620 likes | 1.22k Views
CUMHURİYET HAZIRLIKLARI VE CUMHURİYET. 1- Cumhuriyet Öncesi Gelişmeler -Egemenlik Kavramı -Türk Tarihinde Egemenliğin Kullanımı -Egemenliğin Saltanattan Halka Geçiş Süreci - Mustafa Kemal Döneminde Cumhuriyet Adımları 2- Cumhuriyetin İlânı 3- Cumhuriyetçilik
E N D
CUMHURİYET HAZIRLIKLARI VE CUMHURİYET 1- Cumhuriyet Öncesi Gelişmeler -Egemenlik Kavramı -Türk Tarihinde Egemenliğin Kullanımı -Egemenliğin Saltanattan Halka Geçiş Süreci -Mustafa Kemal Döneminde Cumhuriyet Adımları 2- Cumhuriyetin İlânı 3- Cumhuriyetçilik 4- Atatürk ve Cumhuriyet
HOŞGELDİNİZ • Değerli Arkadaşlar; • Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi II dersine hoş geldiniz. Birinci dönem Türk İnkılâbının Hazırlık Dönemi ve Türk Kurtuluş Savaşını içeren dersimizi işledik. Bu dönem ise Cumhuriyetin ilânından itibaren Türk devletinin kuruluş ve gelişme sürecini, Türk İnkılâbının evrelerini ele alacağız. • Değerli Arkadaşlar; Türk inkılâbının bir bütün olduğunu her fırsatta dile getirdik. İnkılâp hareketleri Türk tarihi içinde bir bütünlük arz eder. Bu bütünlüğü hem inkılâp hareketlerini bir bütün olarak ele alışımızda hem de inkılâpları tek - tek ele aldığımızda görebiliriz. Yine Atatürk inkılâplarını Türk tarihinin devamlılığı ve Türk Milletinin gelişim süreci açısından da değerlendirmeliyiz.
KONUMUZ CUMHURİYET • İlk konumuz yeni Türk devletinin yeni cephesiyle kuruluşunu simgeleyen Cumhuriyet. Atatürk inkılâplarının hepsi tarihi bir gelişmenin ürünüdür. Hiçbir inkılâp hareketi Mustafa Kemal’in kafasında birden bire şekillenip gerçekleştirilmedi. Cumhuriyet birden bire ilân edilmedi. Türkiye demokratik bir tecrübe sonrasında CUMHURİYET’e kavuştu.
CUMHURİYET ve EGEMENLİK • Cumhuriyet; Halkın egemenliği prensibini hedef alan seçim usulüne dayalı bir sistem. • Öyleyse hâkimiyet (egemenlik) nedir? Türk tarihinde egemenliğin kullanımı ve halka geçiş süreci nasıl işlemiştir?
Egemenlik; • Türkçemizde hâkimiyet kelimesi ile de ifade edilir. • Egemenlik; • bir devletin yönetiminde en son ve kesin sözü söyleme ve bunun uygulanabilme durumudur. Kısaca devlet yönetiminde en üstün buyurma gücüdür.
Egemenlik Kavramının Ortaya Çıkışı • Siyasi manâda egemenlik modern devlet kavramı ile ortaya çıkmıştır. Yani kelimenin dünya tarihinde aşağı yukarı üç yüzyıllık bir geçmişi vardır. Hâkimiyet son üç yüz yıldan beri tartışılan bir kavram olmuştur. Egemenliğin kaynağı, Devletleri yönetenlerin egemenliği kullanma biçimi sorgulanmaya başlamıştır.
Magna Cartha • 1215 yılında İngiliz soyluları ile kral arasında imzalanan birtakım bireysel hak ve özgürlükler tanıyan bir sözleşmedir. • Kral John ile Baronlar arasında kralın yetkilerini belirlemek amacıyla hazırlanan bu metinde Kralın yetkilerini din adamları ve halk adına sınırlayan anlaşmada özgür hiç kimsenin, ülke kanunlarına göre yargılanıp hüküm giymeden tutuklanmayacağı ve hapsedilmeyeceği, mal ve mülkünde mahrum bırakılamayacağı hususu dile getiriliyor. Yani Kral, halk karşısında bir takım yükümlülükleri hukukî olarak kabul ederek egemenliğine sınır getirmiştir. • Daha sonra manga carta sonraki krallar tarafından geliştirilecek ve bu yönüyle İngiltere demokrasinin beşiği olarak kabul edilecektir.
John (İngiltere kralı) Kral Yurtsuz John (24 Aralık1166 – 18/19 Ekim1216), 1215'te Magna Carta'yı imzalayan İngiltere Kralıdır.
"http://tr.wikipedia.org/wiki/John_(%C4%B0ngiltere_kral%C4%B1)" adresinden alındı. • Johnyaptığı işkenceler yüzünden anavatanı olan İngiltere'den sürgün edilmiştir. Baronlar (büyük toprak sahipleri)ona eğer önerecekleri antlaşmayı kabul ederse onu tekrar kral yapacaklarını söylediler. Kral çaresizce bu antlaşmayı imzaladı (Magna Carta Libertatum 1215). Bu antlaşmanın önemi tarihteki (insan haklarıyla ilgili)ilk yazılı antlaşma olmasıdır. Ancak baronlara tanınan ayrıcalıklar sebebiyle tamamen demokratik bir antlaşma değildir.
Beyannâmeler • Fransız ihtilâlcilerinin yayınladıkları İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannâmesinde açıkça “egemenliğin halka aid olduğu” ifade edilmiştir.
Türk Tarihinde Egemenliğin Kullanımı • Türklerde egemenlik terimi Türk devletlerinin ortaya çıkışından beri gündemde olmuştur. Egemenlik, Türk devlet geleneğinin temel unsurlarından biridir.
Mete (Oğuz) Han • Türk Devlet Geleneği yazılı kaynaklara göre ilk Türk Devleti olarak bilinen Hun Devleti’nin kurucusu Mete Han’ın idarî, askerî, malî ve sosyal konularda uygulamaya koymuş olduğu millet ve devlet hayatının temel değerleri ile başlamıştır. • Türk devlet geleneği büyüklü-küçüklü 120 Türk Devleti’nde bir töre hâlinde 2300 yıldan beri uygulanmıştır.
TÖRE • Türk tarihinin millî kahramanı Oğuz Han, Büyük Hun İmparatorluğunu kurduğunda Türk devlet geleneğinin temel taşlarını koyduğu kanunları Oğuz töresi olarak devam etmiştir.
Egemenlik ve 24 Oğuz Boyu • Oğuz töresine göre; • Türklerde egemenlik kendi soylarını Oğuz Han’a bağlayan 24 Oğuz boyu beyleri tarafından kullanılmıştır. • Türklerde egemenliği kullanan hakanlar egemenliği halkının üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmamışlardır. • Egemenlik çok geniş topraklara yayılmış halkı derleyip toparlamak, onları düşmana karşı korumak, gerektiğinde bir baba şefkati ile muamele etmek için kullanılmıştır.
Egemenlik Kayıtsız Değildir“kut” anlayışı • Halkı üzerinde bu görevi yerine getiremeyen hakanların ellerinden egemenlik hakkı alınmıştır. Biz bu anlayışa “kut” diyoruz. Tanrı’dan Türkleri idare etme yetkisini yani “kut”u alan hanedan üyesinin saltanatı kayd-ı hayat şartına bağlı değildir.
Mustafa Kemal ve“Kut” • Nitekim Mustafa Kemal 1920 yılında İstanbul işgal edildiğinde yayınladığı protesto metninde davamızın Türk geleneğine uygunluğundan ve “kut” sallığından bahsederken artık Osmanlı hanedanı adına egemenliği elinde bulunduran Padişah Vahdeddin’in elinden “kut”un alındığını ifade ediyordu. • Yine Mustafa Kemal saltanatın kaldırılması sürecinde mecliste yaptığı konuşmalarda artık egemenliğin değiştiğini vurguluyordu.
Oligarşiden Monarşiye • İslâmiyet öncesi Orta Asya Türkleri monarşiden çok oligarşik devlet biçimlerine eğilim göstermişlerdir. Böyle bir yapı içinde oldukça geniş kesimleri içine alan oligarşik yönetim toplumda göze çarpan bir eşitsizlik meydana getirmedi. • Türkler, İslâmiyeti benimsedikten sonra Ortadoğu’da kurdukları devletlerle monarşiye doğru bir eğilim ortaya koydular.
Osmanlılar ve Egemenlik • Osmanlı devleti tam bir monarşik düzen oluşturmuştur. • Egemenlik kayıtsız şartsız Osmanlı hanedanına aittir. • Din ve ahlâk kuralları dışında hiçbir güç padişahı sınırlayamaz. • Merkeziyetçi bir yapı oluşturan Osmanlı padişahları bu haklarını özenle korumuşlardır.
Egemenliğin Saltanattan Halka Geçiş Süreci • Atatürk Cumhuriyetinin iki temel niteliği vardır: Biri millî olmak, diğeri demokratik olmak. • Millî olmak: “Bir millet esasına dayanmak”tır. O millet de Türk milletidir. • Demokratik olmak: Millet iradesinin yönetime yansımasıdır. Şeklen Cumhuriyet değil; özde de milletin iradesini yönetime yansıtmak demektir.
Egemenlik Anlayışının Değişimi • Cumhuriyet birden bire gerçekleşmediğine göre bu iki nitelik de birdenbire ortaya çıkmadı. Ki Cumhuriyetin birdenbire gerçekleşmediğini belirtmekten maksadımız bu iki niteliğin birden bire ortaya çıkmadığını ifade etmek içindir. Öyleyse bu iki nitelik nasıl olgunlaştı da Cumhuriyeti ilân edebilecek bir seviyeye ulaştık? Bunun için Türk toplumunda Cumhuriyet’e kadar egemenlik ve demokrasi anlayışındaki gelişmelere bir göz atalım:
Osmanlı’da Egemenliğin Değişim Süreci • Demokrasi egemenliğin kişiden millete geçişini ifade eder. Öyleyse Türk toplumunda kişi egemenliğinden millet egemenliğine geçiş nasıl bir seyir takip etmiştir? Bunun için Osmanlı-Türk toplumunda egemenliğin saltanat makamından millete geçişini ele almamız gerekiyor.
Egemenliğin Ortakları • Osmanlı devletinde ilk ıslahatlar askerî yapı ile ilgili idi. • III. Selim ve II. Mahmud’tan itibaren diğer alanlarda da yenilik yapma ihtiyacı ortaya çıktı. • İlk değişiklik padişahın egemenliğinin kullanımı ile ilgili idi.
Demokrasi ve Osmanlılar • Osmanlı devletinin 17.yüzyılın ortalarından itibaren sarsılmaya başlamasıyla bu yüzyılın sonlarından itibaren önce askerî alanda bir takım düzenlemelere gidilmiştir. Bir yüzyıl sonra da diğer alanlarda yenilik dönemi başlayacaktır. Ancak bu dönemde batıda iyice alevlenen demokrasi akımının Osmanlı devletine sokulması düşünülmemiştir. Hatta Osmanlı padişahları sarsılmaya başlayan egemenlik anlayışları karşısında tutunacak yeni dallar arayışına gireceklerdir. Halifelik gibi.
Osmanlı Devletinde Egemenliğin Karakterini Değiştiren Olaylar • Sened-i İttifak • Tanzimat Fermanı • Islahat Fermanı • Meşrutiyetler
SENED-İ İTTİFAK • Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa başkanlığında bir tarafta âyanlar, diğer tarafta devletin ileri gelenleri arasında 29 Eylül 1808’de Kağıthâne’de “meşveret-i amme” denilen büyük bir toplantı yapıldı. Toplantıda varılan kararlar “Sened-i İttifak” adı verilen bir belgede tespit edildi. • Sened-i ittifak basit bir anayasa taslağı mahiyetindedir. Bu belgede padişahın en üstün egemenlik makamı olduğu belirtilmişse de aslında bu durum egemenliğin üstünlüğünün tartışılmaya başladığını gösterir.
TANZİMAT FERMANI • II. Mahmud’unbu yolda yaptığı hazırlıkları yerine geçen oğlu Abdülmecid devam ettirdi ve Tanzimat fermanını ilân etti. • Tanzimatla can, mal ve namusun korunması için bağımsız mahkemelere yetki verilirken padişah da yüzyıllardır sahip olduğu cezâlandırma hakkından kendi isteği ile vaz geçiyordu. • Tanzimatla Osmanlı toplumuna özgürlük gelmemiş ancak demokrasinin temellerinden biri yani can, mal ve namus güvenliği sağlanmıştı.
ISLAHAT FERMANI • Osmanlı vatandaşları arasındaki bazı hukukî farkları ortadan kaldırıp herkesi yasalar karşısında eşit tuttu. • Bu zamana kadar devlet hizmetine sadece Müslümanlar alınırdı. • Müslüman olmayanlar daha fazla vergi öderlerdi.
MEŞRUTİYETLER • Abdülmecid’in ölümünden sonra başa geçen Abdülaziz döneminde reformlar devam etmedi. Devlet hızla çöküşe doğru gitmekte idi. • Gidişin kötü olduğunu gören aydınlara göre; kişisel yönetim sonra erer ve halk da bir ölçüde egemenliğin kullanılmasına katılabilirse yeniden esenliğe çıkmak mümkündü.
CUMHURİYETSİZ EGEMENLİK • Ama yine de bu aydınların hiçbirinin kafasında Cumhuriyet yoktu. Onların istediği meşrutî bir monarşi idi. Zaten Avrupa’da bile Fransa hâricinde Cumhuriyet yoktu. Ama egemenlik hakkına hiçbir ortak tanımak istemeyen Abdülaziz bu düşüncelerin şiddetle karşısındaydı.
İLK ÖZGÜRLÜK MÜCÂDELESİ • Abdülaziz’in bu düşüncelere şiddetle tepki göstermesi Türk tarihinde ilk ve büyük bir özgürlük mücâdelesinin başlamasına yol açtı. • 1876’da Abdülaziz tahttan indirildi. Yerine getirilen V. Murad bir süre sonra akıl hastalığı bahanesiyle tahttan indirildi. • II. Abdülhamid meşruti monarşiye geçeceğine dair söz alınarak tahta oturtuldu. • Bütün bu mücâdeleler içinde asker-sivil aydınlar işbirliği yapmışlardır.
KANUN-I ESASİ • Abdülhamid söz verdiği gibi kanun-ı esasiyi yürürlüğe koydu. Artık Osmanlının da bir anayasası ve bu anayasa çerçevesinde oluşturulacak meclisi vardı. • Fakat bu anayasa demokratik olmadığı gibi meclisin yetkisi de yoktu; -Yasama ve yürütme yetkileri padişahta idi. -Halk sadece yasama işlerinde padişaha danışmanlık yapacak bir meclisin üyelerini seçiyordu. -Siyasi partiler seçime katılamıyordu çünkü halkın siyasi parti kurma yetkisi yoktu.
Kanun-ı Esasi Rafta • Bütün bu önemli aksaklıklara rağmen anayasa uygulansa idi ağır da olsa demokrasi sürecine geçilebilirdi. • Ancak Abdülhamid kısa bir süre sonra Kanun-ı Esasiyi rafa kaldırarak meclisi kapattı ve meşrutî yönetimi askıya aldı. • 1908 yılında İkinci Meşrutiyetin ilânına kadar ülkeyi eskisi gibi mutlakıyetçi anlayışla yönetti.
Hanedandan Vazgeçilemiyor • II. Abdülhamid’in açtığı modern okullarda yetişen aydınlar ilkinden daha şiddetli bir mücâdele başlattılar. • Ancak yine de bu mücadele meşrutî sistem içinde dönmüş Cumhuriyet akla gelmemiştir. Osmanlı hanedanına dayanmayan bir toplum düzeni düşünemiyorlardı. • 28 Temmuz 1908’de Meşrutiyet ikinci kez ilân edilirken herkesin düşüncesi bu yöndeydi.
Padişahın Yetkileri Kısılıyor • 31 Mart 1909 olayında Sultan II. Abdülhamid tahttan indirildi. • Yerine geçen Sultan Reşad’a anayasada köklü değişiklikler yaptırıldı. • Bu değişikliklerle padişahın egemenliği büyük ölçüde kısıldı.
Mustafa Kemal Döneminde Cumhuriyet Adımları • Mustafa Kemal’in kafasında Harpokulundan beri Cumhuriyet düşüncesi vardı.
Mustafa Kemal İstanbul’da iken Harb okulundan beri düşündüğü Cumhuriyet için plânlar yapmaya başladı. • Mustafa Kemal Nutuk’da Müdafaa-i Hukuk döneminde düşünülen kurtuluş çareleri karşısında kendi düşüncelerini şu sözlerle açıklar: • “Efendiler bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da millî hâkimiyete dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak!”
Erzurum Kongresinde Cumhuriyet • Bu Mustafa Kemal’in kendi kafasındaki plânı idi. Başka birilerinin bu plândan haberi yoktu ki Erzurum Kongresine kadar. Erzurum Kongresi sırasında Mustafa Kemal yanında bulunan Mazhar Müfit Kansu’ya dikte ettirdiği notlar arasında; “Zaferden sonra Cumhuriyeti ilân edeceğiz” cümlesi de vardı.
Adım Adım Cumhuriyet • TBMM’nin açılması • Saltanatın Kaldırılması • Halk Fırkasının Kurulması • Yurt Gezisi • Türkiye İktisat Kongresi • Lozan Barış Anlaşması • TBMM’nin yenilenmesi • Ankara’nın Başkent Yapılması
1-TBMM’nin açılması • Cumhuriyete giden yolda atılan ilk ve en önemli adımdır. • Aslında Cumhuriyete 23 Nisan 1920’de doğdu ancak 29 Ekim 1923’de adı konulabildi gözüyle bakabiliriz.
TBMM’ye Kadar Cumhuriyet • Aslında TBMM’nin açılmasına kadar geçen süreci iyi tahlil etmek lâzımdır. Mustafa Kemal Erzurum’da Mazhar Müfit’ e Cumhuriyeti ilân edeceğiz derken kongre sırasında meclisin toplanmasına ve Hükûmet işlerinin meclisin denetimi ve kontrolü altında yapılmasına çalışılacaktır” maddesiyle millî hâkimiyete dayanan bir idareye olağanüstü bu durumda özellikle ihtiyaç duyulduğunu ortaya koymuştur.
Heyet-i Temsiliyye ve Cumhuriyet • Mustafa Kemal Erzurum Kongresinden sonra Sivas kongresinde seçilen Heyet-i Temsiliyye ile bu düşüncesine işlerlik kazandırmak için harekete geçer ve Damad Ferid Paşa’nın protesto edilip istifasının sağlanmasından sonra iş başına getirilen yeni İstanbul hükûmeti ile yaptığı Amasya görüşmesinde alınan ileriye dönük karar meclis-i mebusanın açılması kararı olmuştur.
Misâk-ı Millî ve Cumhuriyet • Amasya protokolü çerçevesinde toplanan Meclis-i Mebusan’ın aldığı Misâk-ı Millîkararı içinde millî egemenliğe dayanan her yönüyle bağımsız bir Türk devleti gizli idi. • İstanbul’un işgal edilip meclis-i mebusanın dağıtılmasından sonra Mustafa KemalAnadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyyesi Başkanı sıfatı ile yeni meclisin Ankara’da toplanması kararını alır.
İstanbul’un İşgali ve Ankara Yolu • İstanbul’un işgal edilip meclis-i mebusanın dağıtılmasından sonra Mustafa Kemal Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyyesi Başkanı sıfatı ile yeni meclisin Ankara’da toplanması kararını alır.
2- Saltanatın Kaldırılması(1 Kasım 1922) • Saltanat Cumhuriyet yolundaki en büyük engelin kaldırılmasıdır. Ankara’da kurulan TBMM hükûmeti Millet egemenliğine dayalı bir hükûmet idi ancak devlet olarak herhangi bir vasfı yoktu. Çünkü İstanbul’da Osmanlı hanedanı bulunuyor ve bu durum hâlen Osmanlı devletinin varlığını ifade ediyordu. Yani tek millet iki hükûmet vardı. Oysa bir millet, iki hükûmeti asla kaldıramaz idi. Bu eşyanın tabiatına aykırı olduğu gibi hele - hele Türk Milletinin tabiatına tamamen ters düşmekteydi.
Bir Millet İki Hükûmet • Bu hükûmetlerden birisi kişi egemenliğine dayanırken diğeri millet egemenliğine dayanmaktaydı. Birisinin devreden çıkması gerekiyordu. Ama hangisi? Kişi egemenliği mi yoksa uzun ve yorucu bir mücâdeleden sonra kazanılan millet egemenliğine dayanan hükûmet mi? Gelişe bakılırsa Ankara hükûmetinin zafer sonrası yetkiyi İstanbul hükûmetine bırakması gerekliydi. Çünkü Anadolu halkına millî mücâdele anlatılırken İstanbul’da esir durumda bulunan padişahın da işgal kuvvetlerinin elinden kurtarılacağı ifade edilmekteydi.
İstanbul Saf Dışı Oluyor Gelişen olaylar ve Anadolu’daki millî hareket karşısında İstanbul hükûmetinin ve saltanat makamının tavrı Ankara’nın Saltanat makamını taşıyamayacağını gösterdi. Öte yandan Mustafa Kemal’in kafasındaki Cumhuriyet düşüncesine İstanbul’daki Saltanat makamı ters düşmekteydi. Belki de İstanbul hükûmetlerinin ve saltanat makamının işgaller karşısındaki teslimiyetçi tavrı Mustafa Kemal’e aradığı fırsatı da vermişti. Olaylar Mustafa Kemal’in kafasında tasarladığı biçimde gelişmekteydi. Mustafa Kemal “geçici” sayılan TBMM’ ni sürekli ve vazgeçilmez bir kurum hâline getirdi. Saltanatı kaldırarak ardından Cumhuriyetin ilânını sağlamıştır.
3- Halk Fırkasının Kurulması(Aralık 1922) • Saltanatın kaldırılması sırasındaki tepkiler ve MustafaKemal’e daha teşkilâtlı davranma gereğini hissettirdi. • Müdafaa-i HukukGurubu’nu HalkFırkası’na dönüştürdü. • “siyasi partiler demokrasinin teminatıdır” sözleri daha Cumhuriyet ilân edilmeden gerçekleşmeye başladı.
4- Yurt Gezisi (Ocak 1923) • Mustafa Kemal hem yapacağı inkılâplar konusunda halkı aydınlatmak hem de bir ay sonra gerçekleştirilecek Türkiye İktisat Kongresi öncesinde halkın ekonomik durumunu yakından görmek için yurt gezisine çıktı.
5- Basın Toplantısı • Basının gücünü çok iyi bildiğinden İzmit’te büyük bir basın toplantısı yaparak onları aydınlatmaya çalıştı.
Büyük Hasret; CUMHURİYET • Mustafa Kemal, Cumhuriyetin ilânı konusunda aradığı fırsatı hükûmetin kurulması konusunda güçlüklerin ortaya çıkması ile yakaladı. • Anayasaya göre bakanları meclisin tek- tek oylayarak seçmesi gerekiyordu. • Hiç kimse çoğunluğu sağlayamadığından yeni hükûmet bir türlü kurulamıyordu. • Oysa bir devlet başkanı olsaydı mesele daha kolay halledilecekti.