Dünya Savaşı sırasında modern alet girişi hızlanmış, ancak tamir imkanı olmadığından kısa sürede bir kenara atılmıştır. • Kullanılan aletler genelde; karasaban, kağnı ve dövendir • SONUÇ: Kaynaklar etkin bir şekilde kullanılmamaktadır… Zirai üretim göreceli olarak düşük kalmaktadır…
Mustafa Kemal Atatürk – Atatürk Orman Çiftliği’nde traktör kullanırken
1858 Arazi Kanunu • Batılı devletlerin telkini ile Miri toprak sistemi bırakılmış, tarımsal alanlar için özel mülkiyet yolu açılmıştır. • Toprak alım-satımı yasaktır. • Yabancıların toprak alımı yasaktır. • Daha sonraları yapılan düzenlemeler ile alım-satım ve yabancıların arazi edinmesi serbest bırakılmıştır…
Bu kanun, toprak ağalarının ortaya çıkmasını hızlandırmış, devlete ait olan arazilerin büyük kısmı yağmalanmıştır. • 1920’lerde tarıma uygun arazi 23 milyon hektar. 11 milyon hektar işlenmektedir. Kalan kısmı devlete aittir ve işlenmemektedir. Bunların bir kısmı mübadil vatandaşların iskanı için kullanılmış, kalanı da yine yağma edilmiştir…
Arazinin yarıya yakın kısmının işlenmeme nedeni, nüfusun büyük kısmının savaşlarda kaybedilmesi nedeniyle işgücünün yetersiz olması, • Tohum bulmaktaki zorluklar, • Ve talep yetersizliğidir… 2inci saatin sonu
Günümüz Türkiye’sinin görece geri kalmışlığı, Osmanlı Devleti’nin sanayileşememesinden kaynaklanan nedenlere bağlanabilir. • Osmanlı devleti sanayileşmiş olsaydı, günümüz Türkiye’si gelişmekte olan bir ülke değil, gelişmiş bir ülke olurdu. • Siyasal gelişmeler, imparatorluğu parçalayıp ulusal devletlerin ortaya çıkmasına neden olmuş olsaydı bile, Türkiye bugün daha ileri bir seviyede olabilirdi.
Osmanlı’nın sanayileşememesinin nedenini, sadece serbest dış ticaret antlaşmasına ve açık Pazar oluşuna bağlamak, işin kolayına kaçmak olur. • Osmanlı aydınlarındaki genel görüş, Osmanlının karşılaştırmalı üstünlüğünün tarım ve ticaret alanında olduğu ve bu nedenle sanayileşmemesi gerektiği yönündeydi • Onlara göre sanayileşme çabaları, kaynak israfı demekti, çünkü o alanda karşılaştırmalı üstünlüğümüz yoktu.
19uncu yy’ın sonlarında, geleneksel üretim anlayışına dayalı yerli sanayinin çökmesiyle birlikte bu düşüncenin yanlış olduğu anlaşıldı ve sanayileşmek gerektiği fikri ortaya atıldı. • Bu çaba ilk olarak II. Meşrutiyet sonrasına rastlar…
II. Meşrutiyet Sonrası Sanayileşme Çabaları • Gelişen milliyetçilik akımları ile birlikte, İttihat ve Terakki hükümeti, sanayi alanında da millileşmek gerektiğini savunmaya başladı. • Bu bağlamda, Aralık 1913’te Teşvik-i Sanayi Kanunu Muvakkat’ını, • 1914’te Teşvik-i Sanayi Kanunu Talimatnamesini, • Ve 1917’de ise, bu kanunun uygulama yönetmeliğini çıkardı.
Bir işyerinin kanun kapsamına girebilmesi için; • En az 5 beygir gücü bir enerji ile, ham ve yarı mamul maddelerin şeklini değiştirebilmesi, • En az 1000 liralık bina, araç ve gerece sahip olması, • Yılda toplam 750 işçi çalıştırmış olması gerekliydi.
Teşvik-i Sanayi Kanunu yürürlüğe girdikten kısa bir süre sonra I. Dünya Savaşı başladı. • Savaş döneminde yabancı kuruluşlar kanun kapsamından çıkarıldı, • Kapitülasyonlar tek taraflı olarak kaldırıldı, • Gümrük duvarları yükseltildi. • Ancak bu çabaların hiç birisi başarılı olmadı.
Sermaye ve girişimci yetersizliği, • Savaşın giderek ağırlaşan şartları ve • Geç kalınmış olması bunun en önemli nedenleri arasında sayılabilir.
Kanun kapsamına giren kuruluşların yararlanacağı teşvik ve muafiyetler şunlardır; • Fabrika kurmak için 5 dönüm arazi bedava verilecek, • Fabrika kurulan araziler, fabrika tesisatı, emlak ve temettü vergileri ile, belediye harç ve resimlerinden muaf olacak, • Fabrika tesisi ve geliştirilmesi için gerekli olan malzeme ülkede üretilinceye kadar, gümrük resimlerinden muaf olacak,
4. Fabrikaların imalatta kullanacakları hammaddeler, yerlisi yoksa gümrük resminden muaf olacak, 5. Fabrikaların dışarıya yapacağı satışlardan gümrük resmi alınmayacak, 6. Hükümet kamu harcaması yaparken mümkün olduğu kadar yerli ürünleri tercih edecek. 7. Bu teşvik ve muafiyetler 15 yıl süre ile geçerli olacaktır.
Bu kanuna 2 eleştiri yapılmıştır: • Kanun, kredi kolaylığı sağlama konusunda herhangi bir içeriğe sahip değildir ve • Dış rekabete karşı yerli sanayiyi korumakta yetersiz önlemler almıştır. • Savaş döneminde kapitülasyonların kaldırıldığı ve gümrüklerin yükseltildiği hatırlanırsa, ikinci eleştiriye cevap verilmiştir denilebilir…
Dönemin Diğer Çabaları • 10 bin Türk genci Almanya’daki fabrikalara staj için gönderildi, • Sanayi ve Ticaret odaları Almanya’ya burslu öğrenci gönderdi, • Teknisyen yetiştirmek için kurslar açıldı, • Girişimci yetiştirmek ve desteklemek için dernekler kuruldu, • Şirketleşme ve banka kurma çabaları hızlandı.
Bu kanundan yararlanmak için 117 kuruluş müracaatta bulunmuştur. • Bunlardan 65 tanesi İstanbul ve civarında idi. • 1908-1914 yılları arasında, sanayileşme çabaları etkisini göstermiş ve Müslüman-Türk sermayeli kuruluşların sayısında bir kıpırdanma görülmüştür.
Osmanlı Devleti’nin Son 10 Yılında Sanayinin Durumu • 1913-1915 yılları arasında yapılan sayımlarda, • İstanbul ve Batı Anadolu’da olan, • En az 10 işçi çalıştıran ve • Teşvik-i Sanayi Kanunu kapsamında olan işyerleri dikkate alınmıştır. • Sonuçlar 1917’de yayınlanmıştır.
1913-1915 Sanayi Sayımı Sonuçlarına Göre, 1915 yılında İstanbul ve Batı Anadolu’da Sanayinin Durumu
Bu tabloda şu noktalar dikkat çekmektedir. • Tüketim malları üretimi, toplam üretimin büyük kısmını oluşturmaktadır. Sadece gıda ve tekstilin toplam içindeki payı %82.3’tür. • Osmanlı sanayisi tarımsal girdi kullanan bir sanayi idi. • Aşırı derecede bölgesel yoğunlaşma vardır.
4. Sanayinin etnik gruplara göre mülkiyet dağılımı dikkate alınmamıştır. Başka kaynaklardan alınan bilgilere göre, sanayinin %15’i Türklere, geri kalan kısmı gayri müslimlere aittir. 5. Yabancı sermayenin payı çok yüksektir. 1914’e kadar yapılan 81.7 milyon Osmanlı Lirası tutarındaki yatırımın, %50’si Fransızlara, %28’i Almanlara, %15’i İngilizlere aittir.
6. Büyük sanayi kuruluşları devlet tarafından kurulmuştur. 7. Sanayi kuruluşlarında BG yetersiz, teknoloji geri idi.
Bankacılık, ulaştırma ve ticaret gibi hizmet sektörlerinin GSMH içindeki payı %33 civarında idi. • Serbest dış ticaret antlaşması nedeniyle bu sektörler son dönemde çok hızlı gelişmiştir. • Genelde hizmet sektörü, reel sektördeki gelişmelerden dolayı gelişir. • Osmanlı’da hizmet sektörünün gelişimi bundan kaynaklanmamıştır.
Piyasaya kapalı tarım alanlarının piyasaya açılması için demir yolu yapım imtiyazlarının ve kapitülasyonların verilmesi, hizmet sektöründeki gelişmenin en önemli nedenidir. • Bankacılık sektöründe de Osmanlı’nın içerisinde bulunduğu mali kriz etkilidir. Osmanlı’ya borç vermek için bir çok yabancı banker bu alana yatırım yapmıştır.
1914 yılına kadar yapıldığını söylediğimiz 81.7 milyon Osmanlı Lirası tutarındaki yatırımın, 61.3 milyon liralık kısmı, demiryolu, bankacılık ve ticaret yatırımlarıdır. • Özellikle demiryolu yapım imtiyazları rekabet konusu olmuştur. • Çünkü, yapılan demiryolu güzergahındaki her türlü yer altı ve yerüstü ticari zenginlikler, yatırımı yapan kuruluş tarafından işletilmektedir. • Almanlara verilen Bağdat demiryolu imtiyazı bunun en güzel örneğidir.
Ayrıca Osmanlı devleti, borçlanarak demiryolu yapan kuruluşun sermayesine katkı sağladığı gibi, KM garantisi vererek de kuruluşun zarar etmesini önlemeye çalışmıştır. • 1914 yılına kadar yapılan 6107 km demiryolunun 4037 km’si yabancılar tarafından yapılmıştı. • 1899-1909 döneminde, yabancı demiryolu şirketleri 26 milyon sterlin kar etmiş, ayrıca 10 milyon sterlin km garantisi için para almışlardır. • Bu bağlamda, yapılan 46.9 milyon sterlin tutarındaki yatırımların neredeyse 2 yılda amorti edildiği görülmektedir.
Bütün bu yatırımlara rağmen demiryolu oldukça yetersizdi. Osmanlı’dan Türkiye’ye kalan toplam demiryolu uzunluğu 4100 km’dir. Aynı dönemde Avrupa’da demiryollarının uzunluğu 338.9 bin km’dir. • Türkiye Cumhuriyeti 1939’a kadar, eski hatların bakım ve onarımını yapmış, yeni hatlarla birlikte demiryolu ağını 2 katına çıkarmıştır.
Yabancıların karlı buldukları bir diğer alan bankacılık sektörüdür. • Yerli bankerlerin olmaması, yabancıların bu alanda hızla gelişmesine olanak sağlamıştır. • 1914 yılına kadar bankacılık sektöründe yapılan 9.8 milyon lira tutarındaki yatırımın %38.2’si Fransızlara, %33.1’i İngilizlere, %19.7’si Almanlara aittir. • Bu yabancı bankalar, gayrimüslim tüccarlarla birlikte, tarımsal ve madensel hammaddelerin ucuza kapatılması operasyonunu yürütmekle kalmamış, tahvil ve hazine bonosu alarak, Osmanlı’ya borç vermeyi de karlı bulmuşlardır.
İlk yerli banka, Mithat Paşa’nın 1863’de kurduğu Tarım Kredi Kooperatiflerinin Ziraat Bankası’na dönüşmesi ile gerçekleşmiştir. Bankacılık alanında etkili bir rol oynayamamıştır. • En etkin banka, İngiliz-Fransız ortaklığı ile kurulan Bank-i Osmani-i Şahane 1863 (yani Osmanlı Bankası) olmuştur. • Bu banka 1875’de imzalanan bir antlaşma ile “Devlet Bankası” haline gelmiştir. Emisyon yetkisini TCMB kuruluncaya kadar elinde tutmuştur.