770 likes | 1.1k Views
T.C. ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TEFTİŞ KURULU BAŞKANLIĞI. Antalya Semineri. İDARE ZARARI ve FAİZ UYGULAMALARI. HAZIRLAYANLAR: Yavuz MUŞTU Ahmet OKUR. İDARE ZARARI .
E N D
T.C.ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞIORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TEFTİŞ KURULU BAŞKANLIĞI Antalya Semineri
İDARE ZARARI ve FAİZ UYGULAMALARI HAZIRLAYANLAR: Yavuz MUŞTU Ahmet OKUR
İDARE ZARARI Zarar, bazı fiiller ile diğer kişilerin mal varlığında kendi rıza ve iradeleri dışında bir eksilme, yok olma, değer kaybı meydana gelmesi olarak ifade edilebilir. Bunun parasal bir karşılık şeklinde giderilmesi amacıyla fiili işleyen kişiye yükletilen edime tazminat denilmektedir. Tazminatın yalnızca zararın giderilmesi ile sınırlı olması bunu aşmaması genel kuraldır.
Devletin de bir tüzel kişi olması nedeniyle, toplum yararına kamu hizmetlerinin görülmesi sırasında memur ve kamu görevlilerinin üçüncü kişilere yada bazen devlete zarar vermesi her zaman mümkün olabilir. Kamu Zararlarının Tahsiline ilişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 4.c. Maddesine göre Kamu Zararı; “ Mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıyla doğan zarar” olarak ifade edilmektedir.
Memurların veya kamu görevlilerinin ortaya çıkan bu zararlardan kaynaklanan sorumluluğunun tespiti önem taşımaktadır. Devlet Memurunun kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idare zarara uğratılmışsa bu zararın ilgili memur tarafından rayiç bedeli üzerinden ödenmesi esastır. Ortaya çıkan bu zarara ilişkin sorumluluk Borçlar Kanunun 41. Maddesinde düzenlenen “…haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs o zararı tazmine mecburdur” şeklinde anlaşılmalıdır.
Burada üzerinde durulması gereken, yukarıdaki belirtilen sorumluluğun cezai anlamda sorumluluk olmayıp, haksız fiilden dolayı kişinin bütün mal varlığı ile sorumlu olmasıdır . Orman Genel Müdürlüğü açısından Memurların veya diğer kamu görevlilerinin sebep olduğu idare zararı kadar yapılan hizmetlerin doğası gereği üçüncü şahısların idareye verdiği zararlar da büyük önem taşımaktadır. Örneğin; yangınlar, açma, kesme türü eylemler, idareye ait araçlara verilen zararlar, emval satışlarından ortaya çıkan bedel farkları, arazi kullanma bedellerinin zamanında yatırılmaması veya gecikmeli yatırılmasından kaynaklanan zararlar bu kapsamdadır.
Ayrıca özellikle son zamanlarda kaynağını 4857 Sayılı İş Kanunundan alan(iş kazaları veya işçilere eksik ödenen özlük haklarından dolayı İdaremizin ödemek zorunda kaldığı tazminatlar gibi) ödemeler de önem taşımaya başlamıştır.
BORÇLAR KANUNU KAPSAMINDA İDARE ZARARININ OLUŞUMU İdare zararlarındaki sorumluluk sorunu Borçlar Kanunu 41. ve 55. Maddeleri hükümlerine göre çözümlenmiştir. Bu iki maddeye ek olarak manevi tazminatın düzenlendiği 47. Madde de uygulamada karşımıza çıkmaktadır. Genel esaslar olarak bu maddeler dikkate alınmıştır. 13.01.2011 Tarihinde kabul edilerek Resmi Gazetede yayımlanan ve 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girecek olan 6098 Sayılı Yeni Borçlar Kanununda bahse konu edilen maddelerin sıra numaraları değişmiş olup, Haksız fiil 49, manevi tazminat 56 ve adam çalıştıranın sorumluluğu ise 66. Maddelerde düzenlenmiştir.
Mevcut Borçlar Kanunu 01.07.2012 tarihine kadar geçerli olduğundan, konu 818 Sayılı Borçlar Kanununda yer alan maddelere göre ele alınmıştır. Buna göre; Haksız Muamelelerden Doğan Borçlar Madde 41 - Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur.
Manevi Tazminat Madde 47 - Hâkim, hususi halleri nazara alarak cismanî, zarara düçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.
Borçlar Kanununun 41. ve 47. Maddelerine dayanılarak hüküm kurulan örnek mahkeme kararında: Karşıyaka 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde 1999/361E 1999/738K ile görülen ve Yargıtay tarafından da 1999/10395E 2000/1276K ile onaylanan ilamda; davacılar(Vefat edenin anne babası ile kardeşleri) tarafından, daha önce Aliağa Asliye Ceza Mahkemesinde görülen 1996/208E S.lı dosyada davalı Ahmet YILMAZ’ın 5/8 oranında kusurlu bulunduğundan bahisle müteveffa Cüneyt ÖZ ün Orman İdaresinin sahibi bulunduğu ve Ahmet YILMAZ’ın şoförü bulunduğu aracın devrilmesi suretiyle ölmesinden dolayı kaza tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle manevi tazminata hükmedilmesini istemişlerdir. Karar’da BK 41 ve 47. Maddelere atıfta bulunularak(Davalı Ahmet YILMAZ ın adresi tespit edilememiş) istenen manevi tazminatlar Karşıyaka Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından kaza tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle birlikte aynen benimsenmiştir.
İstihdam Edenlerin Mesuliyeti Madde 55 - Başkalarını istihdam eden kimse, maiyetinde istihdam ettiği kimselerin ve amelesinin hizmetlerini ifa ettikleri esnada yaptıkları zarardan mesuldür. Şu kadar ki böyle bir zararın vuku bulmaması için hal ve maslahatın icab ettiği bütün dikkat ve itinada bulunduğunu yahut dikkat ve itinada bulunmuş olsa bile zararın vukuuna mani olamayacağını ispat ederse mesul olmaz. İstihdam eden kimsenin, zamin olduğu şey ile zararı ika eden şahsa karşı rücu hakkı vardır.
41. maddede geçen “ haksız bir surette” ifadesi haksız fiille şeklinde anlaşılmalıdır. Bu da failin meydana getirdiği zararı tazmin konusunda bütün mal varlığı ile sorumlu olması demektir. Kusurlu sorumluluk ve meydana gelen bu zarar verici fiilden dolayı bir sorumluluğun doğabilmesi için şu koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir: • Haksız fiil; fiilin hukuka aykırı olması, yasal düzenlemeleri çiğneyen bir fiilin olması gerekir. • Kusur; haksız fiilin bilerek ve istenerek işlenmesidir. • Zarar; haksız fiilin sonucunda karşı tarafın önceki hali ile eylemden sonraki hali arasında bir farkın doğması gerekir. • İlliyet bağı; eylem ile sonuç arasında doğrudan doğruya bir ilişkinin bulunmasıdır.
657 SAYILI DMK’NDA YER ALAN KONU İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda 12. Maddede memurlar ve diğer kamu görevlileri tarafından idareye verilen zarar, 13. Maddede ise kamu personelinin üçüncü şahıslara verdikleri zararlara ilişkin düzenlemeler anlatmaktadır. Buna göre;
Kişisel Sorumluluk ve Zarar Madde 12 - (Değişik madde: 12/05/1982 - 2670/5 md.) Devlet memurları, görevlerini dikkat ve itina ile yerine getirmek ve kendilerine teslim edilen Devlet malını korumak ve her an hizmete hazır halde bulundurmak için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar. Devlet memurunun kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idare zarara uğratılmışsa, bu zararın ilgili memur tarafından rayiç bedeli üzerinden ödenmesi esastır. Zararların ödettirilmesinde bu konudaki genel hükümler uygulanır. Ancak fiilin meydana geldiği tarihte en alt derecenin birinci kademesinde bulunan memurun brüt aylığının yarısını geçmeyen zararlar, kabul etmesi halinde disiplin amiri veya yetkili disiplin kurulu kararına göre ilgili memurca ödenir.
Kişilerin Uğradıkları Zararlar Madde 13 - (Değişik madde: 12/05/1982 - 2670/6 md.) (Değişik fıkra: 06/06/1990 - 3657/1 md.) Kişiler kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açarlar. Ancak, Devlet dairelerine tevdi veya bu dairelerce tahsil veya muhafaza edilen para ve para hükmündeki değerli kağıtların ilgili personel tarafından zimmete geçirilmesi halinde, zimmete geçirilen miktar, cezai takibat sonucu beklenmeden Hazine tarafından hak sahibine ödenir. Kurumun, genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkı saklıdır.
12 nci maddeyle bu maddede belirtilen zararların nevi, miktarlarının tespiti, takibi, amirlerin sorumlulukları ve yapılacak işlemlerle ilgili diğer hususlar Başbakanlıkça düzenlenecek yönetmelikle belirlenir(Bu yönetmelik Resmi Gazetede yayınlanmış 13.08.1983 tarih ve 18134 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Devlete ve Kişilere Verilen Zararların Nevi ve miktarlarının Tespiti, Takibi, Amirlerinin Sorumlulukları, Yapılacak Diğer İşlemler Hakkında Yönetmelik) Kaldı ki Anayasanın 129. Maddesi; “Memurlar ve diğer Kamu Görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak ancak idare aleyhine açılabilir” demektedir.
Buradaki önemli nokta zararın ortaya çıkmasında kişisel kusurun mu yoksa hizmet kusurunun mu etken olduğunun tespitidir. Sorumluluğun temeli, hizmet kusuru ise Devlet yada kamu tüzel kişisi, kişisel kusursa kamu görevlisi sorumlu tutulmuştur. Bu konudaki sorun ayrımın nasıl yapılacağıdır. Kişisel kusur ile hizmet kusurunu birbirinden ayırmak için iki kıstas vardır. Birincisi subjektif kıstas olup; memurun kötü niyeti, idareyi ve üçüncü kişileri zarara uğratmak kast ve niyetiyle hareket etmesidir. İhmali durumlar halinde de Yargı kararlarında kişisel kusura hükmedildiği görülmektedir. İkincisi objektif kıstas olup; Memur ve kamu görevlisinin bir hizmetin yerine getirilmesi sırasında kanuna, hukuka ve hizmet gereklerine uygun hareket edildiği sırada işlenen kusurdur. Memurun filinin hizmetten tamamen ayrılabilecek, yani hizmet gereği sayılamayacak, hizmete yabancı bir mahiyet göstermesi durumudur. Örnek; Öğretmenin öğrencisini dövmesi hizmete yabancı bir durumdur.
Hizmet Kusuruna örnek; Danıştay 10. Dairesi 1982/1325K ında; Tokat ilinde meydana gelen toplu olaylarda, halkın can ve mal güvenliğinin korunması şeklindeki kamu hizmetinin işleyişindeki yetersizlik nedeniyle idarenin hizmet kusuru bulunduğu; olaylar sırasında işyeri tahrip ve yağma edilen kişinin uğradığı zararın idarece tazmini gerektiği;ancak ilgiliye manevi tazminat verilemeyeceği hk. Yargıtay Genel Kurulunun 2001/643K ında; Hastaya müdahalede gecikerek hastanın kolunun kesilmesine neden olan doktorun kişisel sorumluluğuna hükmetmesi hk. Bu dava hangi açıdan bakılırsa bakılsın, ilişki ister kamusal ister adli kabul edilsin her iki halde de davalı doktorun görevinden ayrılabilir nitelikte salt kişisel kusurunun somut olayda ağır bastığı sonucuna varılmıştır.
Uyuşmazlık Mahkemesinin 1997/14K ında; “ eğer memurun bir hakkı ihlal eden hareketi hizmetin normal gereklerine ve kanuni sınırlarına uymamak gibi bir kötü niyet taşımakta ise bu takdirde ortada kişisel kusur vardır” demektedir. Uyuşmazlık mahkemesi burada, emniyet görevlisi tarafından işkence yapılarak ölüme sebebiyet verilen kişi için açılan davada yetkili yargı organının kişisel kusur söz konusu olduğundan dolayı adli yargı olacağı şeklinde karar vermiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunda 22.10.1979 tarihinde 7/2 kararında idare çalışanının ızrar kastı, garez, kin, husumet, kıskançlık, intikam ve benzeri duyguların etkisi altında yaptığı işlem ve eylemlerde, kişisel kusurun söz konusu olduğu kararına varılmıştır.
Yine bilinen klasik örnekte, Yargı Kararlarını uygulamayan memur ve kamu görevlilerinin kusurunun da salt kişisel kusur olarak değerlendirilmesidir. Uyuşmazlık Mahkemesi Kararlarında genellikle hizmet kusuru söz konusu olduğunda idari yargıya kişisel kusur söz konusu olduğunda ise davanın adli yargıda görülmesi kararı verilmektedir.
5018 SAYILI KAMU MALİ YÖNETİMİ VE KONTROL KANUNU NDA YER ALAN DÜZENLEMELER 24.12.2003 tarihinde RG de yayımlanan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda kamu zararına ilişkin olarak iki maddede düzenlemeler mevcut olup, 71. Maddede kamu zararının tanımı, kamu zararını oluşturan kriterler anlatılmış, 74. Maddede ise zamanaşımı konusu işlenmiştir.
Madde 71- (Değişik birinci fıkra: 25/4/2007-5628/4 md.) Kamu zararı; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır. Kamu zararının belirlenmesinde; a) İş, mal veya hizmet karşılığı olarak belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması, b) Mal alınmadan, iş veya hizmet yaptırılmadan ödeme yapılması, c) Transfer niteliğindeki giderlerde, fazla veya yersiz ödemede bulunulması, d) İş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya yaptırılması, e) İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması, f) (Mülga:22/12/2005-5436/10 md.) g) Mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması, Esas alınır.
(Değişik üçüncü fıkra: 22/12/2005-5436/10 md.) Kontrol, denetim, inceleme, kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilen kamu zararının oluştuğu tarihten itibaren ilgili mevzuatına göre hesaplanacak faiziyle birlikte ilgililerden tahsil edilir. Alınmamış para, mal ve değerleri alınmış; sağlanmamış hizmetleri sağlanmış; yapılmamış inşaat, onarım ve üretimi yapılmış veya bitmiş gibi gösteren gerçek dışı belge düzenlemek suretiyle kamu kaynağında bir artışa engel veya bir eksilmeye neden olanlar ile bu gibi kanıtlayıcı belgeleri bilerek düzenlemiş, imzalamış veya onaylamış bulunanlar hakkında Türk Ceza Kanunu veya diğer kanunların bu fiillere ilişkin hükümleri uygulanır. Ayrıca, bu fiilleri işleyenlere her türlü aylık, ödenek, zam, tazminat dahil yapılan bir aylık net ödemelerin iki katı tutarına kadar para cezası verilir. Kamu zararının, bu zarara neden olan kamu görevlisinden veya diğer gerçek ve tüzel kişilerden tahsiline ilişkin usûl ve esaslar, Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir(19.10.2006 tarih 26324 Slı RG de yayımlanan Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik).
Madde 74- Kamu zararının meydana geldiği ve bu Kanunda belirtilen para cezalarının verilmesini gerektiren fiilin işlendiği yılı izleyen malî yılın başından başlamak üzere zamanaşımını kesen ve durduran genel hükümler saklı kalmak kaydıyla onuncu yılın sonuna kadar tespit ve tahsil edilemeyen kamu zararları ile para cezaları zamanaşımına uğrar.
Zamanaşımına ilişkin diğer kanunlarda yer alan bazı düzenlemeler • 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa göre her ne kadar on yıllık zamanaşımı süresinden bahsedilmekte ise de, 818 Sayılı Borçlar Kanununda 60/1-2, 125 ve 126. Maddelerde 1, 5 ve 10 yıllık zaman aşımları olduğu anlatılmış olup, bu maddelerde özetle; zarar ve ziyanın öğrenilmesinden itibaren 1 yıl, her halde on yıl ve kanunda 126. Maddede kısıtlı sayılan hallerde 5 yıl(kiralar, nafakalar, otel, lokanta masrafları vs…) zamanaşımı süreleri öngörülmektedir. Yine zamanaşımını düzenleyen Borçlar Kanununun 60/2 maddesinde “Şu kadar ki zarar ve ziyan davası, ceza kanunları mucibince müddeti daha uzun müruru zamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsi davaya da o müruru zaman tatbik olunur” denerek konu TCK da yer alan zamanaşımı süreleri ile ilişkilendirilmiştir.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununda Zamanaşımına İlişkin Düzenleme 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre ise iki yıllık ve on yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür. Buna göre; “Madde 109;Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.”
5237 Sayılı TCK da dava zamanaşımı • MADDE 66. - (1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası; • a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl, • b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl, • c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl, • d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl, • e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl, • Geçmesiyle düşer.
(1) Kamu zararından doğan alacaklarda zamanaşımı 818 sayılı Borçlar Kanunda belirtilen hallerde kesilir. Zamanaşımının kesildiği durumlarda, kesilme tarihinden itibaren yeni zaman aşımı süresi işlemeye başlar. Sorumlunun ve/veya ilgilinin borcunu bir senetle kabullenmesi veya borcun mahkeme kararı ile belirlenmesi halinde de yeni zamanaşımı süresi on yıldır(BK Md 133). (2) 818 sayılı Borçlar Kanunda belirtilen hallerde zamanaşımı durur. Bu durum ortadan kalktığında zamanaşımı, kaldığı yerden işlemeye devam eder(BK Md 132).
KAMU ZARARININ TESPİTİ 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa göre çıkartılan 13.08.1983 tarih 18134 Slı RG de yayımlanan Devlete ve Kişilere Memurlarca Verilen Zararların Nevi ve Miktarlarının Tespiti, Takibi, Amirlerinin Sorumlulukları, Yapılacak Diğer İşlemler Hakkındaki Yönetmelik ile, 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanuna göre çıkartılan 19.10.2006 tarih 26324 Slı RG de yayımlanan Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliklerde zararın miktarının nasıl tespit edilerek, nasıl tahsil edileceği hükme bağlanmıştır. Buna göre Devlete ve Kişilere Memurlarca Verilen Zararların Nevi ve Miktarlarının Tespiti, Takibi, Amirlerinin Sorumlulukları, Yapılacak Diğer İşlemler Hakkındaki Yönetmelik’in 7. Maddesinde de, Memurun kasıt, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idarenin malca uğradığı zararın ilgili tarafından rayiç bedel üzerinden ödenmesinin esas olduğu belirtilmiş, zarara uğrayan Devlet malının rayiç bedelinin tesbitineilişkin usul ve esaslar Yönetmelikte izah edilmiştir.
Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik in 6. Maddesine göre kamu zararının belirlenmesinde; a) Yapılan iş, alınan mal veya hizmet karşılığı olarak ilgili mevzuatında belirtilen ya da mevzuatında öngörülen karar, onay, sözleşme ve benzeri belgelerde belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması, b) İlgili mevzuatında öngörülen haller dışında, iş yaptırılmadan, mal veya hizmet alınmadan önce ödeme yapılması, c) Transfer niteliğindeki giderlerde, fazla veya yersiz ödemede bulunulması, ç) İlgili mevzuatı gereğince görevlendirilen komisyon veya kişilerce rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla iş yaptırılması, mal veya hizmet alınması,
d) Kamu idarelerine ait malların kiraya verilmesi, tahsisi, yönetimi, kullanımı ve elden çıkarılması işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması, e) Görevlilere teslim edilen taşınırların zarara uğraması, f)İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması, g) Kamu idaresinin yükümlülüklerinin mevzuatına uygun bir şekilde yerine getirilmemesi nedeniyle kamu idaresine faiz, tazminat, gecikme zammı, para cezası gibi ek malî külfet getirilmesi, ğ) Mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması esas alınır.
Aynı Yönetmeliğin 7. Maddesinde de kamu zararının nasıl tespit edileceği hususu düzenlemekte olup; Kamu zararları 6 ncı maddede belirtilen hususlar göz önünde bulundurulmak suretiyle; a)Kontrol, denetim veya inceleme, b) Sayıştayca kesin hükme bağlama, c)Adlî, idarî veya askerî yargılama, sonucunda tespit edilir.
Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik’in 9. Maddesinde ise kamu zararlarından doğan alacakların nasıl muhasebe kayıtlarına alınacağı düzenlenmiştir. Buna göre; kamu zararından doğan alacakların muhasebe kayıtlarına alınması ve izlenmesine ilişkin diğer hususlarda kamu idarelerinin tabi oldukları muhasebe yönetmeliklerinde belirlenen usul ve esaslar uygulanır denilmekte olup, konu ile ilgili olarak 30.12.2006 tarih 26392 S.lı RG de(3.mükerrer) yayınlanan Merkezi Yönetim Muhasebe Yönetmeliğinin 82., 83. ve 84. Maddelerinde düzenlemeler yapılmıştır.
6831 SAYILI ORMAN KANUNUNDA KAMU ZARARI 683I S.lı Orman Kanununda yasak edilen fiilleri işleyenlere yükletilecek tazminatlara ilişkin olarak genel tazminat esaslarından farklı bazı özel hükümler getirilmiştir. Bu hükümler Orman Kanunun 98, 112, 113 ve 114. Maddelerinde düzenlenmişken 6831 Sayılı Orman Kanununda değişiklikler yapan 5728 Sayılı Yasa ile 98. Maddede(31 inci, 32 nci ve 33 üncü madde hükümlerine göre, köylülere zati ihtiyaçları ile köy müşterek ihtiyaçları için verilen yapacak orman emvalini; yerinde kullanmayıp her ne surette olursa olsun elden çıkaranlar, bunları veriliş gayesine uygun kullanmayanlar, yirmi günden az olmamak üzere adlî para cezasıyla(TCK 52/2 ye göre 20 TL ile 100 TL arası) cezalandırılır.) yer alan tazminat yükümlülüğü kaldırılmış buradaki eylemlerin işlenmesi haline adli para cezası öngörülmüştür.
6831 Sayılı Orman Kanununda yer 112, 113 ve 114 . Maddeler tazminata ilişkin yönüyle irdelenmeden önce 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren CMK’un getirdiği yeni bir düzenlemeden bahsetmekte fayda vardır. Eski CMUK’ a göre ceza davalarında müdehale dilekçesi ile birlikte tazminat talebi mümkün iken yeni kanun yürürlüğe girdikten sonra, suç tarihinden itibaren hukuk mahkemesinde tazminat davası açılarak yasal faizi ile birlikte zararın tahsili talep edilmelidir. Burada en önemli konu, bir yıllık zamanaşımı geçirilmeden hukuk mahkemesinde tazminat davasının mutlaka açılması gerektiğidir (CMK 142. Md: (1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.)
Orman Kanunun 112. Maddesi(Değişik madde: 23/09/1983 - 2896/54 md; Değişik madde: 23/01/2008-5728 S.K./219.mad); Bu Kanunla yasaklanan; dikiliden ağaç kesilmesi dışındaki fiillerin işlenmesi nedeniyle meydana gelen zarar için ayrıca genel hükümlere göre hukuk mahkemesinde gerçek zarar üzerinden tazminat talebinde bulunulabilir.
Gerçek zarar; A) Bu Kanuna aykırılık oluşturan fiilin konusu orman emvali ağaçtan elde edilmiş ise; fiilin işlendiği yere en yakın orman idaresi satış yerinde söz konusu orman emvalinin bir evvelki yıla ait bilanço döneminde yapılan açık artırmalı satışlarda, aynı cins ve türdeki emval için beliren satışlar ortalamasından, bu tür emvale ait o dönemde yapılmış kesim, taşıma ve istif giderlerinin çıkarılmasıyla elde olunacak birim fiyat üzerinden hesap edilir. B) Fiilin konusu fidan ise; fiilin işlendiği yıl, aynı fidanların her birisinin dikimi ve arazi hazırlanması için hesaplanacak gerçek masraflar ile o yıla kadar kesilen fidanlar için yapılmış bakım giderleri toplamı bir misli fazlasıyla tazmin ettirilir. C) Ormanlardan temin olunan ve değeri para ile ölçülebilecek diğer her türlü orman emvalinin gerçek zarar birim fiyatı ise (A) bendi hükmüne kıyasen hesaplanır.
Orman işletme müdürlükleri, görev alanları içerisinde bulunan her ilçe merkezi için ayrı olmak üzere, bu madde hükümlerine göre ormanlardan elde edilebilecek her türlü emval için tazminata esas olacak birim değerlerini, her yılın ikinci ayının yirminci gününe kadar bir cetvel hâlinde tespit ve tanzim edip bağlı bulunduğu orman bölge başmüdürlüğüne tasdik ettirerek bu cetvelleri ilgili bulundukları ilçelerde belediyeler vasıtasıyla ilan ettirip, derhal birer nüshalarını mıntıkasındaki hukuk mahkemelerine ve bu davaların takip olunacağı kendi birimlerine gönderir. Bu cetveller ertesi yılın ikinci ayının son günü akşamına kadar geçerli sayılır. Tazminatın hesaplanmasında bu cetveller dikkate alınır.
Konuyla ilgili olarak İzmir 7. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen 2005/410E, 2007/433K S.lı dava dosyasında; Davacı Orman İdaresi, İzmir IşıkkentKöyüstü Mevkiinde 17.077 m2 lik ormanlık sahada açma yapan Bemaş AŞ nin bu sahada izinsiz mıcır tesisi kurduğundan bahisle 731,00 TL ağaçlandırma masrafının olay tarihi olan 15.02.2000 tarihinden itibaren temerrüt faizi ile davalıdan tazminini istemiş, Mahkeme tarafından 731,00 TL ağaçlandırma masrafının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tazmin edilmesi kararı verilmiştir.
Orman Kanunun 113. Maddesi (Değişik madde: 23/09/1983 - 2896/55 md.); Bu Kanunla yasaklanan fiilin dikiliden ağaç kesilmesine taalluku halinde ağaç müsadere edilmiş olsa dahi talep halinde hükmolunacak tazminat mahalli rayice göre hesaplanır. (Değişik fıkra: 23/01/2008-5728 S.K./220.mad) Mahallî rayiç; bu Kanuna aykırılık oluşturan fiilin işlendiği yere en yakın orman satış istif yerinde, söz konusu orman mahsulü emvalin bir evvelki yıla ait bilanço döneminde yapılan açık artırmalı satışlarda aynı cins ve türdeki emval için beliren satışlar ortalamasıdır. 112 nci maddenin son fıkrası hükmü bu madde için de geçerlidir.
Konuyla ilgili olarak İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülen 2008/416E, 2010/1144K S.lı dava dosyasında; Davacı Orman İdaresi, devlet ormanından açma yapan ve bu konuda İzmir 5. Sulh Ceza Mahkemesinde görülmekte olan ceza davasında ormandan tarla açmak suçundan cezalandırılan davalı Mehmet İLHAN’dan 983,33 TL zararın olay tarihi olan 20.03.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsilini istemiş, Mahkeme tarafından 933,33 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tazmin edilmesi kararı verilmiştir.
Orman Kanunun 114.Maddesi(Değişik madde: 23/09/1986 - 2896/56 md.); Her türlü orman suçları ile tahrip olunan veya yakılan sahalar için, bu Kanunda yazılı tazminattan başka ayrıca, ağaç cinsine göre cari yıl içindeki mahalli birim saha ağaçlandırma gideri esas tutularak ağaçlandırma masrafına da hükmolunur. 112 nci maddenin son fıkrası hükmü bu madde için de aynen uygulanır. (Ek fıkra: 23/01/2008-5728 S.K./221.mad) Bu Kanunun 112 ve 113 üncü maddeleri ile bu madde hükümleri uyarınca açılacak tazminata ve ağaçlandırma giderine ilişkin davalar hukuk mahkemesinde görülür. Bu davalarda orman idaresi harçtan muaftır.
Konuyla ilgili İzmir 7. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen 2009/460E, 2010/234K S.lı örnek davada; Davacı Orman İdaresi, Davalı Duran IŞIK’ın arıcılık yapmak için kiraladığı alanda, arılara bakım yapmak için tütsü yaparken, kuru otların tutuştuğu ve tedbirsizlikle orman yangınına sebebiyet verdiğinden 568,50 TL si ağaçlandırma gideri, kalanı yangın söndürme masrafı olmak üzere toplam 17.161,46 TL idare zararının olay tarihi olan 07.06.2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsili istenmiş olup, Mahkeme kararında Davalı Duran IŞIN’ın açılan ceza davasının da aleyhinde kesinleştiğinden hareketle talep edilen 17.161,46 TL tutarın olay tarihi olan 07.06.2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsil edilmesine karar vermiştir.
KAMU ZARARININ TAHSİLİ Kamu Zarlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik(KZTİUEHY) ile Merkezi Yönetim Muhasebe Yönetmeliğinde Kamu Zararlarının tahsiline ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Kontrol, denetim veya inceleme sonucunda tespit edilen kamu zararı alacaklarının sorumlulara ve ilgililere tebliğ işlemlerine işlemin tamamlandığı tarihten itibaren beş işgünü içinde başlanır. Tebliğde; borç miktarı, sebebi, doğuş tarihi, faiz başlangıç tarihi, ödeme yeri, 7 günlük itiraz süresi, itiraz mercisi belirtilerek, söz konusu tutarın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmesi istenir(KZTİUEHY Md 10).
Kamu zararından doğan alacaklar sorumlulardan ve/veya ilgililerden, zararın oluştuğu tarihten itibaren ilgili mevzuatına göre hesaplanacak faizi ile birlikte tahsil edilir. Tespit edilen kamu zararları ya rızaen sulh yoluyla ya Borçlar Kanunu hükümlerine göre takas yapılmak ya da 2004 İİK hükümleri uygulanmak suretiyle tahsil edilir(KZTİUEHY Md 12). Yukarıda belirttiğimiz yollar uygulanmak suretiyle yapılacak tahsilatlar için azami beş yıl olmak üzere taksitlendirme yoluna da gidilebilir.(KZTİUEHY Md 16).
Kamu zararının kesinleşmesi halinde ilgililerin aylıklarından yapılacak kesinti tutarı, sorumlulara ve/veya ilgililere yapılan her türlü aylık ödenek, zam, tazminat dahil bir aylık ne ödemelerinin ¼ ünden az 1/3 ünden fazla olamaz. (KZTİUEHY Md 13). 30.12.2006 tarih 26392 S.lı RG de(3.mükerrer) yayınlanan Merkezi Yönetim Muhasebe Yönetmeliğinin 83. Maddesi 4. Fıkrası ve devam maddelerde de KZTİUEHY de yer alan hükümlere benzer düzenlemeler yer almaktadır.
KAMU ZARARININ OLUŞTUĞU TARİH VE FAİZ BAŞLANGICI Kamu zararının doğru bir şekilde tespiti ve faizlendirilmesi için aksine bir hüküm olmadığı sürece işlemin meydana geldiği ya da olayın tespit edildiği tarihin dikkate alınması KZTİUEHY’ in 17. Maddesinde öngörülmüştür. Örneğin; Vezne ve ambar açıkları ile muhasebe yetkilisi mutemetlerin açıklarında, açığın meydana geldiği tarihte, bu tarihin bilinmediği durumlarda olayın tespit edildiği tarih kamu zararının oluştuğu tarihtir. İş yaptırılmadan, mal veya hizmet alınmadan ya da mevzuatında öngörülmediği halde, yapılan yersiz ödemelerde ödemenin yapıldığı tarih, kamu zararının oluştuğu tarih olarak kabul edilmektedir.
KZTİUEHY’ in 18. Maddesinde ise; “ Sayıştay, adli, idari ve askeri mahkeme ilamları ile tespit olunan kamu zararından doğan alacaklarda faiz başlangıç tarihi, ilamda faizin başlangıcı hakkında hüküm varsa belirtilen tarih, aksi takdirde karar tarihidir.” İfade edilmektedir.