1 / 44

Davranış Bilimleri

Davranış Bilimleri. Hafta X. Kişilik Kuramları. Kişilik kuramları, kişiliğin ele alınması sürecinde kavramı farklı farklı yönleriyle ele alan çeşitli yaklaşımlardır. Freud’un Kişilik Teorisi. Alfred Adler’in Kişilik Teorisi. Carl Gustave Jung’un Kişilik Teorisi.

nora
Download Presentation

Davranış Bilimleri

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. Davranış Bilimleri Hafta X

  2. Kişilik Kuramları

  3. Kişilik kuramları, kişiliğin ele alınması sürecinde kavramı farklı farklı yönleriyle ele alan çeşitli yaklaşımlardır. Freud’un Kişilik Teorisi Alfred Adler’in Kişilik Teorisi Carl GustaveJung’unKişilik Teorisi EricBerne’inKişilik Teorisi Karen Horney’in Kişilik Teorisi

  4. Psikanalitik Kuram Sigmund Freud

  5. Freud’un Kişilik Teorisi Sigmund Freud, modern psikolojinin kurucusudur. (1856-1939) Kişiliği duygusal açıdan inceler ve kişiliğin bireyin duygu yapılarından kaynaklandığını savunur. Freud’a göre kişilik, alt benlik (id/libido), üst benlik (süperego ve benlik (ego)’ten oluşmaktadır. (Yapısal Zihin Modeli)

  6. İd / Libido Kişiliğin çekirdeğini oluşturur. Bireyin en kaba, en ilkel, kalıtımsal dürtü ve arzularını içerir. Bu ilkel kalıtımsal dürtülerden ikisi cinsiyet ve saldırganlıktır. İd, davranışlarımızın altında yatan psikolojik enerjinin kaynağıdır. İd, zevk ilkesine göre işler ve hiç geciktirilmeden bütün isteklerinin yerine getirilmesini bekler. İd, sonucu ne olursa olsun arzusunun hemen yerine getirilmesini ister. Sizin istediğinizi yapmayan kişiye karşı saldırganlık duygularını davet eder. Yaşamın ilk günlerinde çocuğun kişilik yapısı, boşalım arayan içgüdüsel dürtülerle yüklü id’den oluşur. Bu dönemde çocuk, bu dürtüleri erteleme, denetleme ya da düzenleme olanağına sahip değildir ve çevresiyle baş edebilme konusunda kendisinin bakımını üstlenen kişilerin egolarına tümden bağımlıdır. Fazla enerji birikimine katlanamaz ve bu organizmada gerilim yaratır. Bu gerilimden kurtulabilmek için id, enerji birikimini bir an önce boşaltmak ister, buna id’inhaz ilkesi denir. Bu ilke ile hareket ederken id, acıdan kaçınma ve haz duyabilme amacıyla iki süreçten yararlanır: Refleks eylemler ve birincil süreçler.

  7. İd / Libido Refleks Eylemler ve Birincil Süreçler Refleks eylemler, hapşırma ve göz kırpma örneklerinde olduğu gibi doğuştan var olan otomatik tepkilerdir. Bu tepkiler insanın gerilimini derhal giderirler. Birincil süreç ise, bir psikolojik tepki biçimidir. Gerilimi boşaltmak için, önce bunu ortadan kaldıracak objenin ya da kişinin bir imgesini oluşturur. Normal insanda birincil sürecin en iyi örneği, çoğu kez isteklerin ve ihtiyaçların anlatım bulduğu rüyalardır.

  8. Ego İd’i denetleyen yapıya ego denir. Doğuştan var olan ve zamanla gelişen ego insanın biyolojik yapısına ters olan veya gerçeklere uygun düşmeyen eylemleri bilinçaltına bastırır. Ego, kişiliğin gerçekçi yürütme organıdır. Gücünü id’den alır. Ego’nungörevi uyum sağlamaktır. Sevdiği için her şeyi yapan, bir inanç uğruna her şeyi yapan ego’dur. Eğer ego gücünün büyük bir bölümünden vazgeçer veya gücünü id, süperego veya dış dünyaya teslim ederse uyumsuzluk meydana gelir. Ego’da hazlar yerine gerçekler egemendir. Haz prensibi burada geçerli değildir. Ego akılcı ve pratiktir. İd ise mantığı hesaba katmaz ve pratik değildir. İdbize hakim olsa ve hep onun etkisi altında hareket etsek canımızın çektiği her şeye atılır, yürürken önümüzdeki insanları iter, istediğimiz kişileri döver, bizi engelleyen kim olursa olsun ona saldırırdık. Ego burda devreye girerek bu sorunlara çözüm yolu bulma çabasındadır ki, kendi istediğini elde etsin, fakat toplumun da düzeni bozulmasın.

  9. Süper Ego Temel güdüleri ifade ederken, birey toplumun kural ve değerlerinin dışına çıkabilir. Bu kurallar çocukların davranışlarının ödüllendirilmesi veya cezalandırılması yoluyla büyükler tarafından çocuklara anlatılır. Bunun sonucu olarak çocukta zamanla süperego gelişir. Süperegotoplumun yasalarını kapsar. Doğuşta varolmayanve ancak gelişmeyle beliren süperego içimizdeki yargıçtır. Süperego, bizim adımıza düşünen doğru ve yanlışı kararlaştıran, bizi kollayan, koruyan bizim yerimize karar veren anne-babalarımızın emir ve yasaklarından ibarettir. Süperego, zamanla ailelerin ve toplumsal kontrol mekanizmasının yerini alan bir ideal benlik haline gelir. Kısacası çocuğun sorumluluk ve ahlaki duygularını oluşturur. İyi gelişmiş bir süperego otomatik olarak bilinçaltında id’in güdülerini kontrol eder.

  10. Süper Ego • İdeal benlik zamanla ego tarafından bilinçaltına doğru itilmeye başlar. Böylece süperegonun bir bölümü bilinç dışına itilir. Süperegonun bilinçte kalan parçasına biz vicdan diyoruz, bilinçaltında bulunan id ve süperego burada sürekli boğuşma halindedir. Ego da bu boğuşmada denge sağlayıcıdır. Bu nedenle ego • bazen ide bazen süperegoya yardım eder. • Süperegonun temel işlevlerini özetleyecek olursak: • ■ İd’den gelen içgüdüsel dürtüleri bastırmak ve yönlendirmek (özellikle hoş karşılanmayan cinsel ve saldırgan dürtüleri) • ■ Ego’yu gerçekçi amaçlar yerine törel (töreye uygun) amaçlara yönelmeye ikna etmek • ■ Kusursuz olmaya çaba göstermek.

  11. Freud, insan bilincinin çeşitli katmanlardan oluştuğunu söyler. Bu katmanlara «Topografik Zihin Modeli» adını verir. Topografik zihin modeline göre, insan zihni bilinç, bilinç öncesi ve bilinçdışı olarak üç bölümden oluşmaktadır. Bilinç: İnsanın farkında olduğu yani bilincinde olduğu duygu ve düşüncelerdir. Bilinç öncesi (ön bilinç): Bireyin, o an farkında olmasa da, istendiğinde bilinç düzeyine çıkan düşünceler, anılar, bilgilerdir. Bilinç dışı: Bireyin farkında olmadığı, farkında olunduğunda gerginlik yaratabilecek dürtü ve eğilimlerdir. Bilinç dışında yer alan tüm hazları ifade etmek için Freud, libido (cinsel güdü) kavramını kullanır. Ancak bu kavram yalnızca erotik temelli değildir. Bireye haz veren her şeydir. Libido bir enerji olarak tanımlanır ve bu enerji bireyin kişilik gelişiminde son derece önemlidir, hatta ana belirleyicidir.

  12. Freud, insan davranışlarının altında hep cinsellik faktörünü aramış ve insanın kişisel gelişmesini ve kişiliğin oluşumunu da tamamen bir cinsel gelişme olarak ele almıştır. Bu cinsel gelişmeye «Psikoseksüel Gelişme» denilmektedir.

  13. Freud’a Göre Psikoseksüel Gelişme Dönemleri Oral Dönem (0-1,5 Yaş) Ağzın en önemli organ ve haz kaynağı olduğu bu dönemin en önemli özelliği çocuğun anneye bağımlılığıdır. Emmek, yutkunmak, ısırmak, çiğnemek vb. Anal Dönem (1,5-3 Yaş) Bu dönemde haz, dışkının yapılması (bir eser meydana getirme) ya da tutulması şeklinde gerçekleşir. Önceleri kendiliğinden yapılan dışkılama, bu dönemde annenin ve çevrenin uyarması ve eğitim yoluyla denetim altına girer. Bu durum çocukta bir çatışma yaratır. Çatışma, çocuğun kendi eğilimleriyle anne babanın eğitimi arasındadır. Bu aşamada ailenin tuvalet eğitimi üzerinde hassaslıkla durması gerekir. Çünkü bu konudaki tabular ileride anal saplantılara yol açabilir. Bu dönemin saplantılarının sonucunda bireyde inatçılık, cimrilik ve başkalarına acı vermek, düşünce bozuklukları gibi ruhsal bozuklukların görülebilir.

  14. Freud’a Göre Psikoseksüel Gelişme Dönemleri Fallik Dönem (3-6 Yaş) Bu dönemde çocuk, kız ve erkeklerin farklı beden yapısına sahip olduklarını öğrenir. Çocuğun bu dönemde başlıca haz kaynağı cinsel organlarıdır ve “odipalkompleks/Ödipus Kompleksi” bu dönemde yer alır. Latent (Gizil) Dönem (6-11Yaş) Cinsel dürtülerde geçici olarak bir duraksamanın yaşandığı dönemdir. Kız ve erkek çocuklar kendi cinslerine yaklaşırlar. Çocuk kendi ebeveyni ile özdeşleştirir kendini. Bu çağda üremeye karşı merak artabilir, merak duygusu giderilmelidir. Genital Dönem (11Yaş ve sonrası) Cinsel olgunluğa ulaşılan dönemdir. Arkadaşlık, cinsellik, mesleğe yönelme, geleceği planlama vb konularda düşünmeye başlama bu dönemde gerçekleşir. Bağımsızlık arzusu ve bağımsız kimlik gelişimi ortaya çıkar.

  15. Freud’un Kişilik Tipleri Sınıflaması İd, ego ve süperegonun bireyin kişiliğindeki farklı yansımaları psikoanalitik kuramın temelidir. Bu üçlüden herhangi birisi daha etkin olduğunda aşağıdaki üç kişilik tipi ortaya çıkar. “Erotik tip” Freud’un tanımıyla “sevgi kaybetme” korkusuyla yaşar ve özellikle kendisinden sevgiyi sakınanlara bağımlı olarak yaşar. “Obsesif tip” vicdanıyla mücadele eder. “Narsist tip” ise kendini yaşatma ve devam ettirme savaşındadır.

  16. Carl GustaveJung

  17. Jung’un Kişilik Kuramı Jung’un ruh kavramı dinamik, sürekli, hareket halinde olan ve aynı zamanda kendi kendini düzenleyen bir sistemdir. Bu sistemi canlı tutan ruhsal enerji libido’dur. Jung, bireyi kendini yenilemeye çalışan ve yaratıcı bir gelişim içinde bulunan bir varlık olarak görür. Kişilik gelişiminde ırk ve soya çekim kavramları oldukça önemlidir. Jung da bireyleri sınıflamaya çalışmış, içe dönük-introvertve dışa dönük- extravertdiye ikiye ayırmıştır.

  18. Jung’un Kişilik Kuramı İçe Dönük – Dışa Dönük Tip İçe dönük tip kendi içine kapanık ve dış dünyanın etkisini kabul etmeyen bir tiptir. Dışa dönük tip ise dış dünyaya açık bir kişiliktir. Uyaranları çevreden gelir. Her bireyde bu iki eğilim bir arada bulunur. Ama her zaman bir tanesi ağır basar. Jung kişiliğin dört ana işlevini de tanımlamıştır. Bunlar: ■ Duyuş: Duyu organlarıyla (görme, işitme, algılama, koku, tat) algılamadır. ■ Hissetme: Kendisini ve başkasını değerlendirme yeteneğidir. ■ Düşünme: Mana ve kavrayıştır. ■ Sezgi: Bilinçli olarak kavrananın dışında gerçeğin farkedilmesidir

  19. Jungsekiz tür içe ve dışa dönük tip tanımlamıştır.

  20. Düşünen içe dönük: Kendini gözler ve genellikle soyut fikirlerin etkisinde kalır. Somuta yönelebilme gücüne sahip olmasına karşın, fikirleri içsel olarak izler. Düşünen dışa dönük: Dış ve somut dünyaya yönelir. Katı olabilir. Soyut işleri tartışabilir. Olguları kesinlikle kuramlara yeğler. Bu mühendis veya doktor tipidir. Yasa ve ahlak gibi konularda çok sertleşebilir. 1 Duygusal içe dönük: Bu kimsenin duygularını kavrayabilmek için büyük bir çaba gerekir. Kapalı, sessiz bir kişiliğe sahiptir. Söz konusu olan herşey derinlerde oluşur. Yüzünde umursamazlık maskesi taşır. sakin ve pek kuşkulu bir hali yokmuş gibi gözükür. Dışa vuran hiçbir heyecan belirtisi yoktur. Fakat içi tutkularla dolup taşar. Jung’a göre kadınların çoğu bu gruba girer. ■ Duygusal dışa dönük: Son derece toplumcudur. Dış dünyaya yönelmiştir. Duygu ağır basmaktadır. Hava iyi olduğunda kendini iyi hisseden kötü olduğunda ağlayacakmış gibi hisseden bir yapıya sahiptir. Kolaylıkla etki altında kalır, konuları duygu aracılığı ile gözden geçirir. 2

  21. Duyusal içe dönük: Son derece öznel bir tiptir. Herhangi bi etkinin onda ne tür bir tepki yaratacağını öngörmek olanaksızdır. Tepkisi de dış gerçeğe bağlı değilmiş gibidir. Duyusal dışa dönük: Salt bir gerçekliğe ve nesnelliğe sahiptir. Ancak olaylarda, iyi cins bir şarap, güzel kadınlar gibi somut şeyleri görür. Hiçbirşey için kendini üzmez. Bir denemeden diğerine kolayca geçer. Sokaktaki rastladığımız insanların büyük bir bölümü bu gruba girer. 3 Sezgisel içe dönük: Kendisini rüya aleminde görür. Mistik ve ölümsüz şair tipini canlandırır. Hayal sınırsızdır. Başkalarını, fikirlerinin güzelliğine inandırma çabası içine girebilir veya kimsenin onu anlamadığına karar verir. Sezgisel dışa dönük: Sezgiyle doğar ve yaşar. Başarmak için herşeyi dener. Bunu bilinçsizce yapar. Bu tipteki insan kendisine uygun düşen toplumsal çevreyi, ne giymesi gerektiğini, nasıl konuşulacağını hissederek bilir. Bu tür erkek ticarette, borsa oyununda, politikada başarılı olur. 4

  22. Jung’a Göre Kişilik Yapısı Jung’agöre kişilik birbirleriyle etkileşimde bulunan çok sayıda sistemden oluşur. Bu sistemler sürekli etkileşim halindedir. Bu sistemler ego, kişisel bilinçaltı, kollektif bilinçaltı ve arketiplerdir. Birbirine bağlı olan bu sistemlerin, içedönüklük-dışadönüklük tutumları, duygu, seziş ve düşünme işlevleri vardır. Son olarak da bunların bileşimi olan bütünleşmiş kişiliği oluşturan benlik vardır.

  23. Jung’a Göre Kişilik Yapısı Ego Ego bilinçli zihin örgütüdür. Bilinç düzeyindeki algılardan, anılardan, düşünce ve duygulardan oluşur. Ego, bir düşünceyi, bir anıyı ya da bir duyguyu seçmedikçe kişi bunların varlığından haberdar olmaz. Ego son derece seçicidir. Ego, kişiliğin, kimliğin ve tutarlılığın sürdürebilmesini sağlar. Egonun seçiciliği sayesinde biz, bugün, dünküyle aynı insan olduğumuzu hissederiz. Güçlü yaşantılar egonun kapılarını zorlayarak bilince ulaşır, zayıf olanlar geri çevrilir.

  24. Jung’a Göre Kişilik Yapısı Kişisel Bilinçaltı Ego’ya komşu olan bölgedir. Burada bilince hiç ulaşamamış ya da ulaştıktan sonra çatışma yarattığı için bastırılmış ve geri gönderilmiş yaşantılar bulunur. Bu yaşantılar oldukça güçsüzdür. Kişisel bilinçaltı içeriğinin bazı kısımları, kendilerine gerek duyulduğunda kolayca bilince ulaşırlar. Gerçekte egoyla bilinç arasında iki yönlü bir trafik bulunur. Örneğin, bir insan dostlarının isimlerini bilir, ama bu isimler sürekli olarak bilinç düzeyinde bulunmazlar, gerektiğinde oraya gelirler. Kişisel bilinçaltında depolanan yaşantılar rüyalarda da ortaya çıkar.

  25. Jung’a Göre Kişilik Yapısı Kollektif Bilinçaltı ve Arketipler Kollektif bilinçaltının içeriği, insanın yaşamı süresince, hiçbir zaman bilinçte yaşanmamıştır. Kalıtımsal bir nitelik taşır. Kollektif bilinçaltında insanın insan olma evresine ulaşmadan önce geçmişinden getirdiği gizli bellek kalıntıları vardır. Jung’unkollektif bilinçaltı kavramında arketiplere rastlamaktayız. Arketip, duygusal yönü güçlü, kalıtımla gelen evrensel bir düşünme biçimidir. Geçmişten günümüze gelen ve böylelikle belli alışkanlıklarımızın ve bununla beraber kültürümüzün oluşmasını sağlayan zihinsel görüntülerdir. Deneyimlerden oluşmuştur. Arketip, semboller ile belli bir biçimde algılama ve bu algılamaya uygun bir biçimde davranmaktadır. Örneğin anne arketipiöncebirannesimgesini oluşturur, sonra bu kavram gerçek anne ile özdeşleşir. Çocuğun annesiyle olan yaşantısından da etkilenir. Kollektif bilinçaltında bulunan belli başlı arketipler şunlardır:

  26. Jung’a Göre Kişilik Yapısı Kollektif Bilinçaltı ve Arketipler Persona: Persona toplumun onayını sağlamak amacıyla, bireyin dış dünyaya karşı taktığı maske ya da takındığı kimliktir. Bu kişinin yaşamını sürdürebilmesi için zorunludur. İnsanlarla iyi geçinmemizi, hatta hoşlanmadığımız kişilerle birlikteyken bile dostça takındığımız tutumlar çıkarlarımızı korumak için takındığımız tutumlar, buna örnek gösterilebilir. Animave animus: Fizyolojik olarak bir kişi gerçekte iki cinsellidir. Her iki cinsin hormonları birlikte bulundurur. Ancak biri diğerinden daha baskın olarak salgılanmaktadır. Erkeğin dişi arketipi animadır. Erkeğin tam anlamıyla erkek olmadığını ileri sürmek çelişik ve rahatsız edici olabilir. Jung’a göre her erkekte doğuştan bir kadın imgesi vardır ve o erkeğin bilinçdışında bazı değerlerin oluşmasına neden olur. Erkek buna göre seçim yapar, kimi kadını beğenir, kimisine istek duymaz. Erkek çocukta animanın ilk yansıdığı kişi anne, kız çocukta animusun yaşadığı kişi babadır. Animuskadınlarda erkeklerdeki animanın karşılığıdır. Yani kadının erkek arketipidir. Kadın animusun gücü sayesinde erkeği anlayabilir.

  27. Jung'agöre Batman ve Joker Birer Arketiptir ve İyiyle Kötüyü Temsil Ederler.

  28. Jung’a Göre Kişilik Yapısı Kollektif Bilinçaltı ve Arketipler Gölge: Jung insanın kendi cinsiyetini temsil eden ve kendi cinsinden olan kişilerle ilişkilerini düzenleyen arketipe gölge adı vermiştir. Gölge ısrarcıdır. Ego ve gölge işbirliği yaptıklarında kişi kendi yaşamını dolu hisseder. Gölgenin reddedilmesi kişiliğin sönük kalmasına neden olur.

  29. Alfred Adler

  30. Alfred Adler’in Kişilik Kuramı Adler’e göre insan sosyal bir varlıktır; sosyal dürtüler tarafından güdülenir. Sosyal ilgi doğuştan vardır; ancak diğer insanlarla ve sosyal kurumlarla olan ilişkiler bireyin yaşadığı toplum tarafından belirlenir. Adler, kişiliğin özgünlüğüne önem verir, çeşitli özellikleri ve değerleri ile her bireyin tek ve kendine özgü olduğuna inanır. Her bireyin davranışları diğerlerinden yaşam biçiminin özellikleri ile ayrılır. Adler kuramına göre kişilik, bireyin kendisine, diğer insanlara ve topluma karşı geliştirdiği tutumların ürünü olarak gelişir. Kişiliğin merkezi bilinçtir. Birey bilinçli bir varlıktır. Davranışlarının bilincindedir.

  31. Alfred Adler’in Kişilik Kuramı Adler’e göre, her insanın varoluşunda bir eksiklik duygusu vardır. Çocukluk dönemindeki yetersizliğinden, çevreye olan bağımlılığından ötürü, çaresizlik içindedir. Yaşamı boyunca da bireyler üzerinde üstünlük kurmak ve gücünü kanıtlamak için çaba gösterir. Kusursuz bir kişi olmak ister. Sürekli üstün olma peşindedir. Adler, davranışın sosyal belirleyicilerinin önemi üzerinde durdu. Yaratıcı kendilik kavramını, bireylerin yaşantılarını yorumlayan, anlam kazandıran bir sistem olarak açıkladı. Kişiliğin emsalsizliğini önemsemedi, cinsel içgüdüye daha az önem verdi, bilinci, kişiliğin temeli ve esası olarak kabul etti.

  32. Karen Horney

  33. Karen Horney’in Kişilik Kuramı Horney’e göre bireyin yaşamında iki temel eğilim kişiliği yönetir. Bunlar emniyet duygusu ve doyumdur. Ona göre birey, emniyet ve doyum sağlamak için yiyecek, giyecek, para, cinsellik gibi pek çok ihtiyaçları feda edebilir. Bireyin temel amacı, tehlikeden uzak ve emniyet içinde bir yaşam istemesidir. Birey korkmadan yaşamak ister. Korku ve güvenlik aynı temel ihtiyacın iki kutbudur. Birey güvenlik arar, korkudan kaçar. Horney’e göre birey üç şekilde korkudan kaçar: 1)İnsanlara yaklaşmak onlara sevgi ve yakınlık duymak suretiyle endişe ve korkuları gideren taktikler. 2)İnsanlardan uzak durmak, onlara karışmamak ve bağımsız biçimde hareket ederek endişe ve korkulardan sıyrılma taktikleri. 3)İnsanlara karşı gelmek, onlarla mücadeleye girmek, güçlü olduğunu diğer insanlara kabul ettirmek suretiyle endişe ve korkulardan sıyrılma taktikleri.

  34. Horney, davranış bozukluklarının aile içi ilişkilerdeki aksaklıklar sonucu ortaya çıktığını ve sosyo-kültürel etmenlerin de bu öğrenme sürecini önemli ölçüde etkilediğini savunmuştur.

  35. EricBerne

  36. EricBerne’nin Kişilik Kuramı Berne’ün fikirleri, psikanalitik kuramın temelinden türemiştir. Berne’e göre insanlar arası ilişkiler egonun üç farklı durumu olduğunu belirtmiştir: ebeveyn, çocuk ve yetişkin. Bernebireylerin içinde bulundukları ego durumlarının birbiriyle etkileşimini incelemiştir. Bu kişiler arası etkileşimlere transaksiyon; günlük yaşamda sürekli olarak ortaya çıkan ve yinelenen belirli transaksiyonlara da oyun adını vermiştir. Berne’ün zamanla geliştirdiği kuramının adı Transaksiyonel Analiz (TA) olarak belirlenmiştir ve 1964 yılında Uluslar Arası Transaksiyonel Analiz Derneği kurulmuştur.

  37. EricBerne’nin Kişilik Kuramı Berne’ün fikirleri, psikanalitik kuramın temelinden türemiştir. Berne’e göre insanlar arası ilişkiler egonun üç farklı durumu olduğunu belirtmiştir: ebeveyn, çocuk ve yetişkin. Bernebireylerin içinde bulundukları ego durumlarının birbiriyle etkileşimini incelemiştir. Bu kişiler arası etkileşimlere transaksiyon; günlük yaşamda sürekli olarak ortaya çıkan ve yinelenen belirli transaksiyonlara da oyun adını vermiştir. Berne’ün zamanla geliştirdiği kuramının adı Transaksiyonel Analiz (TA) olarak belirlenmiştir ve 1964 yılında Uluslar Arası Transaksiyonel Analiz Derneği kurulmuştur.

  38. EricBerne’nin Kişilik Kuramı TransaksiyonelAnaliz (TA), hem kişilik ve iletişim kuramı hem de psikoterapi yöntemlerini içeren bir yaklaşımdır. TA kuramında yer alan benlik durumları Freud’un “id, ego ve süper ego” kavramlarıyla benzerlik göstermektedir. Berne, insan doğasıyla ilgili olumlu bir inanışa sahipken, insan yaşamıyla ilgili kötümser bir görüş belirtir. Bireyler hayata “OK” yaşam rolüyle merhaba derler; ama çocukluk dönemindeki olumsuz yaşantılar, telkinler, etkileşimler çocuğun kendisini farklı algılamasına ve “OK” yaşam konumunu kaybetmesine yol açmaktadır. Sonrasında ise, patolojik gelişim ortaya çıkar.

  39. EricBerne’nin Kişilik Kuramı İnsanlar, başkalarıyla etkileşime girdikleri zaman bu üç benlik durumundan birini baskın olarak kullanmaktadır. Anne-baba ben(ego) durumu: Bazıları iletişim içinde oldukları insanlara karşı anne-baba tavrı takınarak öğütler verir ve onları istedikleri doğrultuda yönlendirmeye çalışırlar. Koruyan anne-baba ve eleştiren anne-baba olmak üzere iki türlü davranan insanlar vardır. Koruyucu anne-baba rolünü benimseyenler, diğer insanların iyilikleri için uğraşırlar. Karşılarındakileri tıpkı bir çocuk gibi görüp onları korumaya ve kollamaya çalışırlar. Zararlı davranışlarını bırakmalarını ve zararlı alışkanlıklarından vazgeçmelerini isterler. Eleştirici anne-baba tavrını takınanlar ise, toplumsal çıkarlar ve kurallar için başkalarını uyarır ve eleştirirler. Bu tür insanlar kendilerini kültür mirasının mirasçısı ve yeni kuşakların kurtarıcısı olarak görürler.

  40. EricBerne’nin Kişilik Kuramı Çocuk ben(ego) durumu; insanların çocukça tutumları aslında olumsuz bir durum olarak görülmemektedir, yani bireyin sorunlu bir kişiliğe sahip olmasından kaynaklanan bir yaklaşım değildir. Çocuk ben durumu “doğal çocuk” ve “uyarlanmış çocuk” diye iki bölümden oluşur. “doğal çocuk” kişiliğin eğitilmemiş yanı olarak kabul edilir. İçinden nasıl geliyorsa öyle davranır. Fiziksel ihtiyaçlarını her zaman önde tutar. “uyarlanmış çocuk” ise doğal çocuğun az ya da çok eğitilmesiyle ortaya çıkar. Az eğitilenler “asi çocuk” olup kanun ve kurallara karşı çıkar. Çok eğitilenler ise “uslu çocuk” olup kanun ve kurallara uyum sağlar. Bütün insanlar doğal çocuk olma sürecinden geçerek ya “asi çocuk” ya da “uslu çocuk” olurlar. Yetişkin ben(ego) durumu; bu benlik insanın akılcı ve mantıklı tarafıdır. İnsan bu tutum sayesinde ne asi olur ne de uysal. Olay ve olgulara gerçekçi değerlendirmeler yaparak bakar. Ani çıkışlar yerine sık dokuyup ince eler, başkasının hatırı için karar vermez, doğrusu neyse onu yapar.

  41. EricBerne’nin Kişilik Kuramı Benlik Durumları Arasındaki Etkileşim: Ruhsal anlamda sağlıklı olan bireyler her üç benliği duruma göre kullanırlar. Kimi yerde çocuk benlik durumunu kullanırken, kimi yerde ise yetişkin benlik durumunu kullanabilir. Özellikle yetişkin benlik durumu, çocuk ve anne-baba benlik durumları arasında arabulucu görevindedir. Örneğin, muhtaç birini gördüğümüzde, çocuk yanımız boş ver bu para ancak sana yeter, diye bizi yardım etmekten alıkoymaya çalışır; anne-baba yanımız ise bütün paranı ona ver diyerek bizi parasız bırakmaya yönlendirir. Yetişkin yanımız devreye girerek, paranın bir kısmını kendine sakla, bir kısmını da ona ver diyerek orta yolu bulmamıza yardım eder. Bu benlik durumları her insanda farklı düzeylerde bulunmaktadır.

More Related