210 likes | 464 Views
PULMONER TROMBOEMBOLİ TANI VE ŞİDDETİ’NİN MALONDİNALDEHİT DÜZEYLERİ İLE İLİŞKİSİ. UZM. DR. FUNDA ULUORMAN PROF. DR. CAN SEVİNÇ. Çıkar Çatışması:.
E N D
PULMONER TROMBOEMBOLİ TANI VE ŞİDDETİ’NİN MALONDİNALDEHİT DÜZEYLERİ İLE İLİŞKİSİ UZM. DR. FUNDA ULUORMAN PROF. DR. CAN SEVİNÇ
Çıkar Çatışması: Son üç yıl içinde:Bir ticari kuruluşta çalışma, mal ortaklığı, danışmanlık, danışma kurulu üyeliği, uzman tanıklık, yazarlık, editörlük, moderatörlük, konuşma ücretleri,bağışlar (araştırma-eğitim-cihaz), kongre, toplantı sponsorluğu almadığımı beyan ederim.
Akut PTE’de klinisyenin şüphesi tanıya varmada en temel noktadır. Erken ve doğru tanı birçok acil hastalıkta olduğu gibi pulmoner embolide de hayat kurtarıcıdır. • PTE tanısında ve hastalığın şiddetinin belirlenmesinde (masif/submasif/ nonmasif) kullanılabilecek yeni bir belirteçlerin olması bu hastalığın tanı ve takip sürecini kolaylaştıracaktır. Goldhaber SZ, Elliott CG. Acute pulmonary embolism: part I: epidemiology, pathophysiology, and Diagnosis Circulation, 2003; 108: 2726-9
Serbest oksijen radikallerinin dokulara etkisi ile oluşan, lipid peroksidasyonu sırasında meydana gelen metabolik ürünlerden biri malondialdehit (MDA)’dir. • İşte bu noktada yeni belirteçlerden biri olan MDA’nın PTE tanı ve şiddetini belirlemedeki yeri merak konusu olmaktadır. • Knight JA, Pieper RK and McClellan L. Specificity of the thiobarbituric acid reaction: its use in studies of lipid peroxidation. Clin Chem,1988;34:2433-8.
AMAÇLAR • 1) PTE olgularında serum MDA düzeyinin tanısal katkısı • 2) PTE şiddeti ile MDA düzeyi arasındaki ilişkisini araştırmayı amaçladık.
GEREÇ VE YÖNTEMLER • PTE öntanısı ile DEÜTF Göğüs Hastalıkları Kliniği tarafından değerlendirilen ve ileri inceleme, toraks BT anjiyografi yapılan 99 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. • BT anjiyografi sonucunda PTE varlığı saptananlar ya da tanısı konanlar olgu grubunu, PTE tanısı konamayanlar ya da dışlananlar ise kontrol grubunu oluşturmuştur.
GEREÇ VE YÖNTEMLER • Çalışmaya katılan hastaların olgu kayıt formu dolduruldu. • PTE şiddetine göre sınıflandırmaları (Türk Toraks Derneği Pulmoner Tromboembolizm Tanı Ve Tedavi Uzlaşı Raporu’nda yer aldığı şekliyle) kayıt altına alındı.
GEREÇ VE YÖNTEMLER • Tüm çalışma ve kontrol grubu olgularının ilk 24 saat içinde alınan kan örnekleri santrifüj edilerek (3000 rpm, 15 dakika) serumu ayrıldı, iki ayrı porsiyon serum örneği eppandorf tüplere konarak (-80 °C’de) derin dondurucuda ileride çalışmak üzere saklandı. • Hasta alımı bittikten sonra tüm serum örnekleri; Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Laboratuvarında (ARLAB) analiz edildi. • Çalışmanın maliyeti DEÜTF Bilimsel Aktiviteleri Destekleme Biriminden karşılandı.
İSTATİSTİKSEL DEĞERLENDİRME • İstatistiksel analizler için SPSS (Statistical Package for Social Sciences for Windows) 15.0programı kullanıldı. • Veri analizi yapılırken bağımsız 2 grup t testi, Mann Whitney-U, Kruskal Wallis ve ki kare testi kullanılmıştır. • Sonuçlar %95güven aralığında, anlamlılık ise p<0.05 önem seviyesinde değerlendirildi.
BULGULAR • 56 hasta (%56,6’sı) kontrol, 43 hasta (%43,4’ü) olgu grubu olarak yer aldı. • Tüm hastaların 47’si kadın %47,5 , 52’si erkek %52,5 si olarak saptandı. • Çalışmaya katılan tüm hastaların MDA düzeyleri ortalaması 1,47±0,12 nmol/ml olarak ölçüldü. • Kontrol grubunun ortalaması 1,29±0,09 nmol/ml, olgu grubunun ise 1,71±0,26 nmol/ml olarak saptandı. Aralarında fark olmasına rağmen bu fark istatiksel olarak anlamlı saptanmadı (p>0,05)
BULGULAR • Çalışmamızda olgu grubundaki hastalarda PTE klinik tablosu rehberler ve klasik algoritmler doğrultusunda masif/submasif/nonmasif olarak sınıflandırıldı. • Nonmasif grubun ortalama MDA değerinin en yüksek olması, 2. sırada submasif grubun yer alması ve en son sırada ise masif grubun yer alıyor olması çok ilgi çekiciydi.
BULGULAR MDA Düzeyi ve PTE Klinik Grubu
SONUÇ OLARAK… • Oksidatif stres, aralarında PTE, akut myokard infarktüsü, geçici iskemik atak, inme ve akut mezenterik iskemi gibi tromboembolik hadiselerin de bulunduğu organizmadaki birçok patolojik süreçte rol almaktadır. • Pulmoner emboli nedeniyle ortaya çıkan pulmoner dolaşım yetmezliğinin sonucunda dolaşımda instabilite, hipoperfüzyon, hipoksi ve iskemi meydana gelir. • Tüm bu durumlar organizmada oksidatif stres yaratır. Oksidan-antioksidan sistemler arasındaki dengenin bozulması olarak tanımlanan oksidatif stres, protein oksidasyonu ve lipid peroksidasyonu gibi mekanizmalarla doku hasarına neden olmaktadır.
Oksidatif stresin aktif serbest oksijen radikallerinin yüksek miktarda oluşması anlamına geldiği ve lipid peroksidasyonunun iskemik hasarda önemli bir rol oynadığı şu anda genel olarak kabul edilmektedir. • Serbest oksijen radikallerinin dokulara etkisi ile oluşan, lipid peroksidasyonu sırasında meydana gelen metabolik ürünlerden biri malondialdehit (MDA)’dir
Bizim çalışmamızda da yine MDA; olgu grubu hastalarında yani PTE ‘de daha yüksek düzeylerde saptanmıştır. Ancak bu iki grup arasında anlamlı istatiksel fark saptanmamıştır. Burada kontrol grubu olgularının da tamamen sağlıklı gönüllülerden oluşmamasının katkısı olduğu düşünülmektedir. • Sonuçta MDA spesivitesi yüksek olan bir biyomarkır değildir, oksidatif hasarın oluştuğu her türlü klinik durumda yükseklik saptanabilir. Mevcut durum gereği; tanısal sürece katkısı sınırlıdır Aşikar olan bir bulgu vardır ki o da PTE organizmada oksidatif stres yaratarak, MDA değerlerinde yüksekliğe neden olmaktadır
PTE klinik şiddeti ile MDA arasındaki ( masif/submasif/nonmasif) ilişkiye baktığımızda en düşük düzeylerin masif PTE grubunda saptanması çok ilginçtir. • En düşük ortalama değerler masif PTE’ de, 2. sırada submasif PTE yer alıyor ve enson olarak en yüksek değerler nonmasif grupta izleniyor.
Bu durum hipoksi reoksijenasyonu ve iskemi reperfüzyonunun, serbest oksijen radikalleri ve endojen antioksidanlar arasındaki dengeyi bozarak oksidatif stresi arttırdığı şeklinde yorumlanabilir. • Burdan yola çıkarak da masif PTE grubunda henüz reoksijenasyon ve reperfuzyon gelişmediği için MDA düzeylerinde daha düşük değerler gözlenmektedir. • Non-masif grup için embolizasyon çok küçük düzeylerde olduğu için kendiliğinden rekanalizasyon ve reperfuzyon geliştiği, bu sürecin de oksidatif stresi arttırdığı şeklinde yorumlanarak bu yüksek düzeyler açıklanabilir.
Bu bulgular eşliğinde düşük MDA düzeyleri saptadığımız PTE grubunda; masif PTE olabileceği, henüz reperfüzyon gelişmediğini , trombüs yükünün fazla olduğunu düşünüp bu hasta grubunda daha dikkatli yol almamız gerektiği konusunda fikir verici olabilir. • Ancak tabii bu konuyu aydınlatmak için daha geniş kapsamlı çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
PULMONER TROMBOEMBOLİ TANI VE ŞİDDETİ’NİN MALONDİNALDEHİT DÜZEYLERİ İLE İLİŞKİSİ UZM. DR. FUNDA ULUORMAN PROF. DR. CAN SEVİNÇ