250 likes | 712 Views
İnsan, tüm canlılardan farklı olarak, canlı-cansız doğa ve kendisi hakkında bilgiler edinir. Bilgi edinmekle kalmaz, bilgilerine göre davranır. İnsanın nesneler dünyası kadar, simgeler dünyası da vardır. Bilgi, nesneler dünyasının insanın beynindeki (zihnindeki) simgesel yansımasıdır.
E N D
İnsan, tüm canlılardan farklı olarak, canlı-cansız doğa ve kendisi hakkında bilgiler edinir. Bilgi edinmekle kalmaz, bilgilerine göre davranır. İnsanın nesneler dünyası kadar, simgeler dünyası da vardır.Bilgi, nesneler dünyasının insanın beynindeki (zihnindeki) simgesel yansımasıdır.
Ve düşünme devam eder. Söz konusu simgeler üzerine de kafa yorar. Hatta nesneler evreninde karşılığı olmayan simgeler yaratır. O simgeleri sistemleştirir. Bu simgeler de kafatasının içinde hapsolmaz: insanın eylemini, davranışını; böylece de nesneler evrenini etkiler.
İnsanı hayvanlardan ayıran özelliklerden biri, doğa ile uyumsuzluğunu araçlarla gidermek zorunda olmasıdır.Hayvanlar, değişen doğa ve hayat koşullarına beden yapılarını değiştirerek uyum sağlarlar.Oysa insan, kendini savunmak ve gıda bulmak için silahlar, aletler ve stratejik planlar icat etmiştir.
İnsanı hayvanlardan ayırdeden bir diğer özelliği de, biyolojik bakımdan gelişmesinin gecikmeli olmasıdır. Doğumdan sonra da insan yavrusunun biyolojik gelişmesi devam eder; böylece bebek uzun bir süre bir toplumsal grubun koruma ve beslemesine muhtaç olacaktır. İnsanın diğer hayvanlara göre doğada daha korunaksız olması ve değişen koşullara doğal olarak uyum göstermesinin çok zor oluşu, vücudunun dışında [extracorporeal] bazı aletler kazanmasını gerektirmiştir. Bu aletlerin yapımı; ellerin, işlere göre uzmanlaşmış diğer organların ve beynin eşgüdümlü çalışması ile mümkün olabilirdi. Bu edim bilinçli bir eylemdir ve giderek içgüdülerin yerini almaya başlamıştır .
Marx’a göre, insanlar arasındaki en beceriksiz mimar, en iyi yuva yapan böcekten daha üstündür; çünkü sadece insanlar, bir yapıyı inşa etmeden önce onu imgelemlerinde canlandırabilirler.
Hayvanlar gereksinimlerini karşılamak için “çabalar.” İnsan, bunun yanı sıra “emek” döker. Emek etkinliği, bedensel ve zihinsel çalışma ve bunların ürünleri olan maddesel ve simgesel araçlar olmak üzere dördünün birlikte kullanılması ile gerçekleşir. İnsanın doğayı, kendini ve toplumu öğrenip etkilemesi emek etkinliği ile gerçekleşir.
Bilen ÖzneBilinen Nesne(beş duyu oranı ve mantıksal akıl yürütme) Bilinen evrende bilince sahip (bildiğini bilen) tek varlık (şimdilik) insandır.
İmgeler, simgeler, kavramlar, bilgiler gerçekliğin, simgelerden kurulu olan ve onu çeşitli oranlarda kapsayıp yansıtan modelleridir.Gerçekliği yanlış yansıtan, çarpıtan, tepetaklak gösteren modeller de üretilmiştir.
Gerçekliğin (olguların) simgesel modelleri; yaşam pratiği ile, deneyimle, emek etkinliği sırasında sınavdan geçirilebilir. Gerçekliği yansıtma dereceleri, bilimsel doğrulama-yanlışlama yöntemleri ile ortaya konabilir. Bilen özne olarak insan, gerçekliğin doğru bilgisini, hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak kesinlikle edinebilir.Gerçekliğin doğru bilgisine gerçek denir.
Gerçeklik, bilgisi edinilecek nesnenin (olgunun, olayın) “özne”den bağımsız durumudur. Bilgi, bir gerçeklik hakkında, insanın (bilen öznenin) kafasında kurulan simgesel modeldir. Bir model, gerçekliğe uygunsa, söz konusu model (düşünce) gerçektir.Doğru Bilgi = Gerçek
Simgesel araçlar edinmenin yolları:Pratik, somut düşünüş, soyut düşünüş, sezgi, onun dinsel biçimi “vahiy” ve dinsel olmayabilen biçimi “spekülasyon” ile gözlem ve deney.
Mutlak Gerçek = aşkın özneye dayanırPragmatik Gerçek = en büyük sayının en büyük mutluluğuPratik Gerçek = Bilişsel praksis
Kültürlerin ilk aşaması Yontma Taş Dönemi’dir ve 1 milyon yıl sürmüştür. Bu dönemde insan biyolojik gelişmesini tamamlamadığı (daha doğrusu bugünkü halini almadığı) gibi, dünya coğrafyası da bugünkü durumuna gelmemişti.Bu dönemin en büyük teknolojik devrimi, avların pişirilerek yenmesidir. Böylece daha iyi beslenebilen insanın beyni büyümüş ve gelişmiştir. İyi beslenme ve daha güvenli yaşam koşulları nüfusun çoğalmasına ve toplumsal ilişkilerin gelişmesine yol açmıştır.
Yontma Taş Dönemi’nin sonlarına doğru homo sapiensler ortaya çıkmıştır. Bunlar; taş uçlu mızrak, ok ve yay, iğne ve iplik, soğuktan koruyan elbiseler gibi icatlar gerçekleştirmişlerdir. Topluluk olarak yaşama becerileri gelişkindir.Homo sapienslerin 30.000 yıl önce tüm kültürel miraslarını daha gelişkin, akıllı, yeni ve son türe (homo sapiens sapiens) bırakarak ortadan kaybolmaları, insan türünün evriminde bir büyük dönüm noktası olmuştur.
Tarıma dayalı ilk topluluklar, günümüzden yaklaşık 9.000 yıl önce ortaya çıkmıştır. Bu dönemin (Neolitik Dönem) karakteristik iktisadî ve kültürel birimi köydür. Tarımın ortaya çıkışı, insanlık tarihinin bir diğer büyük devrimidir. Tarım Devrimini takiben köy ve şehirlerin kurulmasıyla ilk mülkiyet türleri ile ilk devlet ve hukuk kuralları ortaya çıkmış, toplumsal sınıflar oluşmuştur.Tarım toplumlarının en büyük icadı ise yazının bulunmasıdır.
Antik Yunan’dan istisnai olarak üç mucidin ismi günümüze kadar ulaşmıştır: * Arşimet (MÖ 387–312): Kaldıraç ilkesini, suyun kaldırma gücünü ve hacim – ağırlık ilişkisini bulmuştur. * Ktesibios (MÖ III. yüzyıl): Su saati ve pompalar icat etmiştir. Böylece hidrolik biliminin temellerini atmıştır. * Heron (MÖ I. yüzyıl): İlk yüzey ölçüm aletlerini, otomatik sahne düzeneklerini, ilk buhar veya jet motoru olarak kabul edebileceğimiz buhar jetiyle kendi etrafında dönen rüzgâr topu (aerofil) oyuncağını vb. icat etmiştir. “Mekanika” adlı ilk makine kitabını yazmıştır.
Antik Çağda Bilim A) İlk bilimciler veya doğa filozofları dönemi (MÖ 600–480): İyonya (Batı Anadolu) Dönemi, Miletos Okulu. B) Sokrates, Platon, Aristotales’i ve Epikürcü ve Stoacı filozofları kapsayan klasik veya Altın Çağ (MÖ 480–330) C) Büyük İskender’in büyüttüğü imparatorluğun, Yunan kültürünü eski Asya kültürleri ile tanıştırdığı Helenistik Dönem (MÖ 330–100) D) Hıristiyanlığın doğmasına da yol açan, akılcı olamayan akımların güç kazandığı Greko-Romen Dönemi (MÖ 100 – MS 500)
Miletos, dönemin en önemli kent-devletidir. Burasının ilk bilim merkezi olması da şaşırtıcı bir durum değildir. Thales (MÖ 624–546), dönemin ve kentin en önde gelen filozofu, matematikçisi ve siyasetçisidir. MÖ 560 yılında Thales, ilk kez bir güneş tutulmasının zamanını önceden saptamıştır. Bir güneş tutulmasının zamanını önceden saptayabilmek için en az 200 yıllık bir süreyi kapsayan gözlem sonuçlarına ihtiyaç vardır. Thales, Babilli astronomların yüzlerce yıllık gözlem sonuçlarını kullanmıştır. Thales, genelde ilk bilim insanı olarak kabul edilmektedir.
Dönemin ve İyonya’nın diğer önde gelen doğa felsefecileri/bilimcileri arasında Sisamlı Pisagoras, Rodoslu Kleobulos, Pireneli Bias, Midillili Pittakos, Miletli Anaksimandros, Miletli Anaksimenes, yine Miletli Leucippus, Hekataitos ile Kadmos, Tenedoslu Kleostratos ve “her şeyin değiştiğini” söyleyen Efesli Heraklitos, atomcu Abderalı Demokritos ve Elealı Parmenides sayılabilir. Sokrates öncesi dönemin fizyologları akılcı, eleştirel, seküler/laik bir karaktere sahiptirler.
Bu dönemin sonraki dönemlere de taşınan mirasını şöyle özetlemek mümkündür: • Biçim değiştiren maddenin en temel elemanının yok edilemeyeceği düşüncesi. • Deney ve gözlemler sayesinde, maddenin şekil değiştirmesinin nitelik değişikliğine yol açtığı anlaşılmıştır. (Buz – Su – Buhar). • Bu değişim, maddenin seyreltilmesi veya yoğunlaştırılması yoluyla ortaya çıkmaktadır. • Değişim ve hareketin gözlemlenmesi, bunun nedeninin metafizik değil, fiziksel olduğu düşüncesini getirmiştir. • Uzayın sonsuz olduğu kabul edilmiştir. • Bizim dünyamız gibi pek çok dünyanın var olabileceği kabul edilmiştir. • Canlıların gelişmesindeki evrimsel niteliğin bir parçası olarak hata veya bozukluk kavramı, Anaksimandros tarafından ilk kez ortaya atılmıştır. • Hipokrates, doğanın iyileştirici gücünü ortaya çıkararak canlı organizmaların kendini onardığına dair temel biyoloji doktrinini başlatmıştır.
Yunan biliminin Altın Çağı, Sokrates (MÖ 470–399) ile başlar. Sokrates, resmî ideolojiye aykırı düştüğü için idam edilen ilk düşünürdür. Öğrencisi olan Platon (MÖ 429–347), Atina’da kurduğu Akademia okulunda 40 yıl boyunca ders vermiş ve bu dersler sayesinde kendi bilim teorisini geliştirmiştir. Adını Platon’un dersler verdiği Akademos Bahçesi’nden alır. Okulun bahçe kapısında “matematik bilmeyenler girmesin” yazmaktadır. İlk bilim okulu olan Akademia, 916 yıl boyunca açık kalmış, MS 529’da İmparator Justinyen tarafından kapatılmıştır. Bu olay, Greko-Romen bilim ve düşüncesinin sonu olmuştur.
Platon’un öğrencisi olan Aristotales (MÖ 384–322); Büyük İskender’in üç yıl hocalığını yapmış, Akademia’ya karşı Assos’ta Lyceum [Lykeion] okulunu kurmuştur. Fizik, mantık, biyoloji, siyaset gibi birçok alanla ilgilenmiştir. Dünya merkezli, küresel ve sınırları olan fizikî bir evren tanımlamıştır.Lykeion MÖ 335’te kurulmuştur. Akademia, bugünkü lisansüstü eğitime karşılık gelebilir. Lykeion ise, devletten yardım alan ve çok sayıda araştırmacının çalıştığı bir araştırma enstitüsü niteliğindedir. Öğrenciler, çeşitli taşları ve mineralleri inceliyor, rüzgâr vb. doğal olguları gözlemliyor ve biyoloji, kimya gibi alanlarda öğrenim görüyorlardı. Bunu yanı sıra toplumsal konularda da araştırmalar yapılıyordu.
İskenderiye Kütüphanesi, bir araştırma enstitüsüdür. Burada 100 kadar araştırmacı çalışmakta ve 500 bin civarında kitap bulunmaktadır. Bu büyük bilim merkezinde Helenistik Dönemin önemli isimleri Öklides, Arkimedes (Arşimet), Claudius Ptolemeus (Batlamyus) gibileri çalışmışlardır. İskenderiye Kütüphanesi’nin sanata ve bilimi yaptığı büyük katkılar, Roma İmparatorluğu’nun burayı yerle bir etmesine kadar sürmüştür.Helenistik Dönemin en büyük düşünürlerinden Öklides (MÖ 330–260), geometri alanındaki çok önemli çalışmalarını “Elementler” adlı kitabında toplamıştır. Bu kitap, yakın zamanlara kadar geometri eğitiminin temelini oluşturmuştur. Newton’un en çok yararlandığı kaynak olarak bilinmektedir. Batlamyus’un (MS II. Yüzyıl) “Matematik Derleme” [Almagest] adlı eseri, 17. yüzyıla kadar matematiksel astronominin başucu kitabı olarak kullanılmıştır. Modern astronominin kurucuları Kopernik ve Kepler de bu kitaptan fazlasıyla yararlanmışlardır. Dönemin diğer bir büyük düşünürü Arşimet [Arkimedes] (MÖ 287–212), hidrostatik, akışkanlar fiziği ve mekanik alanlarında çok sayıda kitap yazmıştır. “Bana bir destek verin, dünyayı yerinden oynatayım” diyen büyük düşünür, değişik biçimlerdeki cisimlerde denge konusunu araştırmış ve ağırlık merkezi kavramını ilk kez ortaya koymuştur.
Dersin Temel Amacı Bilimsel olanla olmayanı ayırt etmek. Bilginin ne olduğundan önce nerede olduğunu ve ona nasıl ulaşılacağını bilmek.