170 likes | 794 Views
ORTAÇAĞ İSLAM DÜNYASINda Bilim. Büyük atılım dönemi İslamiyet’ten önce Arabistan kabile ve aşiretlerin yaşadığı bir bölgeydi. Musevilik ve Hristiyanlık etkisini gösterene kadar bölgede çok tanrılı ilkel bir din, yer yer putperestlik egemendi.
E N D
Büyük atılım dönemi • İslamiyet’ten önce Arabistan kabile ve aşiretlerin yaşadığı bir bölgeydi. Musevilik ve Hristiyanlık etkisini gösterene kadar bölgede çok tanrılı ilkel bir din, yer yer putperestlik egemendi. • 7 yy.da İslam dininin ortaya çıkması, dünyaya ve hayatı anlamaya dair yeni bir bakış açısı ve anlayış (paradigma) getirdi. • Arapların komşu ülkeleri fethi ile başlayan bu süreç, bilim ve felsefe alanındaki meyvelerini kısa sürede verdi. • M.S. 8. ve 12 yy. arasında geçen 400 yıllık dönemde, bilim ve düşüncenin meşalesi Atlas Okyanusu kıyılarından Orta Asya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada yandı.
M.S. 571 yılında doğan Hz. Muhammed, önceleri ticaretle uğraşırken 40 yaşında yani 610 yılında kendisine kutsal bir giz “Allah tektir; Muhammed, O’nun elçisidir” vahiy edildi. • Kendisine inanların sayısı hızla artınca M.S. 622 yılında Mekke’den Medine’ye göç etmek zorunda kaldı. Bu tarihten (M.S. 622) itibaren Araplar, 650 yılına kadar Filistin, Irak, Suriye ve Mısır’ı fethettiler. Daha sonra, İran, Türkistan, Kuzey Afrika ve Güney İspanya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyaya yayıldılar. • Müslümanların bu fetih başarıları ve dolayısıyla İslam biliminin parlak dönemi 11. yy sonlarından itibaren, yönetimde baş gösteren bozukluklar nedeniyle tam bir çöküşle son buldu.
Aslında Araplar ne koyu dindar ne de asker ruhlu bir milletti. Ancak yeni dinlerini yaymak istiyorlardı ve bu sayede batıda Yunan ve Roma, doğuda ise İran ve Hint kültürlerinin mirasıyla temasa geçme imkanı buldular. Bu sayede, fethettikleri yerlerdeki bilimsel ve kültürel mirası öğrenme şansı yakaladılar. • İslam Dünyasının etkilendiği ilk kültür doğudaki Hint kültürü olmuştur. Bu nedenle Hint kültürün hayvan masallarını konu alan eseri Kelile ve DimneArapçaya ilk çevrilen eserlerden biridir. • Batı’dan gelen etki ise nispeten daha geç ama yoğun olmuştur. Özellikle İskenderiye, Suriye ve sonraları İran’da buldukları eserleri hızla Arapçaya çevirmeye başladılar.
Özellikle Nesturilerin toplandığı İran’daki Cundişapur İslam dünyası için bir süre kültür ve bilim merkezi oldu. Nesturiler Yunan klasiklerini Arapçaya çevirme işine daha erken başlamışlardı. Amaçları yeni bilgi üretmekten çok eldeki bilgileri toplamak ve işlemekti. • Araplar, Suriye’yi işgal ettikten sonra oradaki Nesturilerin etkisiyle Aristo’yu Platon’a üstün tutan bir felsefeyi benimsediler. M.S. 8 yy.ın sonlarına doğru ünlü Halife Harun el Raşid, Aristoteles’in tüm kitaplarını, Batlamyus, Hipokrat ve Galen gibi ünlü tıpçıların eserlerini Arapça’ya çevirtir. Onu takiben, Abbasi Halifesi Memun (813-833) bilimsel faaliyetlere maddi destek vererek Hindistan’a araştırmacılar yolladı.
Arapların kendilerinden önce Bizanslıların yaptığı gibi, insanlığın bilimsel ürünleri toplama ve koruma yolundaki çabaları bilim ve düşünce tarihinde önemli bir yer tutar. • Arapçaya yapılan çevirilerde başlıca iki yol izlenmiştir: • bilim ve felsefi çevirilerinin çoğu Yunancadan, • edebiyat ve tarihe ilişkin çevirilerin çoğu ise Farsçadan yapılmıştır. • Bunun yanısıra, Araplar astronomiyle ilk kez Sanskritçeden tercüme edilen Brahmagupta’nın Siddhanta’sı ile tanışmışlardır. Binbir Gece Masalları’ndan olan Sindbad Kitapları da ünlü bir denizci olan Sindbad’ın maceralarını anlatır ve Sanskritçeden Arapçaya aktarılmış bir diğer eserdir.
Ortaçağ’da Doğu İslam Dünyasında Bilim • M.S. 8. ve 9. yy. da Müslüman bilim adamları en önemli başarılarını kimya ve tıpalanlarında gösterdi. • İslam Dünyası’ndaki kimya çalışmaları, daha çok Hellenistik Dönem’de İskenderiye’de yapılan simya çalışmalarından etkisinde gelişmiştir. • Başlangıçta amaçları el İksir’i yani “mükemmel madde”yi bulmaktı. Bu aynı zamanda sonsuz yaşamın kapısını aralayacak bir anahtardı. • Kimya alanındaki çalışmalar başlangıçta pratik ve günlük amaçlara yönelikti. Pişirme, metal işleme, ilaç yapma gibi. Birçok madde ve kimya etkileşimlerin keşfedildiği bu bilgiler daha sonra İspanya üzerinden Avrupa’ya aktarıldı.
Ebu Musa Cabir ibn Hayyan(M.S. 721-808 veya 815) • Dönemin en önemli bilim merkezlerinden biri olan Harran Üniversitesinde çalıştı. Batıda Geber olarak bilinir. • Maddelerin atomik yapısını gösteren tespitler yapmıştır. Aristoteles’in izinden giderek maddeyi 4 unsur (toprak, su, hava ve ateş) kuramıyla açıklamaya çalışmış ve bu unsurların nitelikleri (kuru, yaş, soğuk, sıcak) farklı olduğu için bunların birleşmesinden oluşan maddelerin de farklı özelliklere sahip olduğunu belirtmiştir. • Yeryüzündeki bütün maddeleri 3 gruba ayırmıştır: • 1- Alkol gibi uçucu maddeler • 2- Altın, gümüş, bakır ve kurşun gibi metaller • 3- Bazı boya maddeleri gibi uçucu ve metalik olmayan ara maddeler.
Cabir ibn Hayyan’ın kimya bilimine katkıları: 1- Element görüşünün oluşmasına yardımcı olmuştur. 2- Deneylerinde ölçü ve tartı işlemleri üzerinde hassasiyetle durduğu için nicelik anlayışını güçlendirmiştir. 3- Geliştirdiği aletler ile kimya teknolojisinin hizmet etmiştir. Bunlardan biri de el embik (imbik) tir.
Kindi (796-870) Bağdat’ta yaşamıştır. Arapçaya çeviriler yapmış ve matematik, fizik, astronomi, optik ve kimya ile ilgilenmiştir. Geber’in görüşlerinin aksine, “doğada bulunan metallerin her birinin kendine özgü nitelikleri olduğu ve birbirine dönüştürülmesinin mümkün olmadığı” fikrindedir. Razi(öl. 925) Yerleşik inançları sorgulayan düşünceleriyle tanınmış olan Razi kimya ve tıp alanında çalışmalar yapmıştır. Geber’in açtığı yoldan ilerleyerek, “yapısal dönüşüm kuramı”nı benimsemiştir. İlk defa çocuk hastalıklarından çiçek ve kızamık hastalıklarının tanılarını vererek aralarındaki farkları belirtmiştir. Ayrıca ilaçla tedavi yöntemini benimsemiştir.
Harezmi (780-850) Bağdat’ta yaşamıştır. Matematik, astronomi ve coğrafya ile ilgilenmiştir. Cebir sözcüğü Harezmi'nin El’Kitab’ül-Muhtasar fi Hısab’il Cebri ve’l-Mukabele (Cebir ve denklem hesabı üzerine özet kitap) adlı eserinden gelmektedir. Bu kitap matematik tarihinde, birinci ve ikinci dereceden denklemlerin sistematik çözümlerinin yer aldığı ilk eserdir. • Batlamyus’un Coğrafya adlı eserini Kitabu Surati’l-Ard (Yerin biçimi hakkında) adıyla Arapçaya çevirerek İslam Dünyası’nı matematik coğrafyayla tanıştırmıştır.
Farabi (874-950) Bağdat, Harran, Mısır ve Halep’te eğitim gören Türk filozof ve siyasetbilimci. Felsefe, ahlak, fizik, doğa, politika, tıp ve müzik ile ilgilenmiştir. Batıda Alpharabus olarak bilinir. Felsefenin Müslümanlar arasında benimsenmesinde önemli rol oynamıştır. Farabi’nin felsefi sistemi Aristo mantığına dayanan akılcı bir metafizikten oluşur ve Aristo mantığını İslam inancı ile uzlaştırmayı amaçlar. Bununla birlikte, özellikle fizik alanındaki bazı çalışmaları ile Aristo’nun fiziğini eleştirerek düzeltmeye çalışmıştır. Mesela, Farabi Aristo’nun boşluk kavramını kabul etmez. Musikiyle de yakından ilgilenen Farabi’nin Ud ve Kanun‘u icat ettiği ileri sürülmekle birlikte tartışmalı bir konudur.
Farabi Harezmi
Harran Okulu • Harran, M.S. 8-9. yüzyıllarda bilim tarihi bakımından önem taşıyan bazı bilimsel çalışmaların yapılmış olduğunu, bu bağlamda Cabir ibni Hayyan, Sabit ibni Kurra, el- Battani gibi bütün zamanlar için önem taşıyan bazı ünlü bilim adamlarının, matematikçilerin, gök bilginlerinin yaşamış olduğunu bir şehirdi. • Harran’ın bu önemi, M.S. 13. yüzyıldaki Moğol istilası sırasında eski görkeminden hiçbir iz bırakmamacasına yıkılmış ve şehir ve okul ortadan kaybolmuştur. • Harran, klasik Yunan düşüncesinin entellektüel mirasının ve bu mirası içinde bulunduran bilim ve felsefe şaheserlerinin Yunanca’dan bölgenin önceleri kültür dili olan Süryanice’ye çevrildiği önemli birkaç merkezden biri olmuştur.
Ortaçağ İslam Dünyasında Coğrafya Ortaçağ İslam Dünyasında, coğrafyacılar, 1- Dünya’nın çapının ve çevresinin hesaplanması 2- Haritaların düzgün çizilebilmesi için uygun izdüşüm yöntemlerin geliştirilmesi (harita projeksiyonları) 3- Enlem ve boylam çizgilerinden oluşan bir konuşlandırma sisteminin kurulması 4- Dünyanın beşeri ve fiziki coğrafya özelliklerinin belirlenmesi gibi konularda yani hem MATEMATİK COĞRAFYA hem de TASVİRİ COĞRAFYA alanlarında bilime önemli katkılar yapmışlardır.
Matematik coğrafyaçalışmalarının temeli, Halife Memun döneminde, yani 9. yy.ın başlarında, Harizmi tarafından kısmen düzeltilerek ve geliştirilerek Arapçaya kazandırılmış olan Batlamyus’un “Coğrafya” adlı eserine dayanıyordu. Harizmi de Batlamyus gibi Yer’i Ekvator’dan kuzeye doğru yedi iklime (bölgeye) ayırmıştı ve bu görüş bütün İslam coğrafyacıları tarafından benimsenmişti. Halife Memun, tarihte ilk defa dönemin ünlü astronom ve coğrafyacılarından oluşan bir bilim kuruluna Yer’in çevresini ölçerek büyüklüğünü belirleme görevi vermişti.