1 / 14

ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE KRİTİK DÜŞÜNEBİLMEK

ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE KRİTİK DÜŞÜNEBİLMEK. Bakış Açınızı Genişletin M . Ali Uğur. Kritik Düşünebilmek. ‘Enformasyon’ ile ‘bilgi’yi ayırt edebilmek gerek. Kişi enformasyona maruz kalır, onu bilgiye dönüştürmek ise aktif bir zihinsel eylemdir.

wyman
Download Presentation

ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE KRİTİK DÜŞÜNEBİLMEK

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE KRİTİK DÜŞÜNEBİLMEK Bakış AçınızıGenişletin M. Ali Uğur

  2. Kritik Düşünebilmek • ‘Enformasyon’ ile ‘bilgi’yi ayırt edebilmek gerek. Kişi enformasyona maruz kalır, onu bilgiye dönüştürmek ise aktif bir zihinsel eylemdir. • Algılamak, anlamak, anlamlandırmak farkını görebilmeli. • Kritik (eleştirel) düşünmek ve hareket etmek ile amaçsız muhalefet etmek farklı şeylerdir. Kritik düşünmek yapıcı bir eylemdir. • Kritik düşünmek kazanılabilecek bir melekedir. Düşünme egzersizleri yapmak gerekir.

  3. Analitik Düşünebilmek • Analitik olabilmek olguları bileşenlerine ayırabilme ve bu şekilde açıklayabilme becerisidir. (Arabayı açıklamak onu parçalamak ve fizik-kimya’ya indirgemekle mümkündür). • Açıklamada temel esas sebep-sonuç ilişkilerini ortaya koyabilmektir. • Analitik (analytical) düşünmenin tersi tasviri (descriptive) olmaktır ki bizi ezberciliğe götürür. • Bilimsel bilgiye ulaşmak, kritik düşünme melekesini analitik yöntemle uygulamak ile mümkündür.

  4. Sosyal Bilimler • Temel bilimlerde sebep-sonuç ilişkilerini ortaya koymak kontrollü laboratuvar ortamlarında nispeten kolaydır. • Bir illüzyonistin algı yanıltması nihai analizde fiziksel kanunlar çerçevesinde açıklanabilir. • Sosyal bilimlerde ise süreçler daha karmaşık ve kontrol dışıdır. Bu nedenle manipüle edilme riski daha yüksektir. • Olayların teleolojik akil yürütmelerle (sebep-sonuç ilişkilerini tersine döndürmek) açıklanması yanılgılara yol açabilir. • Bu nedenle sosyal bilimler bakış acısına göre hem riskler ile doludur (çünkü bilimsel objektiflik çok zordur), hem de meraklısı için heyecanlı bir sübjektiflik içerir. • Bu heyecanlı sübjektifliğin getireceği risk ise ancak kuvvetli referans noktalarına pergelin sivri ucunu batırmakla mümkün olacaktır.

  5. Uluslararası İlişkiler • Siyaset biliminden türemiş olduğundan sosyal bilimlerin tüm sübjektif risklerini içinde barındırır. Çünkü fizik gibi tartışılmaz (!) kanunları yoktur. • Uluslararası ilişkiler nedir, ne değildir? • Dış politika güncesi kesinlikle değildir; olaylar almanağı değildir; savaş-barış tercihinden ibaret değildir. • Bir kere algılanmış bir gerçekliktir (perceived reality): Duyularımızla algıladığımız ve aklımızla yorumladığımız olgular bütünüdür. Ama mutlak gerçeklik değildir. • Perception: algı, idrak, kavrayış, sezgi, feraset, dirayet. • Dolayısıyla uluslararası ilişkilerde günlük karşımıza çıkan olgular aslında gerçeğin kendisi değil, olguları bize ulaştıran muhtelif kanalların filtreleri ve kendi akil filtremizin süzdüğü bir tercihli algılar bütünüdür. • Örnek: kiminin teröristi (-) kiminin özgürlük savaşçısıdır (+). Tabi bilimlerde böyle bir şey mümkün olmaz. Bir olgu zıt iki şekilde ifade edilemez.

  6. Teori ve Uluslararası İlişkiler • Bilimin amaç olguları açıklayabilmektir. Her bilim dalı için en geniş ve iddialı açıklayıcılar teorilerdir. • Uluslararası ilişkilerin de elbette teorileri var. Birkaç temel eleştiri: • Teorileri bizler oluşturduğumuza göre bizim insani eksikliklerimizi de içermiyor mu? • Teoriler ‘bilimsel’ olma iddiasında olduğuna ve bilimde hissiyat olmaması gerektiğine göre ‘normatif’ hassasiyetlerimizi yok farz etmiyor mu? (e.g. devletin çıkarı esastır, ya insanın çıkarı?) • Uluslararası ilişkiler bağımsız bir bilim dalı olarak Anglo-Amerikan akademik camiasının bir urunu olduğundan varsayımları dünyanın çok büyük bir kesimini yok saymıyor mu? (e.g. devlet egemenliği temel amaç ve devlet ana aktör; her medeniyette böyle mi ?)

  7. Üç Temel Ekol • Ya da iki-buçuk ekol mu?: İki ana ekol ve kritik ekol. • Uluslararası ilişkiler esas olarak iki ana ekolun arasındaki kadim tartışma çevresinde şekillenmiştir: realizm – idealizm. • Biri diğerini utopyacilikla, diğeri de ötekini aşırı kötümserlik ve devlet merkezcilikle suçlamıştır. • Uluslararası konjonktürün gidişatına göre realizm öne çıkmış, daha sonra ise eski alternatif ekol liberalizm olarak tekrar yeşermiştir. • Son donemde ise modernist anlayışın her alanda eleştirisinden bu bilim dalı da nasibini almış, normlara ve farklılıklara daha sempati ile bakan üçüncü yol (critical analysis) yükselişe geçmiştir.

  8. Temel Varsayımlar • Realizm (Power-based): Ortam anarşik, otorite yok, güç mülahazası, devlet çıkarı olgusu, sıfır toplamlı oyun (zero-sum game), güç için rekabet, kaçınılmaz çatışma ortamı, yüzeysel işbirliği, güçler dengesi, devlet güvenliği. • Liberalizm (Interest-based): serbest ticaret, ekonomik bağımlılık, demokratik barış, liberal kurumsallaşma. İnsan doğası itibarıyla iyidir, devletler sistemi anarşiktir, ancak karmaşık ve karşılıklı bağımlılık ile örgütlenme savaşı zorlaştırır. • Kritik ekol (Knowledge-based, yapılandırmacılık - constructivism): uluslararası ilişkilerde stratejik değil sosyolojik interaksiyondur aslında gündemimizi belirleyen. Güç (realizm) ya da zenginlik (liberalizm) değil normlar, tarih, kültür ve kimlik aslında bizim duruşumuzu belirler.

  9. Kritik Ekol • Uluslararası ortamdaki anarşik yapı eşyanın tabiatı gereği değil bizler tarafından (ya da Bati tarafından) ‘yapılmış’ suni bir şeydir, organik ya da kalıcı değildir. • Normların kendileri organiktirler. Zamanla ‘devlet çıkarı’ denen şeyi ‘oluştururlar’. • Uluslararası kurumsallaşma (örgütlenme) sadece ilişkileri düzenlemez, istenirse sistemi tamamen başından oluşturur, aktörlerin davranışlarını dönüştürür. • Dolayısıyla bizim ‘devlet güvenliği’ ya da ‘devlet çıkarı’ dediğimiz kavramlar bizim ufkumuzun darlığını gösterir. Çıkar denen şeyi nasıl tarif ederseniz ona göre hareket edersiniz. Yani ‘çıkar’ bir ‘bağımsız değişken’ değil, normlara göre sekil alacak bir ‘bağımlı değişkendir’.

  10. Teori ve Realite • Aslında karşımıza çıkan çoğu sorunun altında bu farklı bakış açıları yatar. • Teori bize olguları açıklayacak bir araç olarak hizmet etmesi gerekirken kimi akademisyenler ve uygulamadakiler teoriyi önceleyerek sanki onun sağlamasını yapmaya çalışırlar (Darwin ve takipçileri gibi). • Olayları algılamada küllendiğimiz bu farklı ‘prizmalar’ dünya olaylarına gösterdiğimiz tepkinin de sebebidir. • Teoriyi bizlerin bir kurgusu değil gerçeğin ta kendisi olarak görenler kabullendikleri teorinin penceresini tek alternatif ve gerçeğe götüren tek yol olarak addederler. • Bu anlamda uluslararası ilişkiler alanında çalışanlar da farklı teorik perspektifleri algılamaya çalışmalıdır ki kendi bakış açısını başkalarına hakkıyla anlatabilsin. • Ekoller arasında bu empatiyi en iyi yapabilenler kritik analiz ekoludur ve dünyadaki farklı uluslararası yapı tercihlerini (hem tarihi hem de günümüzdeki) anlamada daha mahirdirler. Teoriyi eksik, Batinin teorideki hegemonyasını ise yanlış bulurlar.

  11. Realizmin Dayanılmaz Ağırlığı! • Dünyada en eski (en azından Batı'nın yükselişinden itibaren) ve hala en popüler bakış açısı realizmdir. • Bir devletin kazancı mutlak manada bir başkasının kaybı anlamına gelir. Bu yüzden her şeye stratejik olarak bakılır. • Dünyanın muhtelif yerlerinde devam eden ve nice insanın ölümüne sebep olan çatışmalar aslında bu bakisin bir sonucudur: normlar değil çıkarlar önemlidir. • Uluslararası ilişkilerin bir çalışma alanı olan uluslararası hukuk da bu bakış açısından nasibini almıştır: • Algılanmış gerçeklik; asıl olan olgular ve bizim onu nasıl algıladığımızdır, yoksa olması gerekenin ne olduğu değildir; • Hukuk devletlerin ne yaptığı ya da yapmak istediği ile ilgilenir, neyi yapmasının daha doğru olduğu ile değil. • Hukuk kesinlikle adalet demek değildir çünkü.

  12. Teori ve Müzakere • Uluslararası çatışmaları analiz ederken hem kritik-analitik bir metodolojiyi, hem de teorik çerçeveyi iyi anlamak gerekir. • Teorinin kritiğini yapmak ayrı bir konu, ama bu teoriyi kullanarak olguları analiz edebilmek başka bir konudur çünkü. • Bize son derece adaletsiz ya da hukuk dişi gibi görünen çoğu olgunun aslında başkaları tarafından farklı algılandığını (unutma: perceived reality) akılda tutmak gerekir). • Algı farklılığını gidermek ve benzer algıları paylasan bir kitle oluşturmak zamanla sizin algınızı (perceived reality) başkalarının da algısı haline getirecek, sizin ‘gerçeğiniz’ herkesin gerçeği olacaktır. • Masaya hazırlıklı gelmek, görüşmeye bir taslak koyabilmek sizi kesinlikle bir adim öne atacak, sizin algınız etrafında bir müzakere cereyan edecektir (Tıpkı Bati-dominant bir uluslararası ilişkiler teorisinin sanki olması gereken şeymişçesine algılanması gibi).

  13. İşbirliği İçin Müzakere • Neler yapmak gerek? • Prensip: Tarafları rakip değil problem çözümünde ortak olarak algıla • Amaç: Zafer için değil akılcı çözüme odaklan • Davranış: Taviz isteme, birlikte çalış, problemle ilgilen • Oyun: Sıfır kazancı oyuna değil birlikte kazanmaya bak • Pozisyon: Belirli pozisyonlara değil karşılıklı çıkara odaklan • Çizgiler: Kırmızı çizgiler üzerinde durma, kandırmaya çalışma • Normlar: Pozisyonunda ısrar etme, objektif kriterlere dayan • Güven: ‘Bana güven’ deme ama kesinlikle güven ver

  14. Güç, Çıkar, Normlar.. • Olayları bir kenara bırakıp küçük bir simülasyon yapalım. Acaba bizler güç mu, çıkar mi, yoksa değerler pesinde mi koşuyoruz? • Üç devlet temsilcisi bir müzakere yapacak ve bir ‘pastadan’ pay alacaklar. Ancak tek başlarına pay almaları imkânsız. Uçlu işbirliğinden ortaya çıkacak artı değer 121, ancak aralarında paylaşmaları gerekiyor. Paylaşmak için ise anlaşmaları gerekiyor. Sadece tek bir anlaşma mümkün. • A ve B anlaşırsa paylaşılacak değer 118 • A ve C anlaşırsa paylaşılacak değer 84 • B ve C anlaşırsa paylaşılacak değer 50 • A, B ve C anlaşırsa paylaşılacak değer 121

More Related